Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '15

 
Kategori
Hukuk
 

Türk adaleti suçludan yana mı? (1)

Türk adaleti suçludan yana mı? (1)
 

Umarım bir gün bu ülke, hukukun üzerindeki tüm siyasi baskıları kaldırmayı başarır.


İstediğiniz an sokağa çıkıp insanlaraşunu soralım: “Bu ülkenin adalet sisteminden memnun musunuz?” Eminim ki, sohbet ettiğimiz kişilerin ezici çoğunluğu olumsuz yanıt verecektir bize.

 “Adaletin suçluyu koruduğu“ algısı, çok yaygın, fazlasıyla  yerleşmiş bir düşünceyi ifade eder bu topraklarda... Halkımız, maalesef, “adaletin taraflı, suçludan ve özellikle de güçlüden yana olduğuna, yapanın yanına kar kaldığına, bu düzenin de kolay kolay değişmeyeceğine” inanıyor. Çok hazin bir şey bu. Çünkü bir ülke, ancak adalet duygusu sarsıldığında yıkılır. Adalet, boşuna “mülkün temeli” değil…

Tabii böyle bir algı katılığı oluşmasının haklı, haksız birçok nedeni var. İzin verirseniz, bu durumu aklımın erdiğince açıklamaya çalışayım:

Özellikle eğitimsiz kişilerin zihninde: “kafasına göre, istediği gibi, göze göz, dişe diş” bir ödül/ceza sistemi var. Takdir edersiniz ki, böyle bir yaklaşımı hayata geçirmek imkansız. Yargıç, suç ve kanıtlara göre hareket eder. Şahsi değildir tartısı... Bireysel ve duygusal davranamaz. Objektif olmak, yansız kalmak zorundadır. Aklıyla düşünüp, vicdanıyla dengeler kararını... Mağduru da suçluyu da anlamaya, her ikisiyle de empati yapmaya çalışır. bunun tek nedeni, adil mahkeme kurabilme arzusudur.

Adalet sistemimizdeki hantallık, yaşanan bürokratik keyfiyet, bir an önce sonuç almayı, suçlunun en ağır şekilde cezalandırılmasını isteyen bireyleri; fevri ve aceleci davranmaya, sokaktan medet ummaya, mafyatik yöntemlere kaymaya, “kendi adaletini kendi sağlama” düşüncesine itiyor. Meseleye bu şekilde yaklaşmak, doğru bir tavır mı? Elbette hayır. Ancak hayatın realitesi böyle.

Hukukun, tüm dünyada ve özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde toplumsal olaylardan  kopuk, insani ve çevresel değişimin hızına yetişemeyen, yeni kavram, durum ve davranışlara uyum sağlayamayan, formül bulmakta, problem çözmekte geride kalan hali; toplumumuzu, adaletten yana, gün geçtikçe daha umutsuz, daha çaresiz bir psikolojiye sokuyor.

 Zaten kağnı gibi işleyen sistem, işin içine bir de kendi kronik problemleri girince; neredeyse durma noktasına geliyor.

Türkiye’de hukukun; kaliteli eğitimden yoksun kalması, iyi yetişmiş, deneyimli, idealist insan kaynağı eksikliği çekmesi, bina ve teçhizat yetersizlikleri ( Özellikle Anadolu’da ) üst üste konduğunda; Sorunun büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkar. Bize de malumun ilanı kalır.

Her ne kadar amaç bu değilse de, sonuçta şunlar yerleşiyor ortalama vatandaşın beynine:

“Kanunlar yeterince adil değil. Suçlular hakkıyla cezalandırılmıyor. Sistem, arkası olana, dayısı gelene farklı; garibana farklı muamele ediyor. Yasalarımız yeterince hümanist ve evrensel değil. Karakollar, mahkemeler bize potansiyel suçlu gibi davranıyor. Hal böyle olunca, hele mesele medyanın da diline düşmüşse; yargısız infazlar yaşanıyor. Bazı şüphelilerin üzerine orantısızca gidiliyor. Adaletin terazisi şaşmış!.. “Gücü gücü yetene!” diyor düzen!.. Paran yoksa, mapusta da perişan halin...”

Bu ahvaldeyiz diye, teslim mi olacağız bunca sıkıntıya, sineye mi çekeceğiz tüm yaşananları? Elbette hayır. Peki ne yapalım? Onun cevabını da bir sonraki yazıda vereceğiz. Görüşmek üzere.

 

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..