- Kategori
- Siyaset
Üçüncü Abdülhamit Dönemi

Yazının başlığını okuyunca bu yazının içinde bulunduğumuz zamanla, ikinci Abdülhamit dönemi arasında kurulacak bir bağlantıya dikkat çekmek isteyen bir yazı olduğu fikrine sahip olabilirsiniz.
Sonraki bölümlerde İkinci Abdülhamit döneminin kendi içinde barındırdığı mevcut koşullarla, günümüzde tanığı olduğumuz mevcut halin benzerliği üzerinden bir takım çıkarımlar yapıcağım düşüncesi de pek tabi akla gelebilir.
Şu anda tutarsızlık ve dengesizlik üzerine kurulu ve sürekli olarak değişiklik arz eden iç ve dış politikalarımızın, Abdülhamit dönemi dünya konjüktüründe sürekli olarak değişiklik gösteren farklı bloklarla farklı denge politikaları oluşturmaya dayanan üstün siyasi yaklaşımını ilişkilendireceğim; böylece bugün memleketi yöneten siyasi akla olumlu payeler verme arayışında olduğumu dahi düşünenler olabilir.
Belki de yazının başlığını okuyunca ikinci Abdülhamit'in, tüm detaylarını insan üstü bir akılla değerlendirip şekillendirdiği, Ortodoks ve Katolik kiliseleri arasındaki rekabeti kendi lehine kullanma çabasını, günümüzün Ortadoğusundaki değişik etnik mensubiyetiler ve mezhepler arası dengelerden kendi lehimize bir pozisyon çıkarmak ve bu sayede Ortadoğu'da oyun kurucu rolünde olmak gayretiyle bağlantılandıracağım yanılgısına kapılanlar bile olacaktır.
Oysa bunların hiçbirinin bu yazının kaleme alınış amacıyla en küçük bir alakası yok. Çünkü İkinci Abdülhamit dönemine ait, bahsi geçen yönetsel yetkinlikle şimdi arasında bağlantı kurmaya çalışmak ortalama bir zekaya sahip herkes için en basit ifadesiyle kulağa çok komik gelen bir saptama olacaktır.
Lakin İkinci Abdülhamit dönemi aynı zamanda tüm bu yüksek politik zekaya rağmen ciddi bir istibdat (Baskı) döneminin de varlığına işaret eden bir süreç olması bakımından günümüzle yakın benzerlikler kurulabilecek bir zamanı da ihtiva eder aynı zamanda.
Sonuç olarak illaki bir benzerlik kurulacaksa bugün ile o dönem arasında, bu manada ciddi benzerlikler bulmak son derece kolaydır.
Hafiyelik mekanizmasının zehir zemberek bir şekilde işlediği, jurnalcilik faaliyetlerinin hayatın tüm aşamalarında kol gezdiği ve insanların hiçbir şekilde bir diğerinde güveninin kalmadığı bu dönemde, büyük istihbarati başarılar elde edilmiş olsa da farklı düşüncede olan hiç kimsenin hiç beklenmedik bir zamanda hiç alakası olmayan bir nedenden dolayı soluğu sürgünde alması içten bile değildi.
Herhangi bir kanıta ihtiyaç duymadan sadece fişeklenmiş bir jurnal ile özgürlüğünden, güvenliğinden ve tabiki de geleceğinden mahrum kalma ihtimalinin söz konusu oluşu toplumsal huzuru olumsuz etkileyen bir şeydir.
Fakat bütün bunların ötesinde işin bana göre en acı taraflarından bir tanesi, benzer bir örneği geçen hafta geçen kendi gazetemizde köşesi olan yazarlar arasında görmek olmuştur.
Bir yazarın bir diğerinin yazısına karşı söyleyeceği bir sözü varsa, bunu kendi düşünce ve birikimine göre uygun bir lisanla dile getirme imkanı varken onun memleket sevdasını sorgulatacak bir şekilde ulusal basına şikayet ediyor olması asla kabul edilebilir bir şey değildir !
Bir gazetenin köşe yazarları arasında tabiki fikir ayrılıkları ve küçük atışmalar olabilir. Ve hatta uygun bir lisan kullanıldığında bu tür atışmalar çok keyifli okumalara da zemin hazırlar.
Okuyucu bunu sever takip ve merak eder. Aynı zamanda böyle bir gündem gazete tirajına da çok olumlu etki eden bir katkı sağlar.
Fakat bir yazarın diğerini yazısından dolayı eleştirmek yerine onu birileri arayıcılığıyla hedef göstermek gibi bir üslubu tercih etmesi akıldan önce vicdanı ilgilendiren bir husustur.
Aslına bakılırsa geçen haftaya ait bu hadise geçen haftanın bir olayı değil; son on beş yıllık dönemin kısa bir özeti gibidir adeta. Bu bakımdan değerlendirildiğinde çok da şaşırmamak gerekir belki de kim bilir!!
Şimdi düşünüyorum da memleketimin gazetesinde insanımıza bir faydamız dokunsun diye yazılar yazıyoruz.
Memleketin radyosunda sesimizle soluğumuzla insanlara hayata dair güzel mesajlar verebilir miyiz diye işimizden ailemizden feragat ediyoruz.
Memleketin futbol takımında yöneticilik yaparak yeni bir spor kültürü inşa etmekte bir faydamız dokunur mu diye çırpınıyoruz.
En küçük bir karşılık ve zerre menfaat beklemeden tüm bunları yaparken bir de bakıyorsun ki; böyle akla ziyan şeylere tanık olmuşsun.
Yemin ederim soğudum!!!!