- Kategori
- Kitap
Türk Abd İlişkilerinin Psikolojisi / Mücahit Gültekin

Dr Öğretim üyesi Mücahit Gültekin Afyon Kocatepe Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik ana bilim dalında öğretim üyesi. Kendisi benim de derslerime girmiş yaptığı analizler oldukça başarılı bir hocadır.
Kitabının başında 12 Mart Muhtırasından bir kaç ay sonra doğduğunu, çocukluk yıllarında okuduğu okulun neden 27 Mayıs Ortaokulu olduğunun farkında olmadığını, soğuk savaş düzeninde Türkiyenin tercihini Abd'den yana yaptığını anlatır.
Gençlik yıllarında ise Halil İnalcığın Abd Tarihi kitabını okuduğunda Mcartur,Arizona gibi Abd tarihine ait olay ve kelimelerin ona ne kadar yakın geldiğini farkeder ve 1945 sonrası ülkedeki Abd propagandasının az yada çok o zamanları yaşayanları ne kadar etkilediğini anlatır.
Bunun başlangıcının ülkemize o yıllarda gelen Missouri gemisiyle olduğunu daha sonra ise hayatımızın her alanını etkilediğini anlatır. HÜR DÜNYANIN LİDERİ adım adım yaklaşmaktadır.
O yıllarda Abd kaynaklı özgürlük,demokrasi,liberalizmin rüzgarları esiyordu. Sovyet Rusya ile de aramızın bozuk olduğunu bilen Abd bu korkunun da neticesiyle en çokta yardımlar aracılığıyla ülkemize sızıyordu.1945 ve sonrasında ki liderlerin çoğu Abd yanlısı bir tutum sergiliyordu. Kitapta bununla ilgili pek çok örnek var ama yazıda bir kaç tanesine örnek vereceğim.
Missouri gemisinin ülkemize gelişini İnönü Abd gemileri bize ne kadar yakın olursa o kadar iyi olur diye belirtirken Başbakan Şükrü Saraçoğlu: Dünyanın en mükemmel çocuğu Amerika ve Amerikalıların ellerinde hürriyet,insanlık ve medeniyet bayrakları olduğu halde sağlam ve emin adımlarla yürümektedirler demiştir. Nihat Erim ise ülkemizi küçük Amerika'ya benzetmiştir.
Gazetelerde "Hoş Geldin Sam Amca" ,"Yiğit ruhlu Amerika" yazıları boy göstermiştir.Cami minarelerine kitabın welcome yazıları yazılmıştır. Daha sonra ise Marshall yardımlarını alacaktık.Bu yardımla Abd'nin niyeti belliyken,Türk basınında "Avrupalı olmak"olarak görülüyordu.
1952'li yıllara geldiğimizde ise Natoya girmeye çalışacağız .Bunun bedeli ise bide yüzlerce şehit ve gazi olacak. Kitapta Abd'nin Türk askerine madalya takmasının ne kadar kötü bir durum olduğu fakat o dönemde bunun farkedilemediği anlatılır.
Washington Büyükelçisi Hayri Ürgüplü Nato'ya Türk askerinin gitmesi Abd için gayet karlıdır.Bir Türk askerinin Kore masrafı 136 Dolar iken Abd askerinin 5 bin doları geçer demiştir. Dış İşleri bakanı Dulles'ta çok masrafsız Türk askeri 23 centi aşmıyor demiştir.
Bu sırada Abd ile pek çok ikili anlaşma yapılmış,Abd'li uzmanlar ülkemize dolmuştu. Bu sayının 25 bine kadar çıktığı söyleniyordu.İkili anlaşmalar o kadar çoktu ki artık sayılamıyordu.
Amerikan Kız koleji açıldığında Halide Edip Adıvar Türk kadının geleceği adlı yazısında Türk kadının haykırışı şudur: Medeniyet görmemiş yerlere gidin ve bize öğretin.Türk anneleri bunu sevinçle kabul eder.Ekmek ve sudan daha çok anglo-sakson etkisini arzu ediyoruz demiştir. Bu yıllarda Abd'ye eğitim anlaşması dahilinde giden bir kız döndüğünde verdiği demeçte Ah Amerika orası ayrı bir alem demiştir.
Abd hayranlığı olduğu dönem ve yıllar sonra yazılan şarkı ve şiirde dikkat çekicidir.
İlk şiirde Abd hayranlığı vardır:
Amerika Amerika Türkler dünya durdukça beraberdir seninle hürriyet savaşında
Bu bir dostluk şarkısıdır kardeşliğin yankısıdır. Celal İnce
2.şiirde ise:
Mehmetçik al hela süpürgesini ellerine sen
Amerikalı silah arkadaşların öyle istediler
İkili anlaşma bu
Sağlık temizliğini biz yapacağız vay babu. Fazıl Hüznü Dağlarca
Ayrıca Fazıl Hüsnü 1950'den önce Missouri'ye Hoşgeldin isimli bir şiir yazmıştı.
Kitapta 2 darbeninde ardında Abd olabileceği söylenmiş buna kanıt olarakta 1960 darbesinin ardından Menderes'e Kore'ye asker göndermek için meclis kararına gerek duymayıp Anayasa'yı çiğnediği ve ikili anlaşmalara rağmen bunların yargılma da geçmemesi, Sovyet Rusya ile yakınlaşma 1980 darbesinde ise öncesinde Ecevitin Haşhaşı serbest hale getirmesi kanıt olarak sunulmuştur.
1964 yılında ise o mektup gelmişti.Johnson mektubu. Türkiye yapılan yardımlar hatırlatılacak Kıbrısa çıkartma yapılması yasaklanacaktı. Mektupta çok ağır şeyler yazsada hükümet sadece üzüntülerini bildirecekti.Bir diğer sorun haşhaş krizi olacak .
Bu durum ve mektubun duyuluşu yavaş yavaş Abd karşıtlığına dönse de yine psikolojik ,duygusal bagımlılık sürecekti. AP VE Demirel Haşhaş krizinde Abd'ye direnmenin bedelini 71 Muhtırasıyla ödeyecek ,72 de haşhaş yasaklanacaktı.74'te Ecevit haşhaş yasağını kaldıracak.
Türkeş eski dostane ilişkilerimiz derhal kurulmalı diyerek karşı çıkacaktır. 74 KIBRIS BARIŞ HAREKATIYLA ilişkiler değişecek Abd bize ambargo uygulayacak ,basın ve devlet Abd'nin gerçek yüzünü tanıyacaktı.1978'de ambargo kalkacak.
Kitap bu durumu gönüllülük ve bağımlılık olarak tanımlamış.
Gönüllük döneminde Türkiyenin körü körüne hareket edip ulusal çıkarlarını unuttuğu batılı olma arzusuyla hareket ettiğini anlatmıştır. Bu dönem mutlak itaat dönemidir.Güçlü olana karşı eziklik ve hayranlık içeren kendinden aşagı gördüklerine (3.dünya ülkeleri,orta dogu) agrasif bir kibir vardır.
Türkiye çocuksu bir duygusallıkla haraket ederken Batı ise pozitivist bir tutum sergilemiştir.
Bagımlılık döneminde ise ilk kez Batıya karşı gelinmiş, ulusal çıkarlar düşünülmüştür. Yardımların bağımlılığa dönüştüğü farkedilmiştir.U-2, Haşhaş Krizi,Kıbrıs Harekatında Batı dışına çıkılmıştır.
Kitabın sonlarında 46 öncesine de değinilmiştir.
Batı tarafından aşagılanan Türkiye'nin onlar gibi medeni olma gayesini ön planda tuttuğu anlatılmıştır.
Yücel 1925 Milli Mecmuada şöyle demiştir:
Biz bize verilen 0'a razı olmadık Milli Mücadeleyi kazandık ve 0'ı yüze çevirdik.
Yeni devlet Batı demokrasisinde vucuda geliyordu. Batı bizi aşagılamıştı ve bu bizim bilinçaltımıza yerleşmişti.
Burada ise hocamız çok trajikomik bir örneğe yer vermiş:
Abdullah Cevdet Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra Türklere Batılı kanı transfer etmek için Alman ve İtalyan göçmenler getirmeyi teklif etmiştir. Tabi ki kabul görmemiştir.
Bu durum 1800'lerde Latin Amerika'ya giden İspanyol ve Portekizlerin üstün ırk yaratma arzusuyla erkekleri öldürüp kadınlara zorla tecavüz etmelerine benzer. Ama vahim olan bunu bizden birinin istemesidir.Bu saçmalığa kulak asan olmaması ise sevindiricidir.
Kitapta toplumun yavaş yavaş batılılaştığı anlatılmıştır.
1921'de bir dini törende Yakup Kadri mevludden sonra modernleşme peşinde koşarak yıllarını heba ettiğini söylemiştir.
Sonuçta Nye'nin sözüne yer verilmiş: Abd ile savaşırken bile dünyayı Abd'nin gözünden görmeye devam ederseniz bu savaşta galip gelemezsiniz demiştir.
27 Mayısçılardan biri Abd soluk alışımızı bile saptıyordu. Engel olamadık demiştir.
Sonuç olarak Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren modern dünyanın içinde olmak ,Batılı olmak için uğraş verilmiştir.
Milli mücadelemizin sonucunda özellikle Missouri ve yardımlarla batının ilminin dışında pek çok şeyide alınmış.Sovyet tehlikesine karşı Abd'ye tutunulmuş ve Abd bunu kullanmıştır.
Solcusu, İslamcısı, basın gözü kör olmuşcasına Abd'yi desteklemiştir. Milli değerler unutulmuştır. Sonraki dönemlerde bu durumdan biraz sıyrılma olmuştur.Yazar kitabının sonunda tek etkenin pskolojik olmadığını pek çok boyutu olduğunuda belirtmiştir. O dönemin insanlarının Batıdan başka çaresi var mıydı varsa neydi diye sorulmuştur.
Kitabın içinde yukarıda belirttiğim konu ve demeçlerin kaynakları bulunmaktadır. Kitabı tavsiye etmemin en büyük sebebi bize anlatılmayan pek çok şeyi anlatması tarihi bilgiler içermesi ve analizlerin başarılı olması yazılanlara katılmayacaklar olsada bu durum bize farklı bir bakış açısı kazandırır.
Hocamız üniversitede bu konulara değinince ona Batıya karşı nasıl direnebiliriz diye sorardık.
Peki O ZAMAN ÇÖZÜM NE isimli yazısında da bunu çok güzel bir şekilde açıklamış durabilmenin, direnmenin önemini anlatmıştır. Günümüzde giyim, dil , sanat , kültür konusunda hızla emperyalizme uyum sağlıyor olmamız bu konuyu önemli hale getirmektedir. Dileyenler bu yazıya da internet üzerinden ulaşabilir.
Kitabı okuyan insanların "Batı" yı tanıması, gerçek yüzünü anlaması dileğiyle iyi okumalar.