Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '07

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye laik kalacak mı? (2)

Türkiye laik kalacak mı? (2)
 

Turgut Özal’ın vefatından sonra sağdaki oylar dağıldı, bundan o dönemdeki ismiyle Refah Partisi de nasibini aldı ve oy oranını artırmayı başardı.

Doksanların ortasında yapılan seçimde (1995) Refah Partisi %21.4 oyla birinci parti olarak çıktı, bu aynı zamanda iktidar demekti. "Mücahit" Erbakan’ı taraftarları başbakan olarak görmek istiyordu, anlaşmalar yapıldı, koalisyon oluşturuldu ve Erbakan , Versacce gravatıyla başbakanlık koltuğuna oturdu.

Kendisini laik Türkiye’nin muhafızları olarak görenler için bu, Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığından sonra ikinci ve daha büyük bir şoktu. Refah Partisi milletvekillerinin seçim bölgelerinde söyledikleri sözler, yaptıkları konuşmalar sinirlenmeyi bekleyenleri iyice gerdi. Kılıçlar çekildi ve bileylenmeye başlandı, artık 'uygun' bir anın gemesi bekleniyordu. Erbakan’ın ramazanda, tarikat şeyhlerini iftara çağırması beklenen anın geldiğinin işaretiydi. Düğmeye basıldı ve tarihe postmodern darbe olarak geçen, Türkiye’yi hiç acımadan altmışlı, yetmişli ve seksenli yılların karanlıklarına sürükleyen 28 Şubat süreci başladı. Partinin, laiklik karşıtı olarak görülen üyelerini ihraç etmek gibi beyhude çabalarına rağmen Refah Partisi kapatıldı, Erbakan’da dahil olmak üzere, karar organlarındaki kişilere siyasi yasak getirildi.

28 Şubat süreci bittiğinde birileri rahat bir nefes aldı, bu tehlikede artık ortadan kalkmıştı, kafalardaki sorular da cevabını bulmuştu, evet Türkiye laik kalacaktı.

Refah Partisi bu süreçten büyük yara aldı, özellikle Öcalan’ın yakalanmasından sonra oyların büyük bölümü milliyetçi kanada ve Ecevit'e kaydı, 1999 seçimlerinde Refah(Fazilet) Partisi büyük bir hezimete uğradı, parti içinde çalkantılar başladı ve günümüz AKP'sinin nüvesini oluşturacak olan küskünler grubu ortaya çıktı. Yapılan genel kurulda Abdullah Gül, Erbakan’ın adamı Recai Kutan karşısında az bir oy farkla başkanlığı kaybetti; ama bunu fazla dert etmedi; çünkü bu sonuç parti içinde yeni oluşan hareketin ne kadar büyük ölçüde desteklendiğini de göstermiş oldu. 1999 seçimlerinden sonra göreve gelen DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti Türkiye için tek kelimeyle 'felaket' olarak nitelenebilecek üç sene iktidarda kaldı. Öcalan’ı asması için seçilen Bahçeli , Öcalan'ı ipten almış, "umudumuz" Ecevit, ayakta durmayı bile başaramamış, hükümetin küçük ortağı Yılmaz da bulduğu fırsatlardan istifade ederek "işlerini" yoluna koymayı bilmişti.

2002 seçimlerinde halk, kimi seçeceğine tam karar verememiş; ama kimleri seçmeyeceğini öğrenmiş olarak gitti sandığa.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R. Tayyib Erdoğan’ı da kendine lider seçerek eksik parçayı tamamlayan AKP, artık 2002 seçimlerine girmeye hazırdı, halkın gözünde iktidara namzet parti durumuna gelmişti. DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti döneminde laiklik konusunda fazla endişeye kapılmayan "zinde güçler" ve "arkadaşları"nın kafalarının içinde soru işaretleri yine cirit atmaya başlamıştı. MHP’nin, üniversitelerde başörtü yasağını kaldıracağız, meslek liselerinin (İmam Hatiplerin) önünü açacağız şeklindeki vaatleri ilk başlarda biraz kafalarını ağrıtmıştı;ama MHP’nin bu dediklerini yapamayacağı anlaşılınca hepsi biraz rahat nefes aldı. Ama bu seferki tehlike daha büyüktü, seçim sonuçları korktukları gibi oldu ve AKP 2002 seçimlerinden %34.5 oy alarak birinci parti olarak çıktı ve daha da önemlisi 367 sandalyeyle tek başına iktidardı. Aman Allahım 367! Yani anayasayı değiştirebilecek çoğunluk yani Türkiye’nin sistemini temelinden sallayabilecek çoğunluk.

Zinde güçler içinde yine hareketlenmeler başladı, bu partiye engel olunmalıydı; çünkü bunların kökü de Refah Partisiyidi; bunlar değişmiş olamazdı, bunlara fırsat tanınmamalıydı. Bu gibi düşünceler ve kafalarda ki tahtına tekrar oturmuş olan "Türkiye laik kalacak mı?" Sorusu nedeniyle, Nokta Dergisi'nin üstün gazetecilik başarısıyla ortaya çıkardığı 2004 yılında yapılması amaçlanmış; fakat aklın ve sağduyunun engeline takılmış bir darbe planının olduğu anlaşıldı, bu darbenin hazırlığı AKP iktidara geldiğinde başlamıştı, yani asker 21.yy’ ın Türkiye’sinde de AB ile dünyanın gözü önünde müzakerelere başlamış bir Türkiye’de de her şeyi bir kenara itip darbe planlamaktan çekinmemişti, tabii ki bunda sorumlu sadece asker değildi, askerin arkadaşları vardı, onunla konuşan, onu gelişmeler konusunda bilgilendiren arkadaşları!

Maalesef Nokta Dergisi'ne değişik zamanlarda polis-asker işbirliğiyle baskınlar düzenlendi ve bu baskılara fazla dayanamayan dergi, kapanma kararı aldı. Türkiye gerçek bir kişiyi değil ama bir tüzel kişiyi demokrasiye şehit vermişti böylece.

(Konu bir iki sayfaya sığmayacak anlaşılan, devamı üçüncü sayfaya)

 
Toplam blog
: 22
: 1957
Kayıt tarihi
: 12.05.07
 
 

1982 Bayburt doğumluyum. İlk okulu başka, orta okulu başka, liseyi başka bir şehirde okudum. Bunl..