- Kategori
- İzmir
Trene bindim de..
Çocuktum Menemen’deydik. Babaannem arada bir efkara gelir “ Treeene bindimddeee” diye bir nakarat tutturur, sonra da şöyle etrafına bakar, kimseyi görürse hemen susar, tülbentini ağzına kapatır, hafif te dudaklarını büzüp gülümseyerek sessizliğe bürünürdü. Açıkçası bu türkününün devamını uzun süre ağzından alamadım.
Ama biraz palazlanınca bir köşeye saklanıp ikinci cümleyi yakalamayı başardım. Ondan sonrası zaten bir çocukluk rüyası gibi Halam’dan da aldığımız bilgi doğrultusunda bu nakaratın tamamının “ Trene bindim de tren salladı” olduğunu öğrendim. O andan itibaren biz üç kuzen Babaannem’ e ki onlar Anneanne derdi “ Söylesene treni" diye çok asıldık, bazen de söylerdi ama iki kıta: "Tiiireene bindim de tren salladı.”
Obür kuzenleri bilmem ama ben Babaannem bir gün trene binmiş te sallanmış korkmuş, bu türküyü sallıyor sandım hep. Ta ki yirmi iki yaşıma kadar. Bin dokuz yüz seksen iki yılında bir yaz günü tatilinde bir türlü bitmeyen okul maceramın içinde Menemen’deki evime gelmiş bin dokuz yüz elli yedi model Anne’min çeyizinden kalma Stella marka lambalı radyonun kopuk olan göstergesini üstün zekalı bir aekadaşım sayesinde paket ipi ve deterjan kutusundan çıkardığımız yarım santimlik plastik şeritle tamir etmiştim. O radyodan dünyayı dinliyordum. Bilgi açlığı işte, o zamanlar Ülke semaları karanlıktı, aydınlık için neredeyse stratosferi aşıp, uzanmak lazımdı dünyaya. Kapalıyız yani. Gerçi Menemen’de mesela televizyon açısında Yunan kanalı daha temiz seyrediliyor. TRT izlemek için antene tencere kapakları falan bağlayıp öyle seyrediyoruz ama oradada beş yıldızlı bir General iki de bir çıkıp “ Sevgili Kırşehihir’li hemşerilerim, heşerilerim diyoruuum çünkü ben bin dokuz yüz elli beş yılında gencecik bir Albay iken bir tatbikatta iken geceyarısı buradan bir kez geçip bir çeşmeden buz gibi sular içmiştim netekim” gibi akla zarar nutuklar atıyor, millet te deli gibi alkışlıyor sonra da bazı suya sabuna dokunmayan programların ardından Türk Bayrağı göndere çekilip İstiklal Marşıyla yayın bitiyordu. Zaten TRT Televizyon yayınları o zamanlar “ Miili Güvenlik Konseyi’nin Hükümet’ tavsiye kararı almasıyla günde üç saata çıkarılmıştı. Ben dahil hiç kimse “Ya kardeşim sekiz yıl önce biz İsmail Cem zamanında sabahlara kadar forum ve açık oturum izlerdik” diyemiyordu. Rüzgarın yönü o zamanki “Efkar’ı umumide” “Allah Razı Olsun Paşam’dan Bak bir buçuk saatlik yayını aslanlar gibi üç saata çıkardı” şeklinde idi.
Tamam Menemen’de Yunan ERT1 kanalını yirmidört saat her türlü orijinal İngilizce sesli Yunanca alt yazılı Amerikan filmlerini seyrediyorduk ama.;…..
Ne zaman ki ERT1 “Bu ay Yılmaz Güney filmleri gösterceğiz her Salı” dediğinde olay karıştı. O zamanlar da Türkiye’de ileri teknoloji vardı ama ters yerlerde. Nasıl mı yani o zamanlar mesela günde yarım saat elektrik kısıntısı olurdu. O yüzden bir uçak İzmir – İstanbul seferi sırasında tam iniş sırasında elektrik kısıntı saati başladığından ve o gün kü teknoloji ilejenaratör iki – üç dakikada devreye girebildiği için zavallı pilot “Pas” geçmek zorunda kalıp geçmey başaramayınca Marmara Deniz’ine gömülmüş ve benim mahallemdeki, ilkokul arkadaşım Avusturulya’ya göçmen olup tatil için Memleketine gelen kişileri de dönüş yolunda telef etmişti. O zamanlar okurdum ama gazeteler bir santim – sütun kadar verirdi yani ancak benim gibi meraklısı bulurdu. Çok kişi de bu elektrik kesintilerinde ameliyat masasında kalırdı.
Ama Türkiye’de diyorum ya aslında ileri teknoloji vardı yalnız ters yerlerde. Neyse. Ne zaman ki ERT1 Yılmaz Güney Filmlerine başladı amanın bir parazit başladı ki bence Nicola Tesla hayatı boyunca bu kadar parazit yapmamıştır. Şanlı Türk Ordusu arkasına aldığı ileri teknoloji ile Yunan’ın Televizyonu’nu telef etti. Biz de her türlü ayarlama çabamıza karşın Yılmaz Güney’in koskoca Sürü filminden bir takım karaltılar ve “Şivaaan cııırt cıırt dzzıt dııızt “ gibi repliklerle eli böğründe ayrıldık..
Ama radyom canavardı, iki kısa, bir orta bir de uzun dalgası ile Dünya elimin altında idi. Hele kısa dalgalara girdin mi? Bitti Dünya senin çevir “ Radyo Sofya” çevir “Radyo Trana” Çevir “ Wellcome to BBC World Service” vay be Dünya senin. Bir de o zamanlar ileri teknolojimiz radyoyu kapsamıyordu herhalde ki telsiz konuşmaları Kısa 2 kanalında çok net dinlenebiliyordu. “ Pıh pıh efendim malum yere operasyon için ekibimle hareket halindeyim arzederim” “Pıh pıh anlaşıldı ama biraz sessiz olun lütfen geçen sefer komutan çok kızdı” “Pıh pıh şimdi komutana da.... neyse” ayni bunları dinleyebiliyordum. Bu gün bunları dinliyor olsam ve bir komşum da şahit olsa malum davadan Silvri’de yatmam işten değil. Neyse.
O zamanlar her zaman gibi yiğidi öldür hakkını yeme TRT Televizyonu yerlerde ama TRT Radyoları taş gibi ayakta.
Öyle radyo radyo Dünya’yı dolaşırken bir TRT istasyonunda önce anons girdi “Öykülerle Türküler” ardından bir bayan Türkücü “ ki yanlış hatırlamıyorsam Necla Bilir hani şu elinde mendilli” “ treeeene bindim de” tradı çekip susmaz mı. Ben “ Amanın Babaannemin Türküsü deyip Radyoya yapıştım.” Sanıyorum ki bir takım köylüler hayatında ilk defa trene binmişlerde sallanmışlar onu da köye dönünce çeşme başında birbirlerine kıkırdayara k anlatıp bu türküyü yakmışlar.
Ama bakın karşıma ne çıktı:
Bayan spiker bugün hiç bir yerel ve Ulusal kanalda bulamayacağınız bir Tükçe ile tane tane anlatıyor:
Anakara'nın Keskin ilçesinin Cin Ali köyünde 1924 yılında Sefer adında bir erkek çocuk doğar. İlkokulu köyünde okuyan Sefer 15 yaşından sonra ailesinin tüm rençberlik işlerine yardım eder yürütür. Güçlüdür kuvvetlidir Sefer. Köyde herkes tarafından sevilir. 20 yaşına gelince de Seyfli köyünden Hatice yi istetir. Söz kesilir düğün olur evlenirler. Aradan üç ay geçince Sefer ince hastalık denilen vereme tutulur. Doktorlar bir çare bulamazlar. Taa Ankara lara götürülür ve 20 Haziran 1944 te garip Sefer ölür. Bu günkü türkümüz Sefer için yakılmıştır.
Ankara'da Yedik Taze Meyvayı,
Boşa Çiğnemişim Yalan Dünyayı,
Keskin'den De Sildirmeyin Künyeyi,
Söyleyin Anama Anam Ağlasın Anamdan Başkası Yalan Ağlasın,
Ankara'yla Şu Keskin'in Arası,
Arasına Kara Duman Durası ,
Çok Doktorlar Gezdim Yokmuş Çaresi,
Söyleyin Anneme Annem Ağlasın,
Babamın Oğlu Var Beni Neylesin ,
Trene Bindim De Tren Salladı,
Zalim Doktor Ciğerimi Elledi,
İyi olursun Dedi Geri Yolladı, Söyleyin Anama Anam Ağlasın,
Anamdan Başkası Yalan Ağlasın,
Benzim İçtim Ciğerlerim Tutuşur,
Ağlama Hatice, Sefer Yetişir,
Söyleyin Anneme Çalsın Nennimi,
Kim Alırsa Alsın Nazlı Gelini,
Binmiş Taksiye De Sefer Geliyor,
Annesinin Ciğerini Deliyor,
Gelin Hatice'yi Eller Alıyor ,
Söyleyin Anama Anam Ağlasın,
Gelin Hatice'yi Kimler Eylesin,
Mezarımı Derin Kazın Dar Olsun Edirafı Lale Sümbül Bağ Olsun,
Ben Ölüyom Ahbaplarım Sağ Olsun,
Söylen Kardaşıma Çalsın Sazımı,
Kadir Mevlam Böyle Yazmış Yazımı
İyi mi Sefer yirmi yaşında ölmüş ben ise yirmi yıl sonra çocukluğumun türküsünün ne olduğunu anlıyorum. Oldu mu size işte hayat bu ben aslında bugün trene bindiğimi anlatacaktım size ama konu uzadı mecburen hikaye ikiye bölündü.
Gerçi benim bu gün bindiğim tren ise biz eskiden neye biniyorduk anlamadım ama uzatmam bir hafta içerisinde devamını da yazarım.