Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '10

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

TRT dizileri ya da Uygurların acısına ortak olabilmek

TRT dizileri ya da Uygurların acısına ortak olabilmek
 

Sosyolog ve Devlet Adamı İsmail CEM 15 Şubat 1974 ile 17 Mayıs 1975 günleri arasında TRT Genel Müdürlüğü yaptı. Çok yerinde bir adlandırma ile TRT'de bulunduğu çalkantılar ile hakkında çıkan bazı siyasi tavırlara karşı yapmak zorunda kaldığı savunmaları TRT'de 500 Gün adı ile kitaplaştırdı, daha sonra.

Meslektaşlığımızın de verdiği yakınlık yanında çok genç yaşta TRT gibi çok önemli bir kurumun başına geçmiş olması nedeni ile gazeteci olmak yerine; o günlerde pek bilinmeyen ''televizyon yönetmeni'' olmak hevesine kapılmıştım. Çünkü daha önceki yıllarda, çocukluğumda babamın sinema işletmeciliğine ek olarak Ankara Sinema Tek üyeliğim yanında Fatih UĞURLU'nun başkanlığındaki MTTB Ankara Şubesi'nde Sinema Kolu Sorumlusu olmak gibi sinema konulu çabalar içinde bulunmaya başlamıştım.

Bir sosyoloji öğrencisi olarak 1974'te İstanbul Sinema Tek'teki bir tartışmada Oğlum Osman, Arkadaş ve Bedrana filmleri üzerine, Sezer TANSUĞ'dan sonra en hararetli konuşmayı ben yapmıştım. Bu yüzden olsa gerek, az çok uzak kalamadığım Türk Sineması'nın Metin ERKSAN, Halit REFİĞ ve Ömer Lütfi AKAD ile Yılmaz GÜNEY' den sonra günden güne tıkanmakta olduğunu görüyordum. Susuz Yaz'dan sonra çekilen Fatma Bacı, Umut, Gökçe Çiçek, Gelin, Arkadaş ve Bedrana filmleri ile birlikte doğmaya başlayan Ulusal Sinema ‘nın yanında bir tek Mehmet DİNLER ile Yücel ÇAKMAKLI 'nın baş koydukları Milli Sinema tartışmalarının içinde bulmuştum kendimi.

Bana göre Türk Sineması yeni yeni kendine gelebiliyor; tiyatro oyunlarının ya da bazı öykünmeci Yeşilçam filmlerinin yerine konuları kadar, savundukları değerler bakımından bizden bir sinema doğmaya başlıyordu. Seyredebildiğim ve bazı sanat dergilerinde okuyabildiğim kadarı ile TRT de bu anlamda Türk toplumunu içinde bulunduğu durumu bütün gerçekçiliği ile birlikte kamuoyuna yansıtmaya çalışırken Halit REFİĞ, Metin ERSAN, Ömer Lütfi AKAD gibi isimler de TRT'ye film çekmeye başlıyorlardı. Böylece Türk Sineması'nın ustaları hiç bir ticari kaygı taşımadan; TRT imkânları ile Türk Edebiyatı'nın önemli eserlerini kamuoyuna sunabileceklerdi.( ... )

İşte İsmail CEM ile başlayan ve büyük bir çoğunluğu edebiyat uyarlaması olan aşağıdaki eserler, unuttuklarımla birlikte TRT arşivinin en önemli eserleri arasında sayılmak gerekir.

Kaynanalar

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz

Aşk-ı Memnu

Beş Hikâye: 1-Müthiş Bir Tren 2-Sazlık 3-Geçmiş Zaman Elbiseleri 4-Bir İntihar 5-Hanende Melek

Topuz

Diyet

Ferman

Pembe İncili Kaftan

Dört Mevsim İstanbul

Yılkı Atı

Sırça Kümes (yabancı eser uyarlaması)

Karaların Memetleri

Ateş Yakmak (yabancı eser uyarlaması)

Zeynep İle Bağrı Yanık Ömer

Dönemeçte Çok Sesli Bir Ölüm

Yorgun Savaşçı

Seyahatname Bir Ceza Avukatı'nın Anları

İbiş'in Rüyası

Çukur

Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım

Preveze 1538

Denizin Kanı

Çalıkuşu

Bir Adam Yaratmak

Alçaktan Uçan Güvercin

Aganta Burina Burinata

Kartallar Yüksek Uçar

Yarın Artık Bugündür

Sekiz Sütuna Manşet

Kiralık Konak

Belene Adası

Tohum ve Toprak

Üç İstanbul

Küçük Ağa

Bugünün Saraylısı

Issızlığın Ortasında

Havada Bulut

Yuvadan Bir Kuş Uçtu,

Ayrılsak da Beraberiz Kuruluş

Küçük Ağa

Hacı Arif Bey

Acımak

Çalıkuşu

Yaprak Dökümü

Taşralı Bir öĞrenci

Hanımın Çiftliği

Harput'ta Bir Amerikalı

Fatih-Harbiye

Perihan Abla

Esir Şehrin İnsanları

Bay Alkolü Takdimimdir

Aliş ile Zeynep

Kırık Hayatlar

9. Hariciye Koğuşu

Mardin-Münih Hattı

Yarın Artık Bugündür

Elif Ana-Ayşe Kız

Gönül Dostları

Keşanlı Ali

Şaşıfelek Çıkmazı

Yaban

Cumhuriyet

Kurtuluş

Karakolda Ayna Var

Dedem, Gofret ve Ben

Baykuşların Saltanatı

Nasıl Evde Kaldım?

7 Numara

Karanlıkta Koşanlar

7 Tepe İstanbul

Nisan Yağmuru

En Son Babalar Duyar

Canım Kocacığım

Günahım Neydi Allah’ım?

Mühürlü Güller

Dikkat Bebek Var

Zeytin Dalı

Sakarya Fırat

( … )

Burada sıralamaya çalıştığın tek filmler, tv oyunlar ile dizileri Yeşilçam Sineması'nın ustaları yanında TRT Kurumu'nun içinden yetişmiş yönetmenler çekmiştir. Bu çerçevede TRT için ilk önemli eserlerini çekmiş olmaları yönünden Halit REFİĞ, Metin ERKSAN, Ömer L. AKAD, Atıf YILMAZ, Sırrı GÜLTEKİN yanında Feyzi TUNA, Orhan AKSOY, Osman F. SEDEN, Yücel ÇAKMAKLI, Mesut UÇAKAN, Samim DEĞER, İsmail GÜNEŞ ile Osman SINAV isimleri sayılabilir.

Bu bağlamda TRT kökenli olarak Tuncay ÖZTÜRK, Ünal KÜPELİ, Hüseyin KARAKAŞ, Gürol GÖKÇE, Engin AYÇA, Naci ÇELİK, Okan UYSALER, Emin GERÇEKER, Göker MÜFTÜOĞLU, Ekrem ÇATAY, Hüsamettin ÜNLÜOĞLU, Bülent ÖZDURAL, Erdoğan ERSEVER, Oskay ALPTÜRK, Ziya ÖZTAN, Uğur ERKIR, Tülay ERATALAY, Daver ATABEY, Hilmi AKYALÇIN ile Cafer ÖZGÜL TRT'nin film ve stüdyo drama yönetmenleri olarak ilk akla gelem isimlerdir.

TRT'nin tiyatro, drama, belgesel çalışmaları yanında çocuk ve gençlik yayınları konularına da kendi çapımda emek vermiş olduğum için; son aşamada TRT'nin içinde bulunduğu durum bakımından yalnızca şunu belirtmek istiyorum, şimdilik. Bunca dizi film birikimine rağmen TRT neden gerektiği gibi drama dizileri yapmaz? Sanırım bu yüzden olsa gerek ABD, Brezilya ve Meksika dizilerinden sonra sanırım Şenol DEMİRÖZ'ün isteği doğrultusunda TRT Kore, Çin ve Japon dizilerinin istilasına uğradı.

Bu yayınlar arasında arada bir bakmak zorunda kaldığım: Denizler İmparatoru Düşlerimin Prensi Zoraki Prens Saraydaki Rüzgâr Efsane Prens Saraydaki Mücevher Muhteşem Kraliçe dizileri 2004'ten beri halkın ilgisini çeken bazı özellikler taşıyor. Bu eğilimin kültürel ve psikolojik boyutlarını ilerideki bir yazımda dile getirmek istiyorum. Yalnız ilgi ile seyrettiğim Denizler İmparatoru'ndan sonra Efsane Prens dizisini çok beğendiğimi söylemeliyim.

Seksen bölüm olarak çekilen Efsane Prens (Jumong) dizisi Kore tarihinin bir bölümünü yansıtmak amacını güdüyor. Yayındaki diğer diziler de Çin ve Japon tarihinden esinlenilerek olayların yeniden yorumlanması ve o dönemdeki kişiliklerin birer sergilenmesi bakımından nice ibret verici derslerle dolu.

Sinema filmi ve dizi filmler çekebilmek konusundaki azmimiz ortada iken özellikle Ortadoğu ve Balkanlar üzerinde karınca kararınca etkili olmaya çalışan (!) TRT neden yabancı dizilere teslim olmaktadır? Kendi tarihimiz dururken neden bizden çok uzaklardaki sinemaların gelişmesine katkıları da içeren, bu tür diziler yayınlanır anlayamıyorum. İşin içinde karşılıklı dizi takası yapılmış olabilir, desem de TRT'nin böyle tarih dizisi olmadığını söyleyeyim öncelikle.

KARACAOĞLAN'ın çağlar öncesinden: ''Gülleri var, bizim güle benzemez / Dilleri var bizim dile benzemez / Dinleri var, bizim dine benzemez / Beyleri var, bizim beye benzemez / İlleri var, bizim ile benzemez'' dediği gibi kendimce ''yüzleri var bizim yüze benzemez'' diye söyleyeme ceğim. O’nun dolaştığı topraklarda büyümüş olsam ve O’na öykünmeyi çok istesem de yaklaşık kırk yıldan buyana kendisine dayatılan Batı kökenli dizilerden bıkmış olan seyircilerin benim gibi düşünmediğini biliyorum.

Kaldı ki bu konuda konuşmuş olduğum bir genç bu dizilerdeki giyim kuşamlar ve kişilerin saçları yanında, giderek Çinlileri de sevmeye başladığını söylemişti. Bence de ABD, Meksika ve Brezilya gibi ülkelerin Batı ahlâkı sergileyen dizileri yerine Doğu'nun daha kişilikli, daha ahlâklı, daha bir törelere saygılı dizilerini seyretmek ''aşırı özgürlük'' pompalamak özrü ile ''malûl'' öteki dizileri seyretmekten daha iyidir diyorum.

Kaderin cilvesine bakınız ki geçen yıl Pekin'e bağlı Doğu Türkistan'da ''ayrımcılıklar uygulandığı ve günden güne fakirleştirildikleri için ayaklanmak zorunda kalan'' Uygurlar'ın acımasızca Çin Güvenlik Güçleri tarafından özellikle URUMÇİ'de katledilmelerinin, bugün birinci yıldönümü. Bu amaçla bir süre önce Çin'deki Uygurlar'ın uğramış oldukları o mezalim için bir kaç satır haber bulabilir miyim diye baktığımda ne yazık ki yalnızca:

''Urumçi Katliamının Yıldönümü: Urumçi'ye 40 bin kamera yerleştirildi. Kameralarla cadde ve sokaklar, otobüsler, okullar ile alışveriş merkezleri izlenecek.'' haberini okuyabildim. Böylece Çin teknolojik başarısını, ne olur ne olmaz diye sözüm ona ‘’şeffaf’’ görünmek için seferber olmuş durumda.

Kaşgarlı Mahmut’un çağdaşı Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig (Kutlu Bilgi) soydaşları Uygurlar‘ın İnsan Hakları’nın baş tacı yapılmakta olduğu bu çağda başına gelenlerin anlatıldığı görüntülü haberlerin TRT sayfalarından silinmemiş olduğunu görmek; Çin karşısında ancak buruk bir anma yapabilmekte olduğumuzu gösterdi bana. Geçen yıl bu konuda bütün haberleri değerlendirerek, satın alınabilen görüntüler ile birlikte Rabia KADİR'in inaçlı, hırslı ve kaygılı konuşmalarını da veren TRT bu gün pek suskun geldi bana. Bu da ''ticaretin ve siyasetin insanlık karşısındaki durumu'' açısından ibretlik bir durum olsa gerek.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..