- Kategori
- Deneme
Tuzlu su yaraları yakarak iyileştirirmiş...

Bir insan neden denemeden bilemez ve düşmeden, yaralar almadan büyüyemez? Bu soru ile öyle uzun yazılar yazılır ki... İlk blog deneyimimi de bu soruyla başlatıp uzun uzun söyleşmek istiyorum elektronik ortamda da. Genelde kağıt-kalem ikilisini kullanan ben bu sefer tuşlara ardı ardına basmayı ve yine hep yaptığım gibi belli bir konudan ve bölümlerden oluşmayan kompozisyonsuz bir deneme daha doğurmak ve sizinle payaşmak istedim.
Bari paragraflardan oluşsun bu gayri ciddi yazı denemesi değil mi! Hadi bakalım bir soru daha sıkça cevaplarında boğulduğum: Neden küçük düşünür hep insan, küçük hesaplar yaparak geçirir kıymetli anlarını? Yarını tekrar yaşamaya emin gibi konuşur fikirlerini ateşli ateşli savunurken?! Ne konuda olursa olsun yanılgılarını sahiplenmez gerçekçiliğin de kendisi gibi sayılı soluktan ibaret olduğunu unutup?!... Böyle tartışmaya açık bırakmalı soruların hepsini ve sahiplenmeye müsait yanılgılar geliştirebilmeli yenilgilerden korkmadan... Şöyle demeli belkide zaman zaman ''Bilmiyorum, düşünüyorum da cevabını bulamıyorum içimde. Bilmediğim için de 'insan' diyorlar adıma. Sanrılardan oluşan bir varlığım çoğu zaman ve acılardan bir de!''
Acılara atlarsak bu paragrafta hem de balıklama şöyle; ... ya da insanın ana besinidir acı, acıtmak da bi şekilde boşaltımı bilinç altını kaynatanları... Nerede sindirebilir peki insan bunca acıyı ? Midesinde mi ?! Hayır. Zorlamadan şu yazıyı tek kelimede cevaplamalı; yürekte. Acı yürekte sindirilir evet. En iyi siz bildiniz bu cevabı, daha doğarken bildiniz hatta en başında her şeyin ta! Akış yönü değişir göz yaşının ilk evvel, içine sızar tuzlu su... Önce yakar açık yara üzerindeki etkisini gösterir gibi. Sonra üşür gibi olur insan parmak uçlarına dek yayılır ruh acısının titreşimi. Tuzlu su devam etmekte yolculuğuna usul usul, geçtiği yeri önce yakıp sonra üşütmeyi becererek! Her seferinde katlanan aynı acı ve bilerek acıyla lades bu yürek!...
''YANILABİLİYORSAM VARIM.'' AGUSTİNUS