- Kategori
- Güncel
Türkiye-Kerkük...

Bakalım, gelecek bir zamanda, bu haritanın sınırları değişecek mi?
TÜRKİYE - KUZEY IRAK FEDERASYONU'NA DOĞRU BİR GİDİŞ Mİ VAR?
Merkezi Bürüksel'de bulunan ABD Düşünce Kuruluşu, hazırladığı raporda, Kürt yetkililerinin "Türkiye'ye katılma isteği"ne dikkat çekmiş... Raporda, dolaylı olarak da, Türkiye'nin "Kerkük"e sahip olacağı belirtiliyor...
Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin, adı açıklanmayan bir yetkilisi, "Bağımsız olmak hakkımız, fakat bu olmazsa ben, Türkiye ile olmayı Irak'la birlikteliğe tercih ederim... Çünkü Irak demokrat değil; tek çıkar yolumuz, bölgenin 'Musul Vilayeti' adıyla Türkiye'ye, Türkiye'nin de kendi içindeki Kürtlerin durumunu çözüm olarak AB'ye katılması" olduğunu ifade etmiş. (Milliyet. com.tr- 9 Temmuz 2009)
Bu ifadelerin dillendirilmeyen nihai noktası, bence, "Türkiye-Kuzey Irak Federasyonu"dur... Aynı haberden, Türkiye'nin buna sıcak bakmadığını anlıyoruz... Bence üzerinde biraz düşünülmesi gerekir gibime geliyor.
x x x
ABD Düşünce Kuruluşu'nun bu raporu, bana, 1925 yılında "Milletler Cemiyet"nin, Musul Vilayeti halkının siyasi nabzını yoklamak için bölgeye gönderdiği üçlü bir komisyonun (tarafsız ülkelerden seçilmiş üç üye) hazırladığı raporu hatırlattı.
Komisyon'a, Türkiye adına Cevat Paşa ve beraberindeki bir uzman heyeti eşlik ediyordu... Komisyon'un bölgeye ulaşmasından itibaren, İngilizlerin ve Irak makamlarının bütün baskılarına rağmen bölge halkı, Komisyon'a refakat eden Türk Heyeti'ne karşı sevgi gösterilerinde bulunmuşlar ve Türk yönetimine bağlılıklarını ifade etmişlerdir.
Komisyon, Musul'a gelince, Musul halkının coşkun gösterileri ve "Yaşasın Türkiye" sesleri karşısında hayretler içinde kalmıştır. (1)
Komisyon, Musul (merkez), Erbil, Süleymaniye ve Kerkük gibi önemli merkezlerde, topluca ve kişi olarak da tek tek yaptıkları incelemede, sordukları "Türkiye'yi mi istersiniz, Irak'ı mı?" sorusuna bölge halkının çoğu "Türkiye'yi istiyorum" yanıtını vermişlerdir. (2)
Komisyon, bazen yetmiş seksen köyün birden "Türkiye" dedikleri için, daha fazla soru sormaya gerek duymamıştır.
Bütün bu gerçeklere rağmen, Milletler Cemiyeti'ne egemen olan İngilizlerin marifetiyle Üçlü Komisyon'un hazırladığı rapor etkili olmamış ve bilindiği gibi, Musul (geniş arazi tanımıyla Kuzey Irak) Misak-i Milli sınırlarımız dışında kalmıştır.
Lozan'dan bu yana, Musul'un vilayetinin ya da Kuzey Irak'ın Misak-ı Milli sınrlarımız içine alınması için çok fırsat çıkmış ama Türkiye, çeşitli gerekçelerle bu fırsatlardan yararlanamamıştır.
Bunun için, bu fırsatın da hemen bir kenara atılmadan değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum... Bunun için önce bu raporun, bir "belge" mi ya da siyasi hiçbir değeri olmayan "bir kağıt prçası" mı olduğu iyice araştırılmalıdır...
Acaba, ABD Düşünce Kuruluşu'nun bu raporu, yukarıda da belirttiğim gibi "Türkiye-Kuzey Irak Federasyonu" oluşumuna doğru atılan ilk adım mıdır?
Bu konunun ayrıntılarına ya da daha geniş yorumuna, konunun kamuoyunda yarattığı etkilere göre daha sonra değinebiliriz...
Örneğin, kurulacak bir "Türkiye-Kuzey Irak Federasyonu"nun faydaları ve zararları konusunu tartışabilir ve Türkiye için doğru olababilecek bir karara ulaşabiliriz...
Bu rapor, aslı olmayan bir "kağıt parçası" ise, boşuna kafa patlatmayalım, değil mi?
Malum ya... Aylardır, Türkiye gündemi işgal eden konuların artık gazı kaçmış durumda... Yeni gündem konuları bulmak gerekir değil mi?
cdenizkent
(1) Ayın Tarihi, Cilt-5, No.17, ss.320-321'den Suphi Saatçi, Irak'taki Türk Varlığı s.170
(2) "Musul'a gidip gelen heyet azasıyla Vakit'in bir mülakatı". Vakit Gazetesi, 3 Nisan 1925'den Suphi Saatçi, A.g.y. s.7
Merkezi Bürüksel'de bulunan ABD Düşünce Kuruluşu, hazırladığı raporda, Kürt yetkililerinin "Türkiye'ye katılma isteği"ne dikkat çekmiş... Raporda, dolaylı olarak da, Türkiye'nin "Kerkük"e sahip olacağı belirtiliyor...
Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin, adı açıklanmayan bir yetkilisi, "Bağımsız olmak hakkımız, fakat bu olmazsa ben, Türkiye ile olmayı Irak'la birlikteliğe tercih ederim... Çünkü Irak demokrat değil; tek çıkar yolumuz, bölgenin 'Musul Vilayeti' adıyla Türkiye'ye, Türkiye'nin de kendi içindeki Kürtlerin durumunu çözüm olarak AB'ye katılması" olduğunu ifade etmiş. (Milliyet. com.tr- 9 Temmuz 2009)
Bu ifadelerin dillendirilmeyen nihai noktası, bence, "Türkiye-Kuzey Irak Federasyonu"dur... Aynı haberden, Türkiye'nin buna sıcak bakmadığını anlıyoruz... Bence üzerinde biraz düşünülmesi gerekir gibime geliyor.
x x x
ABD Düşünce Kuruluşu'nun bu raporu, bana, 1925 yılında "Milletler Cemiyet"nin, Musul Vilayeti halkının siyasi nabzını yoklamak için bölgeye gönderdiği üçlü bir komisyonun (tarafsız ülkelerden seçilmiş üç üye) hazırladığı raporu hatırlattı.
Komisyon'a, Türkiye adına Cevat Paşa ve beraberindeki bir uzman heyeti eşlik ediyordu... Komisyon'un bölgeye ulaşmasından itibaren, İngilizlerin ve Irak makamlarının bütün baskılarına rağmen bölge halkı, Komisyon'a refakat eden Türk Heyeti'ne karşı sevgi gösterilerinde bulunmuşlar ve Türk yönetimine bağlılıklarını ifade etmişlerdir.
Komisyon, Musul'a gelince, Musul halkının coşkun gösterileri ve "Yaşasın Türkiye" sesleri karşısında hayretler içinde kalmıştır. (1)
Komisyon, Musul (merkez), Erbil, Süleymaniye ve Kerkük gibi önemli merkezlerde, topluca ve kişi olarak da tek tek yaptıkları incelemede, sordukları "Türkiye'yi mi istersiniz, Irak'ı mı?" sorusuna bölge halkının çoğu "Türkiye'yi istiyorum" yanıtını vermişlerdir. (2)
Komisyon, bazen yetmiş seksen köyün birden "Türkiye" dedikleri için, daha fazla soru sormaya gerek duymamıştır.
Bütün bu gerçeklere rağmen, Milletler Cemiyeti'ne egemen olan İngilizlerin marifetiyle Üçlü Komisyon'un hazırladığı rapor etkili olmamış ve bilindiği gibi, Musul (geniş arazi tanımıyla Kuzey Irak) Misak-i Milli sınırlarımız dışında kalmıştır.
Lozan'dan bu yana, Musul'un vilayetinin ya da Kuzey Irak'ın Misak-ı Milli sınrlarımız içine alınması için çok fırsat çıkmış ama Türkiye, çeşitli gerekçelerle bu fırsatlardan yararlanamamıştır.
Bunun için, bu fırsatın da hemen bir kenara atılmadan değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum... Bunun için önce bu raporun, bir "belge" mi ya da siyasi hiçbir değeri olmayan "bir kağıt prçası" mı olduğu iyice araştırılmalıdır...
Acaba, ABD Düşünce Kuruluşu'nun bu raporu, yukarıda da belirttiğim gibi "Türkiye-Kuzey Irak Federasyonu" oluşumuna doğru atılan ilk adım mıdır?
Bu konunun ayrıntılarına ya da daha geniş yorumuna, konunun kamuoyunda yarattığı etkilere göre daha sonra değinebiliriz...
Örneğin, kurulacak bir "Türkiye-Kuzey Irak Federasyonu"nun faydaları ve zararları konusunu tartışabilir ve Türkiye için doğru olababilecek bir karara ulaşabiliriz...
Bu rapor, aslı olmayan bir "kağıt parçası" ise, boşuna kafa patlatmayalım, değil mi?
Malum ya... Aylardır, Türkiye gündemi işgal eden konuların artık gazı kaçmış durumda... Yeni gündem konuları bulmak gerekir değil mi?
cdenizkent
(1) Ayın Tarihi, Cilt-5, No.17, ss.320-321'den Suphi Saatçi, Irak'taki Türk Varlığı s.170
(2) "Musul'a gidip gelen heyet azasıyla Vakit'in bir mülakatı". Vakit Gazetesi, 3 Nisan 1925'den Suphi Saatçi, A.g.y. s.7