- Kategori
- Siyaset
Türkiye Adolf Hitler'in Almanya'sı değildir...

Tarih tekerrürden ibarettir.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın New York Times’ta yer alan "Türk toplumuna travma yaşatıldı. Bir gecede kıyafetlerini ve dillerini değiştirmeleri söylendi. Dinsel yolları dağıtıldı" şeklindeki sözlerine kendi partisinden de tepkiler yağmış. Bu ne densizliktir! Bu ne Atatürk düşmanlığıdır! demiyorum. Çünkü bu zatı artık tanıyorum. Geçen sefer yazdığım "Baykal ile hesaplaşmak kolay değil" başlıklı yazımda onun şahsiyetinden kısaca bahsetmiştim. Şimdi onun söylediği sözlerden derlemiş olduğum birkaç tanesine bakalım.
1 "Dini her alandan kovan bir felsefi laikçi anlayışın savunucusu değiliz."
2 "Ağır eleştiri hakaret suçu değildir."
3 "Anayasa'nın laiklik maddesini değiştiremiyoruz." ( Harvard Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşma..)
4 "AK Partili kadınlar feminizmin kölesi olmadı"
5 "AKP´ye açılan kapatma davasıyla bu ülkeye böylesine zarar veren kişilerin, bir şekilde, yalnız halkın vicdanında değil, hukukun karşısında da hesap vermesi lazım ki bir daha tekrar etmesin."
Bu örnekleri şüphesiz daha çoğaltabiliriz ama hiç gerek yok sanırım.
AKP nin Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Sn.Erdoğan da, 1994 yılında "Hem laik hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın ya laik" demişti.
Efendim! Dışişleri Bakanımız geri durur mu! O da Avrupa Parlamentosu’nda "Türkiye’de dini özgürlük yok" diyip Türkiye’yi şikayet etmişti. Bunun hakkında bir sürü yazılar yazılmıştı. Gündem değişmişti birden. O sıralarda okuduklarım arasında bir yazı çok hoşuma gitmişti. Van 100.Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi İlhan Başgöz yazısında aynen şöyle demişti.
Dindarlar ve din nasıl oluyor da baskı altında imiş ben anlamıyorum Türkiye'de bir baskı var. Ama bu baskı dindarlar üzerinde değil. Baskı, dini başka anlayanlar, dini siyasetin dışında kendi vicdanlarında yaşamak isteyenlerin üzerinde ciddi bir biçimde var. Ben ders verdiğim doğu Anadolu kentinde Ramazan'da açık lokanta bulamıyorum. Kente inip yemek yiyemiyorum. Bir sandviç alıp yemek istersem ancak bir parkta kimsenin göremeyeceği bir ağaç gölgesine sığınıp yiyebiliyorum.
Evet, İlhan bey çok haklı. Bırakın Anadolu kentimizi Bunlar zaman zaman İstanbul’un göbeğinde bile uygulanıyor. Ramazan günlerinden biriydi geçtiğimiz sene. Ben Kadıköy Altıyol’dan Partiye doğru yürüyordum. Bizim partinin sokak köşesinde bir çeşme vardır. Çeşme başı kalabalık ve itiş kakış vardı orada. Merakla bende kalabalığın içine daldım. Yaşlı bir adamcağızın burnu kanıyordu ve birkaç kişi ona su içiriyorlar yardımcı olmaya çalışıyorlardı. Ne olduğunu sordum. Meğer adam çeşme tasından su içerken yoldan geçen iki yobaz "ulan ramazanda sen nasıl su içersin?" diye tartaklamışlar ve etraftan yetişen esnaf kurtarmış onu.
Ahhh ah! Şu güzelim Türkiye’m nerelerden nerelere gitti. Aslında böyle bir iktidar ile Türkiye gerçek bir travma yaşamaktadır. İktidar partisinin ikinci adamı sayılan bu zat ve bu zihniyet Türkiye’yi nereye taşıyabilirler. Atatürk ve devrimlerine ulu orta saldırılmakta ve toplumun bir kesimine de kötü örnek olunmaktadır. İpler gittikçe gerilmektedir. Sn. Öymen’in dediği gibi Atatürk devrimleri halkın üzerindeki baskıyı kaldıran, halkı özgürleştiren milli iradeyi egemen kılan bir yönetimin başlangıcı olmuştur. İnanın bu iktidarın yaptıkları artık resmen içimi acıtıyor. Şimdilerde aldıkları % 47 oyların içerisinde bu oyları verenlerin de kendilerine gelip düşünmeleri gerekir. Mesela Sn.Osman Yağmurdereli gibi, Sn.Sinan Çetin gibi sanatın içinde olan kişiler bilhassa düşünmelidirler…
Hükümet karşıtı belli kişilerin banka hesapları da araştırılıyormuş. Siyasetçiler, parti başkanlarının yanı sıra gazeteciler de varmış… Tehditlerle, şantajlarla bir yere varılmaz.
Dengir Mir Fırat AKP´ye açılan kapatma davasıyla bu ülkeye böylesine zarar veren kişilerin hukukun karşısında hesap vermeleri gerektiğini söyleyerek bir çeşit hukukun da yargılanmasını talep ediyor. Böyle saçma sapan söz olur mu Allah aşkına. Aslında Türkiye’ye zarar verenler sizler ve sizin gibilerin düşünceleridir Fırat bey. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini hiç kimsenin karatmaya hakkı yoktur. Bu gün Türkiye var ise, bizler varsak, hukuk ve demokrasi varsa bunu sevgili Atamıza borçluyuz. Bunu inkar edenler veya yok etmeye kalkanlar tarih önünde bir gün mutlaka hesap vermelidirler ve vereceklerdir.
Tünay Süer