Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '08

 
Kategori
Güncel
 

Türbanda üniversite hocaları ikiye ayrıldı, aydın mı olalım entellektüel mi?

Türbanda üniversite hocaları ikiye ayrıldı, aydın mı olalım entellektüel mi?
 

Türban konusunda üniversite hocaları ikiye ayrıldı, bu nasıl mümkün oluyor?
Aydınca bir tutum mu izleyeceğiz? Entelektüelce bir tutum mu izleyeceğiz?

Hocaların bir grubu, üniversitelerde türban yasağını savunuyor, bir diğer grup ise serbest bırakılmasını savunuyor.

Bu kadar eğitimli ve bilgili insanı ortadan ikiye yaran sorun nedir? Yanlış düşünme mi? Kişisel tercihler, çıkarlar mı, farklı bakış açıları mı? Farklı kavramsal çerçeveler mi? Doğru olan nedir? Herhalde, aynı kişi olarak, “üniversitelerde türban giymek serbesttir ve üniversitelerde türban giymek yasaktır” diyemeyiz, bu saçma olurdu. İkisinden birini seçeceğiz.

Hocaların temel savlarına bakarsak;

A grubu, diyelim, laikliğe aykırıdır diyor. B grubu ise, insan hakkıdır diyor. İlave olarak, A grubu savunmasını, türbanın başka alanlara da yayılacağını iddia ederek yapıyor. B grubu ise laikliğe aykırı olmadığını savunuyor.

Bu iki grubun akılyürütme tarzına bakarsak;

B grubu, yani türbanın üniversitelerde serbest olmasını isteyenler şöyle düşünüyorlar; çağdaş demokrasilerde, din ve vicdan özgürlüğü tanınmış bir haktır, insanlar dini inançlarının gereklerini özgürce yaşayabilirler. Bu yüzden, üniversitelerde dini giysiler giyebilirler. Savın devamı olarak, işlevsel sorunlar yaratmadıkça, çarşaf, sarık, cübbe vs. de giyilmelidir. Çıplaklık sayılmazsa, hint fakiri de, yarı çıplak derslere girebilir. Evet bu akılyürütme doğru. Elimizde bir ilkemiz var. İlkeyi koymuşuz, ama bir durumu ilke dışı görüyoruz. Göremeyiz. İşte bu grup, entellektüel dürüstlük göstererek, türban serbestisini savunuyorlar.

Peki diğer grup entelektüel dürüstlük göstermiyor mu? Hayır göstermiyor. Çünkü, dine inanma ve onu yaşama özgürlüğünü kabul ettikleri halde, üniversilerde bu hakkın kullanılmamasını istiyorlar. Peki onlar, entellektüel dürüstlüğün ne olduğunu bilmiyorlar mı? Tabiki biliyorlar, belki de alasını. Ama yine de bu yoldan gitmiyorlar. Acaba neden? Onların savı şudur; evet, entellektüel dürüstlük göstererek türbanın serbest bırakılmasını savunabiliriz, ama bunu savunmamamız gerekir, çünkü, ilkelerimize uygun davranıp tutarlılık göstermekten daha önemli bir şey var; ilkelerimize uyduğumuz zaman, ilkelerimizi ortadan kaldıracak bir gelişime katkı sağlayacak olmamızdır, bu gelişime izin vermememiz gerekir. Gerçekten de, ilkelerinin varlığını korumak, ilkene tutarlı davranmaktan daha üstte yer alan değerdir. Çünkü, ilken var olmalı ki, ona uygun davranmak mümkün olsun. Peki B grubu, yani türbanı savunan insanlar bunu bilmiyorlar mı? Biliyorlar tabiki, belki de alasını. Ama yine de bu yoldan gitmiyorlar. Sorun bu şekilde ortaya çıkıyor. İki savdan biri yanlış, ya da ikisi de doğruysa, biri diğerinden daha önde olmalı.

Varsayımsal bir soru: Diyelim ki türban serbest bırakıldı ve bu, ülkenin gittikçe dincileşmesine neden oldu. Biz, bugün, ilerde böyle olacak olsa bile, yine de ilkemize göre mi davranmamız gerekirdi?

Bu sorunun cevabı, gelecekte böyle bir durum oluşacaksa, o halde, şimdiden bunu engellemek gerekir gibi görünüyor. Ama içimizden bir ses, geleceğe ilişkin öndeyileri kesin gibi göremeyeceğimizi söyler. Çünkü, gelecek bilinemez. Biliyormuş gibi davranamayız. O zaman, cevap; ilkemize göre eylemde bulunmamızı, geleceğe ilişkin öndeyilerimiz engelleyemez.

Buraya kadar, iki grubun farklılığını, aynı ilkeye, biçimsel ve içeriksel yaklaşımda bulunmalarına dayandırmak makul görünüyor. Türbanı savunanlar, ilkemiz var uygulamalıyız diyor, dolaylı çıkarım olarak ise, eğer laikliğe aykırı bir şey olacaksa, bu olduğu zaman, o zamanın koşullarına göre ilkesel olan yapılır diyor.

Diğer grup ise, olaya salt biçimsel olarak, ilkeye uymak olarak bakmıyor, içeriksel olarak bakıyor ve ilkeye uymaktan daha önemli olan, ilkeyi korumak amacıyla hareket ediyor diyebiliriz.

Bu iki grubun birbirlerine zıt oldukları söylenemez, sadece olaya bakma açıları ve zamanlamaları farklı denebilir. Çünkü her iki grup da laikliği savunuyor.

B grubunun rizikosu: Toplumun uzun yıllarına malolacak gerileşmesidir. Çünkü, türban, salt bireyin özgür iradesine bağlı değildir. Bir tür sigara gibidir. Sigaraya başlama nedenimiz yoktur, görür içeriz. Bu şekilde, genç kızlar türbanlaşacaktır. Neyin ne olduğunu bilmeden. Ataerkil bir aile yapısı olduğu bilinen bir şey, erkekler, kardeş, baba, koca, amca, dayı olarak, genç kızları türbana sevk edecektir. Türbanla başlayan, bir dinsel yaşantı paralel gelişecektir. Dinin dogmatik yapısı, türban takmayanları suçlu görmeye sevkedecek ve toplumsal barış zorlanacaktır. Bütün bunlar, çağdaş demokrasiyi ortadan kaldırmasa bile, dinsel olarak körleşmiş bir toplum yaratmaya yarayacaktır. Aydın bir insan, bireysel hak diyerek, toplumunun sarıklı ve çarşaflı gezmesini kabul edemez. Neden edemez? Çünkü dinsel dogmalara göre yaşamanın yanlış olduğunu insanlık tarihi göstermiştir. Sen biçimsel olarak, ilkeme uygun davranıcam diyerek, toplumun dincileşmesini izin vermiş olursun.

B grubunun yararı: Türban serbest bırakılınca, zamanla, ki şu an kısmen olduğu gibi, erotik türbanlıların piyasaya çıkması gibi, şişirilmiş olan türban iddiasının havası boşalacaktır. Zamanla eriyip gidecektir. Türbandan dolayı gerilim yaşayanlar rahatlayacak, belki üniversiteye gitmeyenler giderek, bir aydınlanma yoluna gireceklerdir. Türban üstüne peruka takmak gibi garip çirkinlik ortadan kalkacaktır. (Not: Yöneticilerin zayıflığı, daha yeni yetme kızları maymun haline sokmuşlardı. Ya izin ver ya da alma, ama maymun yapma!)

A grubunun rizikosu: Dinci bir toplumu, zamanımızın çağdaş demokrasi anlayışı reddediyor. Bağnaz dincileşmeyi de reddeder, ama bununla birlikte insanların bireysel hakkı kategorisinde savunur. Sonuç olarak, çağdaş insanlık kavramı, dogmatikliği reddetse bile, bir insan buna bağlanmışsa, onu öyle kabul etmek zorundadır ve ona doğru bilgileri ve eşit fırsatları vermelidir. Zorla onu değiştiremez. Bu nedenle, türbanı yasaklamak, toplumu baskı altına almak olacaktır. Baskı ise, dönemin akıl ve insanlık anlayışına uygun değildir.

A grubunun yararı: Türbanlıların belli bir kesimi "oh be, ailemin çevremin türban baskısından kurtuldum, ben de medeni bir insan gibi türbansız gezebileceğim" diyecek, türban zorlamasına maruz kalmıyacak genç kızlarımız, türban takmak, uç kesimlerin eylemi olacak, toplum dincileşmeyecek ve insanlar kendi akıllarıyla dogmatik olmayan bir yaşam yaşayacaklar.

Evet taraf tutmadan, duygusal davranmadan, salt aklımıza bağlı kalarak, bu sorunda nasıl bir davranış göstereceğimiz ortaya çıktı mı bilmiyorum.. Sanırım tam çıkmadı.. Çünkü, olay tek boyutlu değil. Bir de, mesele zaten tek karardan ibaret değil. Aldığınız bir karar, önce aldığınız ve sonra alacağınız kararlarla anlam taşır.

Benim kişisel kanaatim, devlet dini eğilimli olmaktan çıkmadıkça, olayı salt bir ilke düzeyinde, 'kişisel hak tanınsın mı tanınmasın mı' düzeyinde değerlendirmek kesinlikle yanlıştır. Siz bir hakkı demokrasi adına veriyorsunuz, ama verdiğiniz hakkın saf hali, sizin demokrasinizi yerle bir etmeye aday bir güçtür. Ama kritik nokta bu değil.

Kritik nokta, Türkiye'nin bilinçli bir şekilde uzun yıllardır dincileştirilmeye çalışılıyor olmasıdır. Böyle bir gerçeğe gözünüzü kapayıp, olayı 'bireysel bir hak tanınsın mı tanınmasın mı' ikilemine indirgemek, illüzyondur. Diyanet işlerinde, camilerde, kuran kurslarında, imam olamayacak kızların gittiği imam hatip okullardında, vs. vs. olan biten yapısal bazı gerçekleri bilince, Entelektüel Dürüstlük göstermektense, Aydın Etkinliği göstermenin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Devletin dini rengi olmasın, bu bakımdan adil, tarafsız ve gerçekten çağdaş olsun, tamamlanmış olması gerekmiyor, bu yolda ve iradede olsun, o zaman, üniversitelere çarşaflılar da girsin. O zaman biliriz ki, din hiçbir yerde suistimal edilmiyor, gençlerin kanına girilmiyor. Olayı mekanik-biçimsel-entellektüelce düşünüyorsanız türbanı destekleyin. Organik-içeriksel-aydınca düşünüyorsanız desteklemeyin.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..