Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Türkiye'de gençlik

Türkiye'de gençlik
 

Türkiye ile ilgili temel özelliklerden bahsederken gerek yurtiçi gerekse yurtdışı kaynaklarında varolan en belirgin özelliklerden birisi genç nüfusun fazla olmasıdır.

Türkiye ''Genç nüfusu fazla'' olan bir ülkedir ama ne yazık ki bu gücü yeterince kullanamamakta, gençlerine yeterince iyi bir gelecek hazırlayamamaktadır.

Bu durumda elbette bilinçsiz üreme gibi ailelere bağlı nedenlerin payı yadsınamaz. Üstüne bir de politikacıların çok çocuğu destekleyici mesajları gelince durum daha da vahim bir hal almaktadır.

Geçen hafta yüzbinlerce öğrenci yeni bir gelecek umuduyla ÖSS sınavına girdi. Aynı dönemde de üniversiteler çoğu işsizler kadrosuna katılacak olan binlerce öğrenciyi mezun etti.

Türk gençliği hazin bir tabloyla karşı karşıyadır.

***

Cumartesi akşamı her yıl düzenli olarak yayınlanan Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı bünyesinde hazırlanan 2008 yılı İnsani Gelişme Raporu elime geçti.

Konusu: Türkiye'de Gençlik.

128 sayfalık raporu okurken şunu çok daha iyi anladım. Birileri halen ''Gelişiyoruz, kalkınıyoruz...'' diye kendini kandıra dursun Türkiye halen gelişmemiş ülkeler konumunda değerlendiriliyor.

Temel baz alınan gençlik potansiyeli genel hatlarıyla 15-24 yaş arası kız ve erkekler. Araştırmaya tüm Türkiye'de, 12 bölgeden bu yaş grubundaki gençler aktif olarak katılmış, fikirlerini beyan etmişler. Ayrıca gençlerle 24, yetişkinlerle 4 olmak üzere toplam 28 odak toplantısı yapılmış. Bu toplantılarda 200'den fazla genç ile 30'dan fazla yetişkinin fikirleri alınmış. Uzun bir süreçte hazırlanmış. Akademik düzeyde 4 kişilik ana yazar grubu tarafından yazılmış. Ayrıca çeşitli uzman ve akademisyenler de fikirleriyle katkıda bulunmuş.

Gayet sorunun kaynağından alınmış bilgiler mevcut. Bir takım dosyalar gibi masa başı iş yapılmamış anlayacağınız.

***

İlk bölümde özellikle medyada yer alan gençlik örneklerinin yanıltıcılığını ve gençlere sunulan fırsatların kısıtlayıcılığına vurgu yapılmış.

Son dönemde gittikçe artan sihirli, büyülü dizilerdeki genç karakterlerin lüks yaşamı ve anne, baba gibi aile bireylerine isimleriyle hatta isimlerin sonuna -oş gibi eklemeler kullanarak hitap etmeleri yanlış bir örnek.

Bunun yanında gençlerin kabul görme oranlarının düşüklüğü açıklanmış.

2.2 milyon kadının iş ya da öğrenim hayatında yer bulamaması, 300.000 kadar gencin tüm iş umutlarını kaybetmesi, 22.000 dolaylarında çocuk ve genç hükümlünün mevcudiyeti gibi gerçekler de yer alıyor.

Gençliğin erkek olarak ele alındığı ve bu yüzden sürekli evde oturan kızların sosyal hayattan dışlanması da bir başka önemli olgu.

Atatürk'ün gençliğe verdiği önem ile bugünkü konum birbiriyle bağdaşmamakta. Gençlik politikaları belirgin değil ve özellikle genç kızlar büyük bir baskıyla karşı karşıya.

***

İkinci bölümdeyse kanayan yaramız olan eğitim konusu işlenmiş.

Eğitim harcamalarının OECD ülkelerine oranla epey düşük olduğu belirtiliyor.

Son dönemde eğitimin iyice tarikatlara teslim edilmesi ve okullarda başlayan kadrolaşmalarn neticesinde Hüseyin Çelik'in sürekli eğitimde ilerlendiğini söylemesi ama verilen bunun tam tersini göstermesi bir tesadüf müdür?

OKS, SBS derken iyice kafaları karışan öğrenciler ve ceplerini doldular paragözlerle gelişmiş bir eğitimden ne kadar söz edilebilir bilinmez.

Paragözler demişken, Sektör içinde sektör başlığıyla verilen özel dershaneler de eğitimde önemli bir sorun.

Türkiye'de özel dershanelerin 2006-2007 ders yılında tam 20 kat arttığı belirtilmiş. Bu gerçekten inanılmaz bir rakam. Bu artışın en temel nedeni de şüphesiz okulda verilen eğitime duyulan güvensizlik.

Eğitimde fırsat eşitsizliği de diğer bir önemli sorun. Ekonomik ve geleneksel sebeplerden dolayı birçok kız çocuğunun okuma imkanı bulamaması ülke adına üzücü bir durum.

***

Üçüncü bölümdeki konu: Sağlık.

BM'nin 2002 yılında düzenlediği ''Çocuk'' konulu özel oturumun sonuç bildirgesinde sağlık konusunda şu açıklama yer alıyor:

''Çocuklara uygun bir dünya, tüm çocukların ve ergenlik çağındakilerin, kendilerini koruyan ve destekleyen bir çevre içinde, doğal kapasitelerini
geliştirmek için fazlasıyla olanak bulabilecekleri bir dünyadır.”

Bu konuda da yine eşitsizlik mevcut. Ergen erkeğin sinirli hali ''Delikanlılık'' deyip hoşgörüyle karşılanırken, ergen kıza aynı hoşgörüyle bakılmıyor.

Bunun yanında ''Töre'' adı altında işlenen cinayetlere, kurbanlara genç gözüyle bakılmasının fayda sağlayacağı söyleniyor.

Kimlik bulma arayışı içinde uyuşturucu gibi kötü alışkanlıkların fazlalığı da üzerinde durulması gereken bir konu olarak yer alıyor.

Gençlerin sağlıklarına karşı özel bir önem verilmesi gerekiyor.

***

Dördüncü bölümde işsizlik var.

Son 5 yılda sürekli kalkınmadan söz edilmesi fakat buna rağmen işsizliğin giderek artması tuhaf bir durum.

Buna bir de genç işsizler eklenince durum içinden çıkılmaz bir hal almakta.

Genç = deneyimsiz kavramının eş anlamlı tutulduğu iş yaşamında iş bulmanın zor ama o işi elde tutmanın daha da zor olduğu belirtiliyor.

Bunun çözümü olarak da Türkiye'nin bir gençlik istihdamı projesine ihtiyacı olduğu söyleniyor.

Tabii günümüz imkanlarında bu ne kadar mümkündür, tartışılır.

İş hayatında yine kadın - erkek eşitsizliğine değiniliyor.

Raporun her bölümünde bu konu var.

***

Beşinci olarak katılım yer alıyor.

Türk gençliğinin çeşitli nedenlerle ülkenin sosyal ve siyasi yaşamına aktif katılımda bulunamıyor.

Bunu birkaç kez ''Gençlik ve Siyaset'' başlığıyla yazdığım yazılarda belirtmiştim.

Diğer yandan gençlerin aile kararlarına katılımı da düşük.

Kaçımız ailesinden ''Sen küçüksün, sen anlamazsın..'' gibisinden tenkitler görmedik?

Bu noktada çözümün sivil toplum kuruluşları olduğu düşünülüyor.

***

Son bölümde gelecek var.

Şurası kesin ki Türk gençliği geleceğinden umutsuz. Bu umutsuzluk tüm verimlerini de alıp götürmekte. Onları gereksiz düşüncelere, karamsar hayallere itmekte.

Yeni bir atılım gerekiyor. Bu atılımın da eğitimde başlaması şart.

Sınavlarla, geleneksel sistemlerle boğulan gençlerden olumlu bir gelecek beklemek ne kadar mümkün?

Sürekli gençliği eleştirenler, onlar adına neler yapmışlar acaba? ''Ne ekersen, onu biçersin'' Türkiye bugün ektiğini biçiyor bana göre. Sıktığı, gelişmesine fırsat tanımadığı gençliğinin elinden kayışını izliyor.

İmkanı olan kapağı yurtdışına atıyor. Orada gelişiyor ve ülkesine dönmek istemiyor. Neden dönsün ki?

***

İşte bir Türkiye gerçeği, işte bir gençlik vitrini...

Rapor uzun ama bu kısa özetler bile durumun vehametini anlatmaya yetmiştir sanırım.

Yönetimdekilerin boş konular yerine temel sorunlarla uğraşmalarının zamanı gelmedi mi?


Kaynak: Türkiye'de Gençlik raporu - BM

 
Toplam blog
: 278
: 1369
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Küçük bir kız çocuğu masumiyetidir yazmak, her satırı her cümleyi her kelimeyi tekrar tekrar gözden ..