- Kategori
- Gündelik Yaşam
Turşu bidonu

Havalar soğuyunca her zaman ayakkabı boyadığı büfenin köşesine bir not bırakıp, taşınmış Ferdi;
“ 2. Noterin olduğu pasajdayım”
Elimde beş kiloluk turşu bidonu, başladım 2. Noterin olduğu pasajı aramaya...
Sora sora buldum...
Hava soğuk, eline ne geçtiyse giymiş Ferdi, bir ahbap bulmuş sohbet ediyor...
Daha selam vermeden kahveci turşu bidonuna takılıyor;
“ Ne o ağabey, Ferdi’ye turşu mu getirdin?”
“ Hee, Çorlu’dan ısmarladıydı...”
Ciddiye alıyor adam;
“ Allah Allah burada turşucu mu yok?”
“ Var da, Çorlu’da meşhuru var!”
“ Kim?”
“ Aguş!”
“ Turşucunun adı mı Aguş?”
“ Evet.”
“ Nasıl isim o be ağabey?”
Ferdi balıklama atlıyor muhabbetin ortasına;
“ Benim de askerde Mırtaza diye arkadaşım vardı, Konyalı!”
“ Ağabey çok var o isimden...”
“ Nasıl çok var? Ben ömrü hayatımda bir Mırtaza tanıdım, o da Konyalı, asker arkadaşım!”
Gülüyorum... Gülünce bozuluyor...
“ Sen kaç tane Mırtaza tanıyorsun!”
Düşünüyorum, aklıma hakikaten bir tane geliyor; Murtaza Amca...
“ Bir!”
“ Bak gördün mü, benim de bir... Az var yani!”
Kahveci gidiyor, çok geçmeden üç bardak çay getirip elimize tutuşturuyor...
“ Ağabey tatmayacak mıyız turşudan?”
“ Ferdi ver derse, getir bir tabak çıkaralım!”
Bidon Ferdi’nin de dikkatini çekiyor;
“ Lahana turşusu mu o?”
“ Evet.”
“ Bana mı getirdin gerçekten?”
“ Arkadaş sen bana turşu mu ısmarladın?”
“ Yoo...”
“ Eee?”
“ Ferdi’ye getirdim dedin ya!”
“ Şaka yaptım... Seninde işine geldi tabi”
Kelek, lahana, acur turşusu karışık, hem de acılı... Saraçlar’da küçücük bir turşucu var, oradan aldım... Gençten bir arkadaş, Orhangaziliymiş... Geçen hafta bir kilo almıştım, iki günde yedik... Bu defa abarttım işi, ayıptır söylemesi beş kilo yüklendim, dökmeden götürebilirsem iyi...
Kahveci plastik tabak ve çatallar bulmuş, getirdi...
Gömleğin kolunu sıvayıp çıkarttım biraz, ağzımız sulana sulana yedik...
Ferdi’nin yanındaki ahbabı emekli öğretmenmiş; Hüseyin amca. Edirneliymiş...
Ayakkabıları boyatırken tanıştık, turşucuyu sordu, tarif ettim... Yanında berber var deyince bildi!
Berberden bir adres bilinsin, pes!
Meğer oraya gidip tıraş olurmuş, turşucuya hiç dikkat etmemiş!
Bizler de yaşadığımız kentlerde nelere dikkat etmiyor, kimleri görmüyoruz kim bilir?
“ Körlük” bu diyeceğim, değil; başka bir şey... Acele daha çok, telaş, hengâme...
Kiminle işimiz varsa onu görüyor, kimden menfaatimiz varsa onu görüyoruz...
Ferdi para almıyor bu defa... Arkamı dönmüş giderken yanındakine anlatıyor;
“ Her hafta Çorlu’dan gelir ayakkabılarını boyatır... İnanmazsın Hüseyin bana Ankara’dan kargoyla ayakkabı gönderen var!”