- Kategori
- Güncel
Trenin öğrencileri
- “Hocam ders kaçta biter?
- Niye ki ne oldu yine ?
- Hocam beş trenine yetişecek de arkadaşlar….”
<ı>ı>
<ı>ı>
Akşam beşte, sabah altıda, gündüzün ortası, gecenin yarısı… Başkent, Boğaziçi, Mavi, Toros.
Ankara’dan, Haydarpaşa’dan, Ada Gar’dan kalkan, Arifiye’den, Sapanca’dan, Kırkpınar’dan, İzmit’ten aldığı, yarı uykulu, çokça telaşlı, genç, şaşkın, aşık , hayat dolu gençleri üniversitelerine, memleketlerine götüren trenler… Bugünün hızı karşısında ekonomikliği devlet katında tartışma konusu olan tren bugün artık büyük ölçüde başka bir dünyaya aittir. Bu öğrencinin dünyasıdır.
Trenler öğrencinin artık en sadık dostu, yol arkadaşı, dert ortağıdır.
Ucuz, eğlenceli, sıcak, beleş, kanka, sıcak simit gibi trenler… Kavuşmaların mimarı, ayrılıkların günah keçisi trenler.
Dersten erken kaçıp, kalkmadan yakaladığınız son trenin son vagonunda bir cam kenarına oturunca.
Raylarla birlikte akıp giden uzun yollar, makinelerin göğü yırtıp giden sesi, sıcak, rutubet, bavul ve simit kokan trenler. Ayırdığı kadar buluşturan, götürdüğü kadar getiren.
Tren bazen bir tünele girer, bazen de ormanlar içinde salına salına yoluna devam eder. Öğrenciler bu keyifli yolculuk esnasında boş vakit geçirmek istemezler. Güzelim Pamukova, yemyeşil Doğanşehir, Geyve, masmavi Sapanca, romantik Hereke, haşhaşlı Eskişehir.
Raylar kıvrılırken yer göğe, gök yere karışır, öğrencilerin kahkahaları da raylara. Yağmurun şiddeti artarken trenin hızı düşer. Sonra muhtemel tarihi bir istasyon. Çeşmesi, ağaçları, insanları. Bir zamanlar “gassteeeeee” diye bağıran kasaba çocuklarına gazete atılan vagonlardan şimdilerde sadece meraksız bakışlar atılır. Ayva, pişmaniye, iğde, dikiş seti…
<ı>”Elimde görmekte olduğunuz bu kalem…” ı>derken satıcı, girişimcilik dersinin etkisiyle de hayran hayran izlenir .
Şimdi bu karmaşada, tam da tünele girmişken sevgili öpülmelidir.
Yarın, sonraki gün, dört sene, onaltı mevsim. Tren öğrencinin kaderidir…