Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '21

 
Kategori
Deneme
 

Türkiye'de kitap okuma oranı

                                                                Türkiye’de kitap okuma

                          Türkiye’de kitap okumayla ilgili bir inceleme yapacak olsak veya, Türkiye kitap okumayla ilgili, veriler ve Avrupa ile ilgili oranlara baktığımızda biz Avrupa ve dünyanın gelişmiş ülkelerinin bir hayli gerisindeyiz. Okuyama ve okutulmaya teşvik olunmalı

                        

                        (..)Mesela devlet büyüklerimiz, kitap okumayı daha çok teşvik etse, bırakın televizyon dizilerini kitap okuyun dese, mesela kitap okumayı çocuklara aşılasak, anne baba olarak akşamları bir saat çocuklarımızın yanında kitap okuma etkinliği düzenlesek, tabii ki sabahın dördünde kalkıp işe gidenler, akşam evlerine zar zor gelenler, ya da fabrikaya vardiyalı sistemle çalışanlar, bu kitap okuma saatlerini nasıl yapacaklar. İşte! O biraz düşündürücü, onlara işten arda kalanlarınızı çocuklarınızla kitap okuma saati yapın desek: “ biz zaten eve kendimizi zar-zor atıyoruz, yemeğimizi zar-zor yiyoruz, ne kitap okuması derler. Bizimle çıkışırlar. Ya da, annelere desek, siz gelişin ki! Çocuğunuzda gelişin desek yaparlar mı? Yapmazlar; yemekmiş, ütüymüş derken, nasıl kitap okuyalım derler ha bir de dedikodudan kalan zamanlarını kitap okumaya ayırırlar mı bilinmez? Onların vereceği bahanede hazır neymiş efendim. Hem kitap okuduğumda, gözlerim ağrıyor, tansiyonum çıkıyor, nasıl kitap okuyalım derler. Velhasıl kelam, bizim toplum kitap okumayı sevmiyor. Kitap okuyanına da öcü gözüyle bakıyor. Hatta utanıyor bile, yazık hala kitap okuyor. Derler. Kötü gözle bakarlar. Yani ne yapalım da!  Bu millete; kitap okumayı düşünmeyi sevdirelim. Ama şöyle ters bir tezat var. Sora sora Bağdat bulunurmuş diye, bizim millet kitap okumayı, araştırmayı sevmez. Sormayı danışmayı, çok severler, belki o adam veya şahıs yanlış biliyorsa, niye o adama veya şahsa nasıl güveniyorsun. Dediğimde; “sora sora Bağdat bulunur derler.” Gariptir. Sürü psikolojisi, bir adam ne derse, ne yaparsa kabul eder sorgulamazlar. Sorgulamayı istemezler o adam doğrudur, doğru yapar. Bu adam yanlış yapmaz! Diyenler yanılıyor. Yanılmakta da haklı, haklı da adamın yıkılmaz tabusu var. O adam yalan söylemez, bir de şu kahrolası aşı sorunumuz var, aşıyı vurulanda vurulmayanda birbirlerine baskı yapıyorlar; aman ha aşınızı vurulun aşı vurulan vurulmayandan daha önce yakalanıyormuş, aşısızlar aşılıları hemen hasta ediyormuş, ediyormuş da sen o aşıyı neden vuruluyorsun! Diye sormazlar mı adama?

                    Velhasıl kelam  bu verdiğim örnekte bizim adamlar soru sormazlar, sorgulamazlar, bir de üstüne üstük aşıyı savunurlar. Bizim milleti kontrol edeceksen, görsel medya ve başına çok güvendikleri adamı dikeceksin, sabah akşam o adam ne derse o’dur. Öl derse ölürler, yok ol derse olurlar. Maalesef bizim millet bu dur.

                           Aşı ve kitap okuma konusunu ele alalım

                    İlk önce kitaptan başlayalım; ya da okumadan başlayalım. Allahın ilk emri oku ve özümse demiyor mu? Yani benim emrime uyman için, benim kurallarıma uyman ilk önce okuyacaksın, bakalım ne diyorum. Ey! İnsanoğlu; senden öncekiler gibi, sende benim emir ve yasaklarıma uyacaksın, emir ve yasaklarıma uyman için sana gönderdiğim kitabı okuyacaksın, sünnet ve namaz sonra gelir, akıl bağlı olduğunda sana gönderdiğim kitabı okuyacaksın, ondan sonra, emrime tabi olacaksın diyor yüce yaratan.

                 Bizimkiler ne yapıyor? Kitabı okumayıp, anlamını özümsemeyip, karşılarına çıkan, adama tabi oluyorlar, onlar  ne derse odur. İstisnası yoktur. Ve bizimkiler hurra bir alime şeyhe tabi oluyorlar, tabi suç hiç kimsede değil dinimizi, kendi nefsi gibi kullananlar da dinimizi hurafelerle dolduranlar da bizi dinimizden uzaklaştıranlarda, kitapları okumayanlar da. Soru sormayanlar da, sorgulamayanlar da yani: “Sora sora Bağdat bulunur” mantığında, onlarda, bak ne diyor! Peygamber: “İlim Çin de bile olsa alıp getirin”, bak ne diyor! Hazireti Ali: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyor” bizde üşenip kitaplarımızı okumuyoruz. Yani bu peygamber efendimiz bu sözü boşuna mı? Söylüyor. Müslüman geri de kalmaz! Daima ilerlemeli, daima ileri gitmeli, ilimde fende, bilgi de ilerlemeli, düşmana karşı daima ileri olmalı, bazen kıskanıyorum. Müslüman Türk alimlerini; Farabiyi, İbn-i sinayı… bizim ilerlediğimiz, en verimli olduğumuz dönem, Selçuklu ve Osmanlıdır. Osmanlıda da alimlerimiz oldu. Oldu da… Osmanlı da kendimizi üstün görmemiz, sanayi de ve bilimde ilerleyeyememiz, bu işin can sıkıcı noktası, daha yazacak çok şeyimiz varda burayı yarı da keselim, ve günümüz Türkiye’sine gelelim. Hep bir şeye bağımlı hale geldik, getirildik. Mesela, buradaki politika, veya iyi bir yaşam sürmek için millet yurtdışına göçtü, ilimde, teknikte ileri olanlar burada göçtü, biz de bu göçe göz yumduk, göz yummak zorunda kaldık, niye böyle yaptık, mucitlerimizi, niye elimizden kaçırdık… Aziz Sancar, Oktay Sinanoğlu gibi daha sayamadığımız bütün ilim ve bilim adamlarını elimizde niye tutamadık? Şundan tutamadık, al sana imkan bu, sana ev araba Labaratuvar al sana Atölye, al sana ekipman, istediğin her şeyi yap, diyemediğimizden, öyle imkanımız olmadığından, bir de bizim, milletimizden, bir adam bir şey yapsa; Eski köye yeni adet çıkarma başımıza dendiğinden, o adamın şevkini iştahını kırdığımızdan, elleme adam o işi yaparsa yapsın karışma, yok karışacak, o adam işi yapana karışacak! Karışmazsa olmazsa olamaz! Çünkü o adama zamanında büyükleri karışmış o adamda ona karışacak, sana ne karışıyorsun. O adamı niye kıskanıyorsun. Kıskanç insanları hiç sevmem! Allah sana da veriyor bana veriyor. Elindekiyle yetin sene  yetinmez o adam bir de bizim millette yetinmeme sorunu var… yetinmiyor… daha fazlasını istiyor. Bir işte rekabet olacak ama kıskançlık olmayacak! Bari bu kıskançlığınızı okumaya verin. Okuyun… okuyun, okuyun. Yok okumazlar, illaki bir işe taş koyacaklar, bir işe çomak sokacaklar, o tür adamların huyu o, okuma dedim de Müslümanlar üzerindeki en büyük sorun birlik ve okumamadır. İsrail-Filistin savaşında, ajanslardan da izlediğimiz gibi, adam işini yapıp kitabını okuyor, bizimkiler de bak adam, ne rahat, sen onlara öyle bakacağına, protestonu yap, o öyle yapıyorsa, sende onlara karşı gelmen için oku kendini geliştir ilerle, o adamlar senin atanın, tekniğini uyguluyor. Susuz yerde o bitiriyorlar, sonra da sana satıyorlar, kolasından, hormonlu ilacına kadar, sense sadece hayranlıkla izliyorsun… Dünya da kitap okuma oranı size tablo da göstereyim:

 

Ve biz kitap okumada 18. Sıradayız ne güzel dimi çok gelişmiş bir ülkeyiz, okuyamazsak gelişemeyiz bu bir gerçek.Türkiye'de illere göre kitap okuma oranları | edebiyathaber.net

                  Ve dünya da koronavirüs var; aşımızı bile biz üretemiyoruz. Ve biz başkalarına hayranlıkla bakıyoruz, başkaları aşıyı bulurken, bizde onları bulduğu aşıyı kullanarak geliştirip, tekrar insanlara vuruyoruz. Yazımı burada tamamlarken, sürç-ü lisan ettimse af ola kitap okumayla yazı kaleme aldım, aşıyla yazımı tamamladım. Sağlıcakla kalın, kitapla kalın iyi okumalar dilerim.

                                                                          Adem Yorulmaz 22.09.2021 Kahramanmaraş 

 

 
Toplam blog
: 9
: 238
Kayıt tarihi
: 23.02.17
 
 

"Kitaba aşık bir insan." Kitaplardan konu açılmışken; şiir öykü, hikaye, roman deneme, makale tür..