Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Üç kuruşluk keyfim vardı. O da GİTTİ...

Üç kuruşluk keyfim vardı. O da GİTTİ...
 

Herkes kendi yaşam standartlarında keyifli yaşamak ister ve diler...sizce nedir keyifli yaşamak? Evinizde iş yerinizde gittiğiniz heryerde keyif aramak, heryerde bulmak mümkün müdür? Acaba...

"Tabii ki değil"...

Evinizdeki keyfiniz nedir yada işyerinizde? Şimdi nerden çıktı diyeceksiniz; demeyin...Benim mesela evdeki keyfim oturduğum tek kişilik koltuğum. Sizlerin de vardır. Eve gidip rahatlıkla uzanıp, daha başınız bir karış havada iken uykuya daldığınız kanepeniz ... "vardır... vardır".

Deri koltuktan hoşlanmam, öyle hareket ederken tüm bedenim yapışır, bir de kımıldarken sesi yok mu? Beni deli eder. Oradaki tüm millet, sana bakar sanki gaz çıkarmışcasına:)))

Benim koltuğum; rahat, alçak olmalı, rahatça bacak bacak üstüne atayım . Sırtım dik durmalı, rahat olmak için habire koltuğun içinde bir sağa, bir sola debelenmemeliyim. Oturduğum andan itibaren "ben rahatım demeliyim". Öyle gittiğim her yerde rahat edemem ben, oturduğum koltuk yüksek olmayacak, öyle parmaklarımın ucunda oturmakta, istemem saatler boyunca... Kumaşı kaygan olmamalı, terletiyor sanki altımı ıslatmış gibi...Diyececeksiniz "gittiğin her yerde rahat edebileceğin koltuğu nerden bulacaksın"... Doğru söze ne denir. "Bulamam efendim, bulamazsam sandalyede otururum". O da olmadı yere bağdaş kurup oturmalıyım. Benim konforumda bu işte ...Evimde, gittiğim her yerde oturulası bir koltuk...Öyle poponu saran koltukta istemem, kalktığım zaman peşime gelir gibi oluyor...Bu yazı nerden mi? çıktı. Yeni takımlarıma alışmadım, gidenleri çok arıyorum öyle rahat ki, miskin kedi gibi olurdum üzerinde...

Şimdi mi???" Diken üzerinde oturuyorum yada hiç oturmuyorum anlayacağınız giden koltuklarımla birlikte keyfimde gitti efendim"...

******
Ya iş yerlerimizdeki koltuklarımıza ne demeli...

Hey gidi deri koltuklar, kimleri görmedin ki üzerinde ama bak kimseye yar olmadın işte. Yıllarca tepene oturdular, keyif yaptılar, ense yaptılar. Ama kıymetini bilen olmadı. Hurda niyetine atıldın çöpe.

Hey gidi deri koltuk; senki nelere şahit oldun. Ne yalanlara, ne üçkağıtlara şahit oldun...

Şöyle bir dile gelsen de anlatıversen üzerinde oturanların neler yaptıklarını nasıl insan olduklarını... Üzerine oturanlar hep değişti, bir tek sen değişmez sandın. Bak seni de attılar hurdalığa. Zamanla sende çürüyeceksin ve çöp olacaksın.Ve her gün eriyip zamanı geldiğinde yok olacaksın.

Haydi yardım etsinler sana, tamir etsinler, seni. Ama yok kimse sana yardım etmez artık. Senin zamanında geçti. Eskidin artık. Artık kimse senin yüzüne bakmak istemeyecek.

Hey gidi deri koltuk, zamanında nede çok övünürdün kendinle. Parlıklığınla, sağlamlığınla. Hele şöyle öne arkaya, sağa- sola sallanman yokmuydu.Bayılırdı üzerinde oturanlar. Ama kullanma vaktin geçtimi atıverirler böyle bir kenara. Hurdacı bile talip olmaz senin gibi çürümüş koltuğa...

Seçime az bir zaman kaldı değişen koltuklarla birlikte popolarda değişicek... "Hadi bakayım hayırlısı"

Güle güle eskiyen koltuklar...Güle güle eskiyen popolar...

*****

Yada şairin dediği gibi "bir çocukluk hayali sallanan koltuk";

ESKİ SALLANAN KOLTUK

Eskicinin vitrininde bir sallanan koltuk ilişiyor gözüme
Hasırları yırtılmış , boyaları sıyrılmış yorgun bit koltuk
Geriye doğru yatmış gövdesi, adeta dinleniyormuş gibi.
Donup kaldım onunda, yardım ister gibi bakıyordu gözlerime

Benim çocukluk hayalim gerçek oldu.
Asil, mağruru ve yorgun sallanan koltuk
Köhne ve tozlu eskici dükkanından kurtuldu.
Eve varıyoruz, odamın en güzel yerine koyuyorum

Önce tozunu alıyorum, yavaş yavaş sallanıyor keyifle
Yırtık hasırlarını düzeltiyorum dikkatlice
Güzelliğini bozmadan güçlendiriyorum yorgun bedenini
Arakasına gerdiğim birkaç sıra keten iple

Sıyrılmış boyalarına, yavaş yavaş sallanıyor kayifle
Çünkü çirkin durmuyor, tam aksine
Yaşlı adamın yüzündeki çizgiler gibi
Onun meydan okuduğu yılları simgeliyor

Yavaşça oturuyorum salanan koltuğuma
Kucaklıyor beni sanki teşekkür eder gibi
Yavaş yavaş sallanıyor, fısıldarcasına gıcırdayarak
Bana hazin öyküsünü anlatıyor.

Gözlerimi huzurla kapatıyorum
Bir masal dinler gibi onu dinliyorum
İyi bir usta onu özene bezene yapmış
Bir hasır ustası dantel gibi örmüş hasırlarını

Sonra Kanlıca'da bir yalının sahibi satın almış
O yalının en değerli mobilyalarından biri olmuş
Tam otuz yıl denize karşı kayifle sefa sürmüş.
Yalının sahipleri ondan bıkınca ve epeyı yaşlanınca


Saltanatı sona ermiş, evin beyi onu bahçevana vermiş
Yalının salonundan bahçıvanın kulubesine taşınmış
Çok hor kullanılmış, hırpalanmış, iyice aşınmış
Beş yıl sonra kapıdan geçen bir eskiciye üç milyona satılmış,

Rutubetli, tozlu, karanlık bir depoya fırlatılıp atmışlar
Yılmamış, usanmamış, direnmiş, pes etmemiş, dağılmamış
Aylarca sabırla beklemiş, umudunu yitirmemiş.
Dükkanda mal azalınca, depodan alınmış camın önüne konmuş

Güneş ısıtmış içini, kurutmuş rutubetten şişen bedenini
Kendini toparlamış , umutla, beklemeye başlamış
Bir kaç gün kimse yüzüne bakmamış, tam umutları tüketilirken
Birden bana rastlamış, onu kurtaracağımı bakışımdan anlamış.

Benim ona, onun da bana daha anlatacak çok şeyimiz var
Bakalım ikimizi de neler gösterecek yıllar
Ben onun kutrarıcısıyım.Obenim çocukluk hayalim,
İiçin rahat olsun artık hiç korkma çilen bitti.
Yaşlı ve yorgun sallanan koltuğum benim

Haziran 2004/ Müşfik Saltık; şairimiz ne güzel ifade etmiş çocukluk hayali olarak cansız bir nesneye... Bu şiire bayıldım ve sizlerle paylaşmak istedim. Şairimizin şiir denemelerin tümü Antolojide kayıtlıdır...

Sahip olduğumuz, elimizdeki tüm değerlere sahip çıkalım...

Sevgiyle kalın ...


 
Toplam blog
: 86
: 1295
Kayıt tarihi
: 25.07.07
 
 

Kdz Ereğli doğumluyum. Üç tane yaşam çiçeğim var. Ailemle birlikte yaşama dair ne varsa yaşamın bize..