Türkler'de Nüfus, Aile ve Gelecek (1)

Bugün birkaç konuyu birden ele alalım. Birbiriyle bağlantılarını da görmüş olalım. Türk kelimesinin bir anlamı da türemekten “türük” yani türeyen ve çoğalan anlamındadır. Günümüzde ise Türk nüfusunun azaldığını görüyoruz.

Nasıl azalıyoruz peki?
Eskilerde nüfusa bu kadar önem verirken şimdi bu düşüş niye?
Öncelikle evlilik külfet (eziyet, işkence) olarak görülmekte. Bunun suçluları da biziz tabi ki. Sabrımız sevgimiz, saygımız, kültürümüz, inancımız ve tüm değerlerimizi kaybettik. Kaybetmeye de devam ediyoruz. Saygının olmadığı bir toplumda sevgi olmaz. Sevgi olmazsa birlik olmaz. İnsanlar birbiriyle anlaşmayı, külfet (eziyet) olarak görmeye başlarlar.
Mesela; Türk destanlarında kadın erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır.

Kırgızların Manas Destanı'nda kadın, evin namusunun koruyucusudur. Kazaklar ‘da kadına verilen değer şu atasözüyle ne güzel anlatılmıştır: "Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik ise kadındır." Buradan anlaşılan kadına verilen değer oldukça önemliymiş. Buradan anlaşılıyor ki; çoğumuz gerçek bir Türk gibi yaşamayı unutmuşuz. En büyük etkenler arasında ''Batılılaşma'' adı altında bizi değerlerimizden uzaklaştırıp, yok etme politikası var. Bizim Avrupa'ya bitmeyen özencimiz var tabi. Özellikle çocuklukla başlayıp ölene kadar batı merakımız sürüyor. Yabancı müzikler, yabancı filmler, yabancı aktörler, değişik tarzda giyimler dilimize getirilmeye çalışılan yabancı kelimeler. Ciddiyetsiz toplum olmaya doğru gidiyoruz. Okullar bile amacının dışına çıkmaya başladı.

Öğretmenlerimiz; bu yeni nesil sizin eseriniz! Kendinizi yerebilirsiniz.  Tabi hakkını yemeyeceğimiz doğru, dürüst Türk evladı yetiştirmeye devam eden öğretmenlerimiz de var. Dediğim gibi bu nesil bazı öğretmenlerin eseri.

Mustafa Kemal’in gençliğe olan şu sözüyle devam edelim;
‘‘Sizler, yani Yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz… Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.’’
Hani yürümeye karar vermiştik, hani yorulmayacaktık!

Evet, öğretmenler;
Öğretmenler, Cumhuriyet sizden düşünceleri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
Nerde böyle nesiller?
Neslimiz düşünmeye üşenir olmuş. Düşünmeyi bilenler de Fırat olup gidiyor. Fırat'ın geleceğini çalanlardan hesabını da biz, bizim neslimiz soracak. Ama bu şekilde değil. Okuyarak çok iyi yerlere,  kısa sürede gelerek olmalı. Bu da ecdadını tanıdıkça, tarihini soyadın olarak görüp, bilmekle olur. Artık titreyip özümüze dönelim. O zaman her şeyin üstesinden gelebiliriz.
Evet... Nüfusumuzla devam edelim.

Batı özentisi oluyoruz demiştim. Batı özentisi olarak evlenmeye karşı ön yargıları olan toplum olmaya gidiyoruz. Çocukları sevmeyi bırakın, merhameti bile esirger olduk.
Yavurlar gibi bir çocukla yetinmeye başlandık. Bazılarımız ise hayvanları çocukları yerine koyuyorlar bir çocuktan bile mahrum kalıyorlar.

Yanlış anlaşılmasın hayvan sevgisi çok ayrı. Çocuk gelecek demek.  İyi bir gelecek istiyorsak; iyi çocuklar yetiştirelim  iyi toplumları oluşturalım. Tabi imkânda önemli ama bu da sizlerin elindedir. Geleceğimizi düşünüyorsak evlatların üzerlerine düşmemiz gerekiyor. Onlara en iyi eğitimi vermek, onlara düşünmeyi ve düşündüklerini ifade edebilmeyi aşılamamız gerekiyor.

Türk Milleti olarak; neslimizi devam ettirmemiz şanımızı sonsuza kadar tarihe kazımamız gerekiyor. Bu da ne kadar çok iyi yetişmiş çocuk o kadar yazılmış tarih demek. Türkler olarak hedefimiz Turan’a gitmek üzere yürüyorsak bunu hiç bir zaman unutmayalım.


Şu sözlerle bitireyim;
‘‘Er bozulursa, aile bozulur.
Kadın bozulursa, millet bozulur.’’
Bu nedenle;
Ne olursa olsun; değerlerimizden, inançlarımızdan, saygımızdan sevgimizden ve Türklüğümüzden vazgeçmeyelim. Bunları yitirirsek kendimizi yitiririz, kendimizi yitirirsek milletimizi yitiririz.

Sağlıcakla kalın. Ne Mutlu Türküm Diyene