Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '14

 
Kategori
Güncel
 

Türküler yandı, deyişler sustu

Türküler yandı, deyişler sustu
 

Takvim yaprakları 2 Temmuz 1993’ü gösterdiğinde türkülerimizi, şiirlerimizi, deyişlerimizi, semahımızı, kültürümüzü, sevgimizi, aklımızı ve daha birçok şeyimizi, ama en önemlisi 37 canımızı yitirdik, Sivas’ta. Göz göre göre, canlı canlı, canlı yayında yaktılar canlarımızı. Polis seyretti, jandarma seyretti, vali seyretti, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı herkes, “canlarımızın” yanmasını seyretti. Onlarca “can” yitip gidene, kül olana kadar bekledi, devletin yetkilileri.  Kimler yoktu ki, yitip gidenler arasında. Hasret Gültekin vardı, örneğin. Türkülere “hasret” gittiğinde daha 22 yaşındaydı, Hasret.

Deyişlerin Efendisi, lirik sesli ve sazlı Muhlis Akarsu da eşi Muhibe Akarsuy’la birlikte yitip gidenler arasındaydı; kırk beşindeydi.  Nesimi Çimen curaya nefes veren, nefeslere (tasavvufi halk müziğine verilen ad) ses veren ozan da altmış ikisinde yandı gitti. Bilseydi ki, türküler “hasret” kalmayacak Hasret’e, onun yerine de yanardı. Bilseydi ki, Davut Sularinin yadigârı Edibe Sulari yaşayacak, bir de onun için yanardı.

Edebiyatımızın hafızası Asım Bezirci’yi, filozof şairimiz Metin Altıok’u dumanlar içinde nefessiz bırakıp boğdular. Metin Altıok, o gün Sivas’ta öldü; ama “ben bir daha ölmem” dedi.

Günlerden öyle bir gündü;
Üstüne tarih düştüğüm.
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün.

Ve yüreğim yandı söndü,
Ter bastı avuçlarımı.
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı.

Uzandım usulca cigarama;
Yavan ömrüme katık.
Ben o gün öldüm gülüm,
Bir daha ölmem artık..  (Metin Altıok)

Bir de doktor şairimiz vardı yitip giden canlarımız arasında. Adı Behçet Sefa Aysan’dı. Şairliği mi, yoksa doktorluğu mu hissettirmişti ona başka bir şehirde öleceğini, o yüzden mi yazmıştı, “ çünkü beyaz bir gemidir ölüm” dizelerini, bilinmez... Ama bir gerçek var ki, biz bu şiiri okurken, o yıllar önce başka bir şehirde, misafir olduğu bir şehirde yakılarak öldürüldü.

çünkü beyaz bir gemidir ölüm

siyah denizlerin hep
çağırdığı

batık bir gemi

sönmüş yıldızlar gibidir

yitik adreslere benzer
ölüm

yanık otlar gibi.

Sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
ölürüm. (Behçet Aysan)

Ölenlerden otuz üçü Sivas’ın misafiriydi. Madımak Otelde konaklıyorlardı. İkisi onlara hizmet etmek için orada bulunan otel görevlisiydi. Onlar yananlardı. İki kişi de göstericiler arasındaydı. Çıkan olaylarda onlar da can vermişti. Bilanço çok acıydı. 37 can öldü. İnsan hayatının sudan ucuz olduğu bu ülkede Sivas’ın bozkırını bir kez daha insan kanıyla suladık.

Sivas davasında yargılananlar gün geldi, bu davadan paçayı sıyırdılar. Yargı erkinin  bizzat kendisi, hukuk cinayeti işleyerek davanın zaman aşımından düşmesine seyirci kaldı. Tıpkı, otuzbir yıl önce yürütme erkinin seyirci kaldığı gibi. Ama en büyük seyirci her zaman olduğu gibi Türk Halkı’ydı.

Sivas’ta seyirci olmayan da vardı. Onlar oyunun hep içindeydiler. Örneğin Sivas davasının avukatları...  Az değil, on dört avukat AKP’den milletvekili seçildi. İçlerinden bazıları da bakan oldular. AKP’nin  selefi Refah Partisinin Adalet Bakanı Şevket Kazan da Sivas davası tutuklularını hapiste ziyaret etmişti.

15. yüzyılda derisi yüzülerek katledilen Nesimi’den, 20. Yüzyılın sonunda Sivas’ta yakılarak katledilen Nesimi Çimen’e kadar  arada geçen beş kocaman yüzyılda ne yazık ki hiçbir şey değişmemişti. Din adına adam öldürmek, bir insanın derisini yüzmek,  bedenini yakmak caiz sayılıyordu.

Hâr içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi Farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim Rahim’i
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem (İmameddin Nesimi)

 
Toplam blog
: 22
: 501
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

Ben,"bir şey biliyorum, hiçbir şey bilmediğimi."Ben, bilimin en büyük yol gösterici olduğuna inan..