Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '22

 
Kategori
Tiyatro
 

Türkçe ve İngilizce müzikal

14-15 Ocak ve 21-22 Ocak’ta İngilizce, 28-29 Ocak’ta Türkçe olarak Müze Gazhane sahnesinde yer alacak ‘Teslim Ol. Sev ve Sessiz Ol’ tiyatro oyunu, hem Türkçe hem de İngilizce olarak seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor. Oyunun yapımcısı ve yönetmeni Ahu Sıla Bayer ve sahnede ruhuyla, kalpten gelen hareket dizgeleriyle, dansıyla oyuna hareketlilik katan Miray Beşli ile oyunu konuşmak üzere bir araya geldik. Ahu Sıla Bayer yenilikçi ve yaratıcı bir beyin, Miray ise yaptığı her şeyi aşkla yapan kıpır kıpır ve bunu da işine yansıtabilen renkli bir kişilik. Umarım sizler için de keyifli bir okuma olur…

-       7 Jealous Fools ekibini bir araya getiren sizsiniz. Hem bu kadro hem de yeni oyununuz Türkçe ve İngilizce olarak seyirciyle buluşuyor. Ekip nasıl bir araya geldi?

Ahu Sıla Bayer: ActEnglish isimli şirketimi kurmamla birlikte Türkiye'de İngilizce tiyatro gösterileri yapma serüvenim başladı. 20 yıldır dil eğitmeni olarak çalışmaktayım; Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda İngilizce okutmanı olarak yıllarca görev yaptım. Ayrıca toplam 15 yıl boyunca tiyatro alanında oyuncu ve dansçı olarak çalıştıktan sonra; kendi şirketimin bünyesinde İngilizce tiyatro faaliyeti yürütmenin zamanının geldiğine karar verdim. Ekibin bir araya geliş macerası ise, İngiltere’de konservatuar okuyan ama şu anda Türkiye'de yaşayan 15 yaşındaki ilk üyemiz Zola Blades’i ekibe almamızla başladı. Ardından oyunculuk kariyerlerine New York'ta başlamış, Actors Studio mezunu olan Buket Gülbeyaz ve Miray Beşli ekibin kadrosuna katıldı. Ortak bir yazım çalışmasıyla 7 karakter yarattık ve yarattığımız karakterlere 7 oyuncu bulma arayışına girdik. Bu süreçte her şey, gündelik hayatın gerçekliğini sahne gerçekliğiyle birleştiren bir yolculuğa dönüştü. Her bir oyuncuyu kendi yazdığımız karakterlerden yola çıkarak kadroya aldık; sonuçta yedi harika oyuncudan oluşan 7 Kıskanç Budala çıktı ortaya.

- Neden hem İngilizce hem de Türkçe?

Evet, oyun hem Türkçe hem de İngilizce olarak sahneye koyuyoruz. Asıl sebep tiyatro grubunda sadece İngilizce konuşan bir çocuk oyuncumuz olmasıydı! Evet, biraz garip görünüyor ama hayatta bazen çocukların ihtiyaçlarına göre kararlar alıyoruz, öyle değil mi? Bunun yanı sıra asılönemli nedenlerimiz; Türkiye'de yaşayan Expat'ların taleplerinin son yıllarda hafife alınıyor olması ve İngilizce oyunculuk yapmanın oyuncunun kendisine yeni bir bakış açısı ve gerçeklik duygusu kazandırması diyebiliriz. Oyuncu olmak, gerçek benliğinizle yeni bir ilişki kurmayı gerektirir. Ve bir kez yabancı dilde yeni bir oyunculuk katmanı oluştuğunda, o ilişki yenilenir, tazelenir ve bazı durumlarda daha canlı hale gelir. Ekibimizdeki oyuncular her iki dilde de oynadıkları için hem kendi karakterlerinde hem de rol kişilerinde yeni bir derinlik duygusu keşfettiklerini gözlemliyorum.

-  Aslında New York’ta yaşarken de tiyatroda oynuyordunuz. Bu durumda bu oyunu İngilizce oynamak size zor gelmemiştir ama hem Türkçe hem de İngilizce oynamak nasıl bir şey?

Miray Beşli: O kişi olmak ve duygular, aksiyonlar, gerçeklik, karakterin motivasyonu, derinlik bunların hepsi evrensel ve bence bütün dillerde insan olmak aynı. Bu açıdan bence hangi dilde oynadığının önemi ve farkı yok. Ama Türkçe veya İngilizce oynamanın verdiği kültürel bir tını, frekans, sinerji ve enerji farkı var. Aynı oyun Türkçe oynandığında ritmi ve enerjisi bambaşka bir yere gidiyor. İngilizce oynandığında ise o dilin ritmi ve enerjisiyle organik olarak vücut dili, sinerji, ritim her şey değişiyor ve oyun bambaşka yere evirilebiliyor. Bizim oyuncu olarak duruşumuz, bakışımız, etkileşimimiz vücut dilimiz bile yeri geliyor dil farkından, titreşiminden değişebiliyor.

Benim için Türkçe ve İngilizce oynamak daha kolay ya da zor değil, aynı… Çünkü ben karakterin kalbini açmasına, iç dünyasına, şartlarına ve o koşullarda ne hissettiğine odaklandığım ve o anda gerçek yaşadığım için iki dilde de bu yolculuk benim için aynı. Şunu da söyleyebilirim, Lucie yabancı uyruklu bir karakter olduğu için İngilizce oynamak oyuncunun transformasyonuna aslında ek yardımcı bir boyut da kazandırıyor. İngilizcem aksanlı, gerçek bir Amerikalı ya da İngiliz aksanıyla konuşmuyorum. Oralarda doğup büyümediyseniz aksanı tamamen yok etmeniz oldukça zor. Ben de bu aksanı karakterimin bir parçası haline getiriyorum.

- Oyun, Sean Michael Welchtarafından sizin ekibinize özel olarak hazırlanıyor. Süreçten ve oyundan bahseder misiniz?

A.S.B: Evet, oyun Sean Michael Welch tarafından özellikle ekip için yazıldı ve oyuncu kadrosuna göre uyarlandı.Elbette grup üyeleri de dahil oldu ve ortak bir oyun yazıldı.  Oyun, tam ortasına bir tabutun yerleştirildiği bir sergi salonunda geçiyor. Ölümünü performansa çeviren performans sanatçısı Hürmüz, sergi kapsamında ziyaretçilerini ağırlıyor. Seyircinin tüm bunların bir sanat gösterisi mi yoksa gerçek bir cenaze mi olduğundan asla emin olamadığı bir ortamda, Hürmüz'ün 14 yaşındaki yeğeni Meghan, teyzesinin kim tarafından öldürüldüğünü ve bunun ardındaki gizemi bulmak için başı çekiyor. Dedektifliğe soyunan Meghan dışında, tabutun etrafındaki beş karakterin hepsinin ortak bir özelliği var: ruhlarının köşelerinde saklı kıskançlık duygusu. Bütün kıskançlık türbülanslarını yaşadıktan sonra, tek gerçek ilişkinin teyze ve yeğen arasında oluştuğuna tanık oluyoruz.

Müzikal tiyatro oyunumuz‘Teslim Ol. Sev ve Sessiz Ol’ ilham kaynağını bilinen bir mitten, aynı anda 7 kocayla evli olan Hürmüz'denalıyor. Hürmüz'ü referans noktası olarak seçmedeki amacımız, romantik ilişkiler alanında kadınların güçlenmesini vurgulamak. Sosyal medya hayatımızda giderek daha baskın hale gelirken, her iki cinsiyet de ‘partner bulma’ konusunda birçok fırsatla karşı karşıya. Tek kişiye bağlanmak neredeyse eski moda artık. Dolayısıyla Hürmüz, hem bu bağ kurma biçiminin bir parodisi, hem de içinde yaşadığımız bu post-modern dünyada bireylerin bağlanma sorunlarının ve oynadığımız tüm arzu oyunlarının bir eleştirisi olarak duruyor.

- Siz oyuna nasıl dahil oldunuz? Ve biraz oyundaki karakterinizden bahsedebilir misiniz?

M.B: ‘7 Jealous Fools’ Ahu Sıla Bayer’in kurduğu dil ve drama okulunun bünyesinden çıkan bir tiyatro topluluğu. Benimle aynı okuldan Actors Studio Drama School’dan mezun arkadaşım Buket Gülbeyaz ile Ahu, Amerikalı yazar Sean Michael Welch’e 7 kişi ile alakalı kıskançlık ve ilişkiler üstüne bir oyun yazdırıyor. Sean da bizim okuldan oyun yazarlığı bölümünden mezun. Daha sonra diğer geriye kalan 4 karakter için herkese açık seçmeler yapıldı. Buket bana Lucie karakteri için olduğum haberiyle geldi ve artık ben Lucie’ydim. Böylece ekibe Baran Andıç, Yağmur Elmacı, ben ve Armağan Oğuz dahil olduk. Ve de macera başladı. 7 rakamının enerjisi ve frekansı yüksek boyutta bir sayı. 7’nin şansı ve uğuruna da inanıyoruz.

Benim oynadığım Lucie karakteri hayalperest, yenilikçi bir ressam ve deli dolu bir aşık. Renkli ve önceden tahmin edilemeyen bir karakter. Hürmüz’e büyük hayranlık besler ve aynı zamanda çok iyi arkadaşlar. Lucie kendi içindeki potansiyeli herkesin görmesini ister ve hak ettiği değeri bulamadığını düşünür, bunun için her şeyi yapmaya hazırdır. Öyle görünmese de bence Hürmüz’den daha gerçek, derin ve farkındalığı yüksek bir sanatçı ve insan. Evlenmek üzere olan Armağan Oğuz’un oynadığı David karakterine deli gibi aşık. Tutkulu bir sanatçı, aşık ve içinde hep bir ateş yanıyor. Oyun aile, aşk ve dostluk gibi ilişkileri absürd bir yerden sorguluyor. Sanatı ve sanatçının değerini varoluşsal düşünceler üstünden tartışıyor. İç dünyalarımızın derinliğini sözlerin bittiği yerde bir dışa vurum olarak aktardığımız danslar ise oyunu daha da çarpıcı hale getiriyor. Hatta aslında danstan çok ruhtan, kalpten gelen hareket dizgeleri olarak oyunun içinde akıyor.

- New York’taki tiyatro vedeneyimlerinizi de bizimle paylaşmak ister misiniz?

M.B: New York’ta olduğum süre boyunca ‘Off Off-Broadway’ oyununda yer aldım evet ve benim için çok güzel bir maceraydı. ‘12 Öfkeli Adam’ adında 1957 yapımı kült bir film var. Adalet sistemini sorgulayan şahane bir film. 12 erkekten oluşan bir kadrosu var. Ama benim oynadığım oyunda film tiyatroya uyarlandı. Erkek ve kadın karışık bir kadro yapmaya karar verdiler ve adını da ‘12 Öfkeli Jüri’ diye değiştirdiler. 12 kişilik ekibimizin yarısı kadın yarısı erkekti. Beni de esprili ve komik bir Avrupalı rolüne dahil ettiler. Oyunda çok keyifli zaman geçirdim, çok şey öğrendim ve deneyimledim, müthiş bir yolculuktu. Rol arkadaşlarımla h?l? iletişim halindeyim. Hepsi çok müthiş oyuncular ve epey tatlı, mütevazi, renkli insanlardı.

Genel olarak tiyatroda yer almamı sağlayan güç ve motivasyon sevdiğim insanlarla ortak bir tutkuda buluşup eğlenmek, yeni bir hikaye ve karakter yaratıp o karakterle ve kendi içinle yüzleşmek.  Oyunculuk yaparken önce kendini tanımak ve sonra kendinden başlayarak başka birini yaratmak, anlamak ve o olmak.

 
Toplam blog
: 248
: 438
Kayıt tarihi
: 27.04.16
 
 

Almanya'da doğdu. Oradaki öğreniminin ardından üniversite eğitimi için Türkiye'ye döndü. Gazeteci..