Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Trafikte Kafayı Yemek

Trafikte Kafayı Yemek
 

İnsanoğlu yemeyi çok seviyor. Doğrusu bütün mahlûkat yemeyi seviyor. Ancak insan İstanbul’da yaşayınca kafayı yemeyi de sevme noktasına geliyor. Zorla değil, bile isteye :)

Geçtiğimiz akşam (perşembe) iş sonrası eve gelip, hazırlandıktan sonra kursa katılmak üzere yola koyulduk. Gideceğimiz yer normal şartlarda yani trafiğin normal sıkışık olduğu zamanlarda 25 dakika sürüyor. Akşamın geç vakitleri ya da pazar sabahı gibi ekstrem durumlarda ise 15 dakikalık bir mesafe. (Hale bakın ki olması gerek durumu ekstrem olarak tanımlıyorum, trafik her daim sıkışık olunca ne hale geliyoruz. Düşüncelerimiz değişiyor).

Trafik çok sıkışık ise ve adım adım ilerliyorsa bu süre 40 dakikaya kadar uzuyor. İstikamet Cevizliden Caddebostan’a. Trafik ekseriyetle Bağdat caddesinde başlıyor zaten. Oraya varana kadar genelde akıcı oluyor.

İşte geçtiğimiz gün olağan dışı bir şey vardı muhtemelen. Çünkü tam tamına 65 dakikada gittik. Normal şartlarda güzel ülkemin başka bir yerinde 15 dakikada gidilebilecek bir mesafeyi 65 dakikada alabildik. İstanbul’da yaşayan herkese bu normal geliyor değil mi?

İşte işin vehameti de burada. Anormal olan şey hepimize normal gelmeye başlamış. İstanbul’da yaşayanlar trafiği kanıksamışlar. Düşünün ben bile 1 yıl içinde genel anlamda durumu kanıksadım diyebilirim. Kötü! Hem de çok kötü!

Olumsuz bir durumu kanıksamak, normalden saymak, sıradanmış gibi davranmak hiç iyi bir şey değil. Zamanı bol olanlar için belki sorun yoktur. Ama benim zamanım kıymetli. Şuncacık mesafeye 65 dakika harcayacak lüksüm yok. Bir kereliğe mahsus bu hoşgörülür belki diyebilirsiniz. Ama öyle değil. Çünkü randevumuzu kaçırdık. Bir dahaki kurs günü bir hafta sonra! Yani sadece o kaybettiğim zamanla kalmıyor iş. Boşuna gitmiş oluyorum ve bir sonraki ders için 1 hafta beklemem gerekiyor!

Bu şehrin trafiğinden her kim sorumlu ise; bu sorumlulardan da her kim sorumlu ise; o sorumluların sorumluluklarını yerine getirip getirmediğini yerinde ve zamanında denetlemeyen her kim ise hakkımı helal etmeyi düşünmüyorum! Eminim benim gibi düşünen binlerce İstanbullu vardır.

Vergimi veriyorum (ben vermeden otomatikman kesiliyor zaten). Vatandaşlık vazifelerimi yapıyorum. İstediğim şey huzur ve güven içinde yaşamak. Hepimizin istediği bu. Bunun için çalışıyoruz. Bunun için kanunlara, nizama uyuyoruz. Bizler vatandaşlık görevimizi yaparken yöneticiler de görevlerini yapıverse bir zahmet!

Sayın Kadir Topbaş ve sayın diğer yetkililer. Bu trafiğin bu hale gelmesinde sizin dahliniz çoktur. Bilmiyorum ki bu kadar insanın vebaliyle öbür tarafta nasıl rahat edeceksiniz?

Bağdat Caddesi demişken bir noktaya da parmak basmak lazım. Aslında merakımdan soruyorum. Bu cadde taksiler ve dolmuşlar için kurtarılmış bölge mi? Yani Bağdat Caddesinde taksiler ve dolmuşlar kafalarının istediği gibi seyahat etme, istedikleri yerde durma hakkına sahipler mi?

Benim gördüğüm kadarıyla öyle. Sarı taksiler ve sarı dolmuşlar ıncık cıncık her yerde. Tamam yolda olmak onların da hakkı ama benim hakkımı da gaspetmesinler. Sağ tarafta sürekli park halinde araçlar var, 3 şeritli yol iki buçuk şeride düşmüş. Onun yanına da sarı taksiler duruyor. Hem de trafik ışıklarının olduğu yerlerde. Trafik karmakarışık.

Sarı dolmuşlar da bizim sarı taksilerden neyimiz eksik diyor ve “zart” diye her yerde duruyor. Yolun ortasında duranı da var. Hatta sol şeritte bile! İnsaf yahu! Edep yahu!

Siz kul hakkı nedir bilmez misiniz? Medeniyet nedir bilmez misiniz? Trafik adabı nedir bilmez misiniz? Yoksa ben İstanbul diye başka bir ülkeye mi geldim? Yoksa burada şehir kanunları geçerli değil mi? Yoksa bu bölgeler federatif bölgeler mi???

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..