- Kategori
- Sosyoloji
Acı tatlı günler
Günlerimiz su gibi akıp geçmekte, Ramazan'dı Bayram'dı derken, bir senenin daha sonuna yaklaşmaktayız.
Acısıyla tatlısıyla geçen günler içinde" her sene olduğu gibi" aklım yine şeker ve kurban bayramına takıldı.
Hep Merak etmişimdir ortaya konuluşlarını.
Geçmesi gereken yer diye düşündüğüm, DİN kitaplarında bile, açıklamasını bulamadığım,
Bu kutlamaları anlayamadım.
Anlamadım, birçok yaptırımı; Olmazsa olmaz şartlanmaları.
Oruç tutan biri olarak, düşünürüm; Bir ay, ibadet ve şükür ettikten sonra, 11 ayın bir sultanı denilen günlerin sonuna konulan tepsilerle dolu, baklavalı, şekerli kutlamaları, Bir aya inatmış gibi kurulan zengin sofraları,
Neye seviniriz, anlamak zor. Sanki bir kıtlıktan çıkma sevinci yaşanır; Oysa bunun amacı sayılı günlerle sınırlı olmayan," NEFS " savaşımıdır ( yok, edemeyiz, çünkü melek değil, insanız; Üstünüz) Dini kitap, sonraki günlerde de bu savaşın, devamını ister; biz ise bedenen ruhen temizlenen vücudun içine eder, hastanelik bile oluruz.
Anlayamadım; Giyim kuşam bayramlık desek! Zaten durumu iyi olan bunları her zaman alabiliyor( iyi bir tüketiciyiz). Bu günlerde çifte kavrulmuş gibi dolaşılması kime karşı?
Giyinemeyen giydirilemeyene mi?
Gösteriş mi? Yoksa böyle olunmalı? Senin bu halin ne diye mi?
Peki, şimdi düşünelim, kutsal emanetlerde sergilenen, “KIRK YAMALI HIRKA “ne diye?
Hiç bayram görmedi mi? Diye!
Bir başka acıdan, içinde acı da barındıran dost akraba ziyaretleri desek;
Burada da, senelere yayılacak olan, sevgi saygı paylaşımını, dar zamana sığdırma sıkıntı ve mutsuzluğu yaşanır.
Bugünlerde neler mi olur?
Üç dört veya kitabına uydurularak artırılan bugünlerde," Gerçek, maskesiz olarak" Evlerde bir sıkıntı başlar. Ne yapılacak? Ne giyilecek? Misafir, neyle ağırlanacak?
Erkek" önce bizimkiler", kadın hayır!" bizimkiler" diyerek, daha ilk günlerde tat, tuz kaçar;
Tabi bu arada tatil hayalinde olan öğrenciler içinde, kargaşalı günler başlamıştır. Öğrenimin başından, tam verimli günlere gelindiği, derslerin rayına oturduğu bir zamanda, ortaya konulan uzun tatille, eğitim allak bullak olmuştur.
Tüm bu olumsuzluklarla tatil başlar. Psikoloji, ekonomik durum, iyi değildir;
Ama sırf bayram diye! El öpmek sevap diye! Kilometrelerce uzaktaki yerlere bayramlaşmaya gidilir. El öpülecektir. Ne pahasına olursa olsun adeta bu yola istense de istenmese de BAŞ konur; çünkü günler önce bir şekilde gitmelerinin gerektiği büyükleri tarafından şartlandırılmıştır. Uzaktaki aileler, akrabalar ne pahasına olursa olsun gelecek olanları beklemektedir. Mecbur bırakmaktadır. Eşine dostuna, el âleme kızı, oğlu gelmedi izlenimi yaratmamalıdır; Ama onların ekonomik durumu sarsılacak, yorgunlukla beraber, birkaç güne değmeyecek kilometrelerce yol" tehlike yaratacak" hiç önemli değildir. Önemli olan kendilerince kutlanası o ellerin öpülmesidir. İLK VE SON KEZ OLSA BİLE!
İşte dostlarım anlayamadığım en acı olan da bu ısrarcılık bu dayatma.
Her yıl onca canı trafik kazalarında kaybediyoruz. Binlerce de yaralı! Nerdeyse bir köy nüfusu yok olup gitmekte
NİYE?
Çünkü herkesin aynı günlere sıkıştırdığı kutlamaları yaşaması için.
Başka günlere serpiştirilen gerçek Sevgilerin değil, maskeli sevgilerin sahte sunumu için
.
Yaşanası nice zor unsuz mutlu günlere!
( Ramazan ve kurban bayramı bilançosu, toplam, 3821 kaza 150 ölü, 4061 yaralı.)
Canan