Türkiye Cumhuriyeti'nin 86.yıl panaroması

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurıluşunun 86. yılı sonunda ülkenin panoromasına bir göz atalım; Ekonomi hepimizin yüzünü güldürür olmuş. Fert başına düşen milli gelir 50 bin dolar, ihracatımız 100 milyar dolar, ithalatımız 30 milyar dolar olmuş. Ülkenin dört bir tarafı fabrikalarla donatılmış, bacaları tüter olmuş, işsizlik gibi bir derdimiz yok olmuş. Barajlar tam kapasiteyle elektrik üretir, fazlasını komşu ülkelere satar olmuş. Tarlalarımızda organik tarım yapılır olmuş, hayvancılığımız çok ileri seviye gitmiş, modern tesislerde hayvansal ürünler işlenir olmuş, köylü ülkenin efendisi olduğunu anlamış. Yıllık fert başına et, balık tüketimi 200 kg. geçer olmuş.

Ülkede okuma yazma bilmiyen insan kalmamış, Üniversite'lerimizde labarutuvar çalışmaları ve araştırmaları hızlı bir şekilde devam eder olmuş, yeni buluşlar dünya ülkelerinde kabul görür olmuş, birçok prof. müz nobele aday gösterilir olmuş. Sağlık hizmetleri ülke insanını mutlu eder olmuş. Elektrik, su, doğalgaz gibi hizmetler çok cüzi bir ücretle halkın hizmetine sunulur olmuş. Ortalama yaşam 80-90 yaşlarına çıkar olmuş, 65 yaşında emekli olan insanlar dünya turlarında ikinci baharlarını yaşar olmuş.

Memlekette siyasi partiler, ülkeye hizmet için birbirleriyle yarışır olmuş. Suç oranı düşmüş, hapishaneler birer birer kapanır olmuş, insanlar güler yüzlü birbirlerinin hakkına hukukuna son derece saygılı olmuş. Her eve gazete, dergi ve kitap girer olmuş.

A aaa! hay allah ben nelerden bahsediyorum, yine hayale kapıldık, saadete gelelim, böyle şeyler bizim kimyamızı bozar,

Bakın, 86 yıldır biz hangi noktadayız; Başbakan Ergenekon davasının savcılığına, muhalefet partisi lideri ise avukatlığına soyunduğunu görürüz. Ergenekon davasının ucu açık devam ettiğini biliriz. İktidarlar AB'ye girme sözü verir, kırk yıldır olduğumuz yerde sayarız. Verdiğimiz tavizler yanımıza kar kalır. 1974 ten beri Kıbrıs davamız sürer gider. Ermenistan ile sınırların açılması için anlaşma yapılırken, kardeş ülke Azerbaycan'ı küstürürüz. Kürt açılımı yapalım derken, şehit ailelerini yok sayarız. Almanya Deniz feneri e v davasını sonuçlandırırken, Türkiye'deki uzantılarını bildirmesine rağmen işlem yapmayız. 2009 Yılında, yağmur yağar dereler taşar onlarca vatandaş can verir, suçu eski yöneticilere atmakta bir beis görmeyiz. Deneağsı değiştirlmiş ürünleri halka yedirmek için gizlice kanun çıkarmaktan çekinmeyiz. İşimize gelmiyen medyayı susturmak için milyar dolarlık cezalar yazmaktan geri kalmayız. Sonra demokrasiden bahsederiz.

Em.Gen.Kur.Bşk, E Muhturayı ben kaleme aldım demesinde, Başbakanla Dolmabahçe Sarayında iki saatlık başbaşa görüşme yapmasında, emekli olunca bir tirilyonluk zırhlı otomobil verilmesinde bir sakınca görmeyiz. İstanbul Dolmabahçe Sarayında yapılan Cumhuriyet kutlamalarında, Ergenkon savcılarına beni mi almaya geldiniz diye espri yapmasınıda hoş görürüz.

Özden Örnek Paşanın olduğu söylenen andaçlarla birçok kişinin tututklanmasına fakat Özden Paşa'nın ifadesinin neden alınmadığını anlamayız. Alb.Dursun Çiçek imzalı belgenin, gazetelere servis edilmesini, göz ardı ederiz. Sonra da Hukuktan bahsetmeyi bir marifet sayarız. Devletin Kurumları arasında amerikan vari birbirine üstünlük sağlama, rövanş alma cabalarını yapmaktan geri kalmayız. Cumhuriyetin 86. yılı kutlanırken, Anayasa mahkemesi Bşk.nı tarafından açıklanan iktidar partisinin Laiklik karşıtı fiillerin odağı olduğu gerçeğinide görmemezlikten gelemiyeceğimizi bilmeyiz. TBMM'deki 550 milletvekilimizin 400 den fazla dokunulmazlıkların kaldırılması hk.da dosyaların olduğunuda sık sık dile getirmemiz gerektiğini bilmeyiz.

Ama şunu iyi bilmek zorundayız ve bilmek zorundalar ki;

İkinci Cumhuriyet'ciler gibi, Ülkeyi ayrıştırmak, bölmek istiyenlere karşı, Cumhuriyet'imizi değil 86 yıl ebediyete kadar koruyup kollıyacağımızı yedi düvele göstermek olacaktır.