- Kategori
- Güncel
Türkan Saylan ve rüyam
‘Rüyalar gerçeklerin aynasıdır’ derler. Yani bazen rüyalar çıkar. İnsan rüyasında ne görürse, gerçek hayatında da o gördüklerinin tamamını ya da bir bölümünü aynen yaşayabiliyor.
Bu olay hemen hemen her insanın başına gelmiştir. Ve konuşma sırasında ‘Rüyamda ne gördüysem aynısını yaşadım’ deriz.
Ben de birkaç gün önce bir rüya gördüm ama rüyamı bilerek ve isteyerek kendim gerçekleştirdim. Aynısını yaşamak istedim ve yaşadım.
Sahip olduğum kitaplardan sonuncusu olan ‘bana hep seni seviyorum de’ adlı romanımda konu olarak ülkemizde kadınlara yönelik şiddet ve töre cinayetlerini ele almıştım. Bir aşk romanı niteliğindeki bu eserde yaşanılan gerçeklerden yola çıkarak, insanların ‘töre’ diye çağdışı davranışlara hedef olduğunu, canlara kıyıldığını anlatmıştım.
Bu kitabımı rahmetli Prof. Dr. Türkan Saylan hocama da armağan etmek istedim ama araya bir Ergenekon çıktı, sonra rahatsızlandı hastaneye yattı, götüremedim. Zaten hastaneden de eve gelemedi.
Birkaç gün önce gördüğün rüyamda ise Türkan Hocanın mezarını ziyaret ediyordum. Toprak kümesi şeklindeki mezarının üzeri çiçeklerde doluydu. Önce ayak ucunda durup, dua okudum, sonra da yanımda getirdiği romanımı mezarının üzerine bıraktım.
Ardından bir yağmur yağdı ki, sağnak halinde. Sırılsıklam oldum. Mezarının üzerine bardak boşalırcasına su akıyordu. İçimden ‘rahmet yağıyor’ dedim.
Bu arada esen rüzgar nedeniyle kitabın yaprakları açıldı. Ön sayfalardan birindeki, ‘Hocam sen rahat uyu, kardelenlerin bize emanet’ yazısındaki bazı harfler ıslanmıştı. Kitabı bulunduğu yerden alıp, mezar taşının ön kısmına dayadım. Rüyamda orada bitti. Uyandım.
Sabah olmuştu zaten. Eşim dudaklarıma bir öpücük kondurup, ‘Ben gidiyorum aşkım’ dedi. O, işe benden önce gidiyordu. Yanağını okşadım, ‘Güle güle canım’ dedim.
…
Türkan Hocanın, Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarını sora sora buldum. Üzerini örten toprak çiçeklerle kaplanmıştı. Toprak tümseğinin çevresine ise beyaz taşlar serilmişti. Baş ucuna dikilen iki kısa direkte Türk Bayrakları dalgalanıyordu.
Önce dua okudum, sonra yanımda getirdiğim romanı mezarının üzerine bıraktım. İç sayfasına rüyamda gördüğüm yazıları yazmıştım. Hava kapalıydı, yağmur yağabilir diye düşündüm ama tam aksine biraz sonra gökyüzü açıldı ve günlük güneşlik bir gün oldu.
Bir kez daha dua okudum. Sonra etraftaki mezarları inceledim. Kimler yoktu ki.. ‘Allah rahmet eylesin’ diyerek ayrıldım…
Ben rüyamı gerçekleştirdim, inşallah Türkan Hocanın hayali de bir gün gerçekleşir ve bu ülkenin tüm insanları okur-yazar olup, çağ dışı davranış ve düşüncelerden uzak kalır.