- Kategori
- Gündelik Yaşam
GüLseren...

Tatlı sesi vardı Gülseren'in...
Masal anlatır gibi anlattı...Sözleri, güçsüz bir derenin suları gibi akıyordu dudaklarının arasından...
Ve biz dinliyorduk teyzemle birlikte...
Öyle sanıyorum ki teyzem yaşamının parçalarını izliyordu...Gülserenin ağzından...
*****
__"Sivas'ın şirin bir köyünden doğmuşum "dedi.Gülseren öyküsüne başlarken."Beş kardeşten en küçüğü benmişim...Çok güzeldi köyümüz...İçinden küçük bir dere akardı...Ve biz çocuklar derenin kenarında oynardık...
Köyün güzel kızlarından biri idim...Ve gösterişlilik bakımından anneme benziyordum.Vaktinden önce gelişmiştim demek daha doğru...
Serpilmek diyordu annesi buna...
Mutluluk doludur çocukluk yıllarım...Yeşillikler, ağaçlar, minicik bir dere, çiçekler, insanın yüzüne söylenenleri anlarmışcasına hayvanlar....
Ve güzel Doğa'nın ortasında yaşamanın en güzel yanı...Ekmek derdi yok, su derdi yok...Günle birlilkte uyanıp, günle birlikte yatmak...Doğanın kucağında geçiyordu günlerim...
Oynamak, gezmek, ağaçların altında sırtüstü yatıp, kuş sesleirini dinlemek...Akşam olunca da kaseleri çorba dolu bir yer sofrasının başına oturmak...
Ne aşk...ne sevgi...Ne erkek...
İnsanı insanlıktan çıkaran herşeyi bilmemek yani...
Uzun sürmemiş Gülseren'in bu çocukluk mutluluğu....
Taa ki, yaşı ondörtlü...Evlerine bir aile gelmiş ziyaretine...
Şuruplar sunulmuş kendi elleriyle kahveleri pişirip ikram etmiş...
Gülserenin annesi açıklamış meseleyi...
__Bunlar, seni oğullarına istemeye gelmişler kızım...Evlenmek o zaman aklıma girdi.O güne kadar hiç düşünmemiştim...O günde düşünmedim... küçücüktüm nasıl evlenmeyi düşünebilirdim ki;
Tutturdum istenmem diyerek...Ama bizim oralarda çocukları kim dinler? Önce babam sinirlendi.
__Ne demek kız istememek? Ne demek hayır demek? Hele sen ...Biz he demişsek eğer, o iş olacaktır...Anam "heee verdik ya..söz kesildi...
__Ben istemiyorum o adamı...Evlenmekte istemiyorum zaten...
Gülserenin sesi boğuldu kaldı odasında...Yararı da olmadı...Düğün hazırlıklarına başlandı...
Ağlamayı geride bırakmıştı artık gülseren...Olanlar olmuştu...Gelin gitmenin heycanı sarmıştı içini...Evlenmek, bilmediğin bir dünyaya girmekti...Merak ediyordu herşeyi...Özellikle "erkeği"...O'nunla yatmayı...Hiç erkek arkadaşı olmamıştı köyde... Nasıl olsun ki, daha on dördündeydi..
Yedi gün, yedi gece sürmüş düğünü...sonrasında Gülseren daha ondördünde çocuk denecek yaşta evli kadın olmuş...Yıllar sürmüş evliliği alışamadığı kocasıyla birlikte, bu evlilikten iki çocukları var şimdi yaşamda...tatsız tutsuz bir yaşam mücadelesi vermiş ondördünden beri...
En çok yaşamını sevmediği biriyle geçirdiğine yanıyor...susuz kalmış verimsiz toprak gibi...
Masal anlatır gibi anlattı...Sözleri, güçsüz bir derenin suları gibi akıyordu dudaklarının arasından...
Ve biz dinliyorduk teyzemle birlikte...
Öyle sanıyorum ki teyzem yaşamının parçalarını izliyordu...Gülserenin ağzından...
*****
__"Sivas'ın şirin bir köyünden doğmuşum "dedi.Gülseren öyküsüne başlarken."Beş kardeşten en küçüğü benmişim...Çok güzeldi köyümüz...İçinden küçük bir dere akardı...Ve biz çocuklar derenin kenarında oynardık...
Köyün güzel kızlarından biri idim...Ve gösterişlilik bakımından anneme benziyordum.Vaktinden önce gelişmiştim demek daha doğru...
Serpilmek diyordu annesi buna...
Mutluluk doludur çocukluk yıllarım...Yeşillikler, ağaçlar, minicik bir dere, çiçekler, insanın yüzüne söylenenleri anlarmışcasına hayvanlar....
Ve güzel Doğa'nın ortasında yaşamanın en güzel yanı...Ekmek derdi yok, su derdi yok...Günle birlilkte uyanıp, günle birlikte yatmak...Doğanın kucağında geçiyordu günlerim...
Oynamak, gezmek, ağaçların altında sırtüstü yatıp, kuş sesleirini dinlemek...Akşam olunca da kaseleri çorba dolu bir yer sofrasının başına oturmak...
Ne aşk...ne sevgi...Ne erkek...
İnsanı insanlıktan çıkaran herşeyi bilmemek yani...
Uzun sürmemiş Gülseren'in bu çocukluk mutluluğu....
Taa ki, yaşı ondörtlü...Evlerine bir aile gelmiş ziyaretine...
Şuruplar sunulmuş kendi elleriyle kahveleri pişirip ikram etmiş...
Gülserenin annesi açıklamış meseleyi...
__Bunlar, seni oğullarına istemeye gelmişler kızım...Evlenmek o zaman aklıma girdi.O güne kadar hiç düşünmemiştim...O günde düşünmedim... küçücüktüm nasıl evlenmeyi düşünebilirdim ki;
Tutturdum istenmem diyerek...Ama bizim oralarda çocukları kim dinler? Önce babam sinirlendi.
__Ne demek kız istememek? Ne demek hayır demek? Hele sen ...Biz he demişsek eğer, o iş olacaktır...Anam "heee verdik ya..söz kesildi...
__Ben istemiyorum o adamı...Evlenmekte istemiyorum zaten...
Gülserenin sesi boğuldu kaldı odasında...Yararı da olmadı...Düğün hazırlıklarına başlandı...
Ağlamayı geride bırakmıştı artık gülseren...Olanlar olmuştu...Gelin gitmenin heycanı sarmıştı içini...Evlenmek, bilmediğin bir dünyaya girmekti...Merak ediyordu herşeyi...Özellikle "erkeği"...O'nunla yatmayı...Hiç erkek arkadaşı olmamıştı köyde... Nasıl olsun ki, daha on dördündeydi..
Yedi gün, yedi gece sürmüş düğünü...sonrasında Gülseren daha ondördünde çocuk denecek yaşta evli kadın olmuş...Yıllar sürmüş evliliği alışamadığı kocasıyla birlikte, bu evlilikten iki çocukları var şimdi yaşamda...tatsız tutsuz bir yaşam mücadelesi vermiş ondördünden beri...
En çok yaşamını sevmediği biriyle geçirdiğine yanıyor...susuz kalmış verimsiz toprak gibi...