Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Ocak '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Trenler ve insanlar

Trenler ve insanlar
 

Ulaştırma Bakanlığı hızlandırılmış tren projesini ilk ortaya attığında yıl 2004 idi.

Bunu yeni bir teknoloji ile uygulamadan, eldeki trenlerle, sadece hız artırarak gerçekleştireceklerini okuyunca ‘’Eyvah!’’ demiştim. ‘’Bir kaza çıkacak’’

O tarihte yanımdaki masada çalışan ve bu hükümetin icraatlarını çok beğenen arkadaşım, endişemin boşa olduğunu, devleti idare edenlerin herşeyin en iyisini yaptıklarını söylemişti.

Yanlış hatırlamıyorsam, Başbakanın katıldığı bir törenle hızlı tren devreye girdi ve çok geçmeden, 22 Temmuz 2004 tarihinde Sakarya’ya bağlı Pamukova’da raydan çıktı. Sonuç 41 ölü. 100 yaralı. Haberi alır almaz, arkadaşıma dönmüştüm.

- Ben demedim mi?

Bunun böyle olacağını bilmek için falcı olmaya gerek yoktu. Aynı ray, aynı tren, aynı makinistler. Üstelik deneme seferlerinde ikazlar da geliyor. Trenlerin fazla sallandığı söyleniyor. Ne için, neden gerek gördüler bilmiyorum. Hızlanmayı insan inisyafine bırakırsan, insan da, tren de o hızla kontrol çıkabilir. 41 kişi öldükten sonra öğrendiler ki hızlı tren bu trenlerle olmaz, şimdi dışardan olması gereken trenleri getirdiler. Raylar da buna göre değişiyor. Kısa mesafelerde Ankara-Eskişehir arasında deneme seferleri yapıyorlar şimdi. .

Hayatı boyunca çok fazla trenle seyahat etmiş biri değilim ama Haydarpaşa yakınlarında büyüdüğümden ve halen de tren yolu kenarında oturduğumdan, 1960 yılından beri kömürlü lokomotifin çektiği kompartımanlı trenlerden, bugünkülere kadar geçen evrimi bilirim. O semtte akrabalarından birinin TCDD de çalışmayan hiç kimse yoktu ve o Yeldeğirmeni semtini zaten Haydarpaşa’yı inşa eden Alman’lar kurmuştu.

Şehrin nüfusu artıp, uzaklarda oturanlar çoğaldıkça trenlerin ulaşımdaki rolü de artmaya başladı. Bundan 12-14 yıl önce de banliyoda aynı trenler vardı fakat o zamanlar binmek cesaret işiydi. Aleni soygun ve kapkaçlar yapılıyordu. Kontrolsüzdü. Turnike sistemi yoktu. Sürati o zaman da aynı aynıydı, şimdi de aynı... Kapılarından, hareket halindeyken, perondakilere tekme ve tükürük atıldığına şahit olmuştum.

Şimdilerde ise gördüklerimin arasında değişen ve değişmeyen epey fazla şey var.

Bir kere turnike sistemi getirmişler. Kaçak çok büyük ölçüde önlenmiş. Kapılar otomatik açılıp kapandığından, güvenlik artmış. Kapıdan sarkma, dışarıya tekme, tükürük atma yok. Seyyar satıcı hemen hemen hiç yok. Klasik şapkalı, resmi üniformalı TCDD görevlisi tarihe karışmış. Gişelerde, pırıl pırıl modern genç kızlar ve erkek görevliler çalışıyor, üstlerinde aynı tip ve aynı renk şık kazaklar var Kapı gibi en az 2 özel güvenlik görevlisi genç, her istasyonda başka vagona geçerek güvenliği kontrol altında tutuyor. Güven veriyor, caydırıcı oluyor. Bu güvenlikçilerden istasyonlarda da var. İstasyonlarda tren saatinden ve her türlü bilgiler, görülecek şekilde mevcut. Eskisi kadar rötarlı gelmiyorlar. Saatleri tarifeye uyuyor.

Buna karşılık, istasyonların eski hali pek değişmiyor. Daha modern bir hale getirilmeye çalışılmıyor. Sadece ışıklı istasyon isimleri yeterli olmuyor. İdealtepe istasyonunda artık kumu kalmayan zeminde yürürken ve sahile çıkarken, taşlar ayağınıza batıyor. Alt geçitler yine güvenli değil. Aydınlatıcıları kontrol edilmiyor. Yağışlı havalarda su birikintisi oluyor. Farkedilmiyor. Ayrıntı ama göze batıyor. Haydarpaşa-Gebze hattında çalışan trenlerde, Sirkeci-Halkalı arası istasyonlar yazıyor!.. Abonman kartı bindiğiniz istasyonlarda satılmıyor. İllaki Bostancı’yı gitmeniz gerekiyor. Buna karşılık akbil kullanabiliyorsunuz.

Bir de şu anki tren yolcusunun genel görünüşü var. Düne göre farkı ve farksız yanlarıyla.

Sabah uzun yol trenlerinin dönüşü sık olduğundan bazen onlara denk gelip 5-10 dakika rötar oluyor ama bu sefer de çok kalabalık oluyor. Ayakta sıkışmak bile maharet ister. Elbette kimseden eski İstanbul beyefendileri gibi davranmasıı beklenemez, o geçmişte kalmış ama o yıllar önceki o ilk varoş taşkınlığı yok gençlerde. Zaten hepsi yorgun bitkin görünüşlü ve hiç biri kadına ve yaşlıya yer vermeye yanaşmıyor. Ya da böyle bir muaşeret kuralı olduğunu bilmiyor. Sırım gibi erkekler oturuyor, kızlar, kadınlar ayakta. İnsanların kıyafetleri öyle son moda olmasa da genellikle temiz ve modern. Son on yılda tren yolcusunda çok büyük bir değişiklik yok. İnsanlar ve gençler arasında çok fazla kitap ve gazete okuyan, ders çalışan var. Bu da alışık olmadığım bir gözlem. Kapı ağzında durup, kendini gazeteye kaptırıp, inene, binene engel olanı saymazsak olumlu bir gelişme. Sabah, çoğunluğunun Suadiye ve Feneryolu istasyonlarında inerek treni boşaltan kadınların çokluğu dikkat çekici. Bunlar evlere işe veya çocuk bakımına giden kadınlarımız. Günümüzde çalışan karı-koca bunlara mecbur. Vergisiz, sigortasız çalıştıklarından, gizli işsizler ordusunda veya çalışmayanlar arasında gözüküyor ama devletin gözden kaçırdığı epey büyük bir sektör.

Marmaray projesinin hayata geçmesiyle bu sorunların ortadan kalkacağı, inşa halindeki metroların devreye girmesi ile de yolcu sayısının normalleşeceği düşünülüyor.

Memleketimden tren manzaraları bunlar. Halkı da, yönetimi de, milletin ekonomik durumunu da, kültür durumunu da, açık açık ortaya çıkarsa da, yıllar yılı bir türlü daha da modern bir hale getirilemese de, kalabalık da olsa, rötarlı da olsa, trenler, yine de zaman açısından yine de halkın ve orta direk sınıf için vazgeçilmez bir ulaşım aracı olmaya devam ediyor.

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara