Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Türkiye’nin açmazları

Türkiye’nin açmazları
 

Bin bir düşünce içindeki kişilerden oluşan bir topluluk fotoğrafı (Alıntıdır)


Sunuş

Sorunsuz bir toplum düşünmek zor. Her toplumun kendi yapılanmasından, dış ilişkilerinden ve bulunduğu pek çok konumlardan dolayı sayısız sorunlar ile boğuşmak zorunda olduğunu biliyoruz. Bir bütün olarak 'toplumsal sorunlar' adı altında toplanabilecek olan bu açmazlar her bir ülke için değişik biçimlerde çözüme kavuşturulur. Çözülemeyen sorunların nasıl bir sarmala dönüşerek toplumları sarmakta olduğunu 'toplumsal tarih' göstermektedir. Bazı basma kalıp yargılara göre toplumların açmazları bir tek kötü yönetimler ile o toplumların ilişkide bulunduğu diğer toplumların saldırganlıkları ile kendi çıkarcılıkları değildir. Yöneticilerinin oluşturmaya çalıştığı siyasetin içinde taşıdığı kişilik açmazları ile sorunların çözümünde uygulamaya çalıştıkları çözüm yolları ise her zaman tutarlı olmayabilir. Toplumların sorunlarla iç içe yaşamalarının özünde belirgin maddi ve manevi çatışmalar bulunduğu da yadsınamaz.

Türkiye her iktidar döneminde olduğu gibi on yıllık AKP iktidarı süresi içerisinde de bazı sorunlarla boğuşuyor. Bir bütün olarak bu sorunlar Türkiye’nin Açmazları olarak da adlandırılabilir. Türkiye bunalımlı bir toplumun sığınağı olarak 1980’ler ile birlikte toplumsal, kültürel, İslami, siyasi, ekonomik, hukuki, adli ve silahlı siyaset (SS) içerikli ayrılıkçılık eylemler bakımından çözüm yolları arıyordu. Yıllar boyunca 'koalisyonlar' ile yönetildiği için belirgin çözümlere kavuşamayan Türk toplumu için 2002 sonunda başlayan AKP iktidarı Türkiye için bir umut olmuştu. Ne ki geçmişin biriken maddi ve manevi sorunları ile birlikte AKP iktidarı da yanlış ve noksan tespitler ile yetersiz çözüm yolları yüzünden bugün zorlanmaya başlamıştır. Bu konudaki en belirgin açmazlar olarak Kürt Sorunu, Terör Sorunu, Sosyal Güvenlik, Kayıt Dışı Ekonomi, Cari Açık, İşsizler Ordusu, kentleşme yaklaşımları, 2B uygulamaları, Emekliler Ordusu, dokunulmazlık, Anayasa, Örtülü Ödenek ile Suriye Sorunu üzerinden geliştirilen girişimler sayılabilir.

Ülkemizin söz konusu binlerce açmazını tek tek yazmak çok zor. Yeri geldiğince kimi çağrışımlar, bazı örnekler ve kendimce yorumlama denemelerim ile açıklamaya çalıştığım bu açmazlar için kafa yoran nice siyasetçi kadar bazı yazarlarımızın varlığı da gözden uzak tutulamaz. Onların görüşlerine katılmak ya da katılmamak gibi bir saptamaya girişmek yerine ‘işte Türkiye’nin açmazlarına bu yönden de bakılabilir’ anlamında onlardan bazı alıntılar sunmak istiyorum kamuoyuna. Söz konusu makaleler ile siyasetçilerin açıklamalarını içerecek olan bu derlemeler umarım ülkemizin içinde bulunduğu durumu anlamamıza yardımcı olacaktır.

Bir trafik kazasındaki gelişmeler ya da dinlemeye gittiğimiz bir yargılamadaki konuşmalara da bağlı olarak, kendi kendimize ‘suçlu kim’ diye sormamız gereken bir aşamaya gelmiş olduğumuzu da sanıyorum. Bu derlemeler umarım ülkemizdeki düşünce özgürlüğü bağlamında ne durumda bulunduğumuzun da bir yansıması olacaktır. İşte bu nedenle şimdilik kendi yorumlarımı eklemeden bu yazı dizimin birincisini sizlerle paylaşmak istedim. Alıntılardaki atlamaları anlatabilmek için cümle sonlarına üç nokta eklenmiştir. Dileyen okuyucu yazarların ya da siyasilerin görüşlerini yansıtan başlıkları adları ile girdiklerinde bir bütün olarak sanal ortamda okuyabilirler.

Kadri Gürsel: Hapse doldurmak çözüm değilmiş

Biliyorsunuz, Türkiye’nin muhtelif cezaevlerinde 600 civarındaki Kürt siyasi mahpus haftalardır süresiz açlık grevi yapıyor. İlk başlayan 63 mahpusun açlık grevi dün 50’nci gününü geride bıraktı.

Açlık grevcilerinin talepleri siyasi: PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’a 15 aydır uygulanan tecridin son bulması, bir de anadilde savunma ve eğitim hakkı...

Açlık grevleri ve onun en aşırı tarzı olan “ölüm orucu” umumiyetle kendilerini muarızları karşısında haklı ve ahlaken üstün konumda gören insanlar tarafından yürütülmüştür.

Tersi durumda, suçluluk duygusu içinde olanların ya da kendilerini meşru zeminde olduklarına ikna etmekte zorlananların davalarını güderken açlık grevine başvurdukları pek görülmemiştir.

Hapiste süresiz açlık grevi yaparak hayattan her geçen gün biraz daha vazgeçmek, dağda asker silahından çıkan bir mermiyle ölebileceğini bilerek yaşamaktan çok daha zordur.

Nihayet: Hapiste örgüt kararıyla süreli açlık grevi yapılabilir ama hiçbir örgütün gücü, mensuplarını kendi iradeleri hilafına açlık grevinde ölüme kadar sürüklemeye yetmez... Ve Kürt hareketi silahlı kalkışmayı başlattığı 1984’ten bu yana ilk kez cezaevlerinde toplu süresiz açlık grevi eylemini deniyor.

Kürt hareketi sadece Ankara hükümetine değil, kendisine de meydan okumuş oluyor. Bu alanda deneyimsizdirler ve eylemin nasıl sonlanacağı belirsizdir. Ama şartlar eşit: Yeni Türkiye’nin muktediri de deneyimsiz... Ölümler meydana gelirse durum Türkiye’nin uluslararası itibarını zedelemeye başlayabilir. İnsanların ölmemesi için çözüm sunmak artık siyasi bir mecburiyettir. (01 Kasım 2012 http://dunya.milliyet.com.tr)

Gila Benmayor: Hatay’dan fena halde SOS

Suriye krizinin Hatay faturası ağır.

TÜRKONFED’in Hatay’a destek toplantısında, bölge iş adamlarından, turizm ve lojistikte bir süre öncesine kadar ‘parlayan yıldız’ olan ilimizdeki son durumu öğrendik... Hataylılar pazarlarını Çinlilere, Hintlilere kaptırmış durumda.... Aşağıdaki tablo Hatay SİAD Başkanı Gülay Gül’ün verdiği ihracaat rakamlarından Suriye’ye ihracaat:

2010 Temmuz  12.5 milyon dolar

2011 Temmuz 13.5 milyon dolar

2012 Mayıs 6 milyon dolar

2012 Temmuz 3.3 milyon dolar...

10 milyon dolarlık turizm yatırımı da kaderine terk edilmiş.

... IMF’ye 5 milyar dolar Mısır’a ise 1 milyar dolar borç veren Hükümet Hatay’a da kesenin ağzını açabilir. (04.11.2012 Hürriyet).

Şükrü Kızılot: 1 kuruşun maliyeti 2 kuruş

Şu ana kadar yaklaşık elli (50) milyon adet bir kuruş üretilmiş.

’50 milyon üretilmiş peki... niye piyasada yok?’ diye soranlar için açıklayalım:

Piyasada yok olmasına rağmen, piyasaya sürülen 1 kuruşlar, birileri tarafından toplanarak eritiliyor ve satılarak daha yüksek bir gelir elde ediliyor.

Perakende ticaret yapanlar,tüketiciyi psikolojik olarak etkilemek ve talebi artırmak için; etiketlere 9.99, 14.99, 2.99 TL gibi fiyatlar yazıyor ama nakit tahsilatlarında, 1 kuruşu para üstü olarak müşterilerine vermiyorlar.

Olaya yıllık bazda bakılırsa, (bazı firmalar istisna) Türkiye genelinde toplamda, on milyonlarca lira ‘kayıt dışı gelir’ ortaya çıkıyor... (04.11.2012 Hürriyet.).

Ayşe Arman: Valizlerde getiriliyor ses çıkarmasın diye uyuşturuluyorlar

Her şey kurban Bayramı’ndan önce aldığımız köpeğin ölmesiyle başladı. Gözümüzün önünde üç gün içinde eridi gitti... petshop’lardan alınan hayvanların sağlık durumu ile baş başa kaldık...  ülkeye kaçak hayvan girişinin en az uyuşturucu kaçakçılığı kadar yaygın olduğunu gördüm. (04.11.2012 Hürriyet).

Ahmet Hakan: İstihbarat varmış

Ankara’daki ’29 Ekim Cumhuriyet Buluşması’na izin yok...

Devlet izin vermiyor.

Valilik yasakladı.

Neden peki?

Onuda Başbakan Erdoğan açıkladı.

İstihbarat varmış olaylar çıkabilirmiş.

Şu konuda istikamet sahibiyim:

Devlet, eskiden başörtüsü ya da imam-hatipli yürüyüşlerine ‘istihbarat var’ diye yasaklama getirildi ve ben bu ‘istihbarat’ gerekçesine hiç inanmazdım.

Bugün yapılan  ‘istihbarat var’ açıklamasına da zerre kadar inanmadım. (28.10.2012 Hürriyet) 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..