- Kategori
- Blog
Üleşmek ister misiniz?

Özgün bir bayan!
İnsanoğlunun naturasında vardır benzersiz olmak! Özellikle de hanımların kılık kıyafet ve saç modelleri konusunda ne kadar titizlendikleri bilinen bir şeydir. İsterler ki hep benzersiz ve özgün olsunlar. Aslında erkekler de pek farklı değildir ama onlar pek kılık kıyafete bakmazlar…
Mesela cep telefonu… En incesi, en hafifi, en küçüğü, sırt kaşıyanı, kapı açanı veya en bilmemnelisi onların olsun isterler. Kangal köpeğinin en irisini, en çok hırlayanını, en hızlı paça kapanını… Arabanın en hızlı kaçanını... Silahın ondörtlüsünü, manitanın onbeşlisini isterler haliyle. Saymakla bitmez yani. Yeter ki özgün ve henüz el değmemiş olsun.
Örneğin şu” Nickname”yi ele alalım:
“THEalfOnsoZıRtPırT”…
Ne kadar da benzersiz ve özgün bir “rumuz”, değil mi? Kimya formülü gibi. Geçin klavyenin başına da yazın bakalım aynısını… En az on dakikanız gider yani. Ne dile geliyor, ne de klavyeye! İşte, ”özgünlük” dediğimiz budur!
Tabii bütün bunlar “vitrini” süslemeye yarayan “beyhude” uğraşlar. Her zaman başarılı olunacağı anlamına gelmemeli. Benzersiz olacağım diye saçını kırmızıya boyatan bir hanımın (Bayan demiyorum, dikkatinizi çekerim), katıldığı ilk davette hayal kırıklığına uğradığı da bilinen bir gerçektir. Ortalık kiraz bahçesi gibi kırmızı kırmızıdır şansına. Davete saçını boyatamadan gelen “kestane saçlı” hanım ise hiç tahmin etmediği bir şekilde gecenin yıldızı olabilir.
Olayın bir başka boyutu da günlük dilde kullandığımız sözcüklerle ilgilidir. Uzmanlar, Türk insanının ortalama üç yüz sözcükle meramını anlatabildiğini tespit etmişler. Papağan ve muhabbet kuşlarıyla karşılaştırdığımızda ortaya muhteşem bir tablo çıkıyor ve insanın göğsü kabarıyor haliyle.
Bu konuda da “özgün” olayım, kimsenin kullanma zahmetine katlanmadığı sözcükleri kullanarak bir “fark” yaratayım diyen yok! Herkes “anlaşılır” olma telaşında! Güzel Türkçemizde en “anlaşılır” sözcük ise, her niyete yenilen muz örneğinde olduğu gibi “Paylaşım” sözcüğüdür tabii. Hangi tümcenin içinde yer alırsa alsın, ne manada kullanıldığı anlaşılmasa da “sezinlenir” ve “anlamış” gibi yapılır. Birisi “paylaştık” diyorsa eğer, vardır bir bildiği. Üstüne üstüne gidip kurcalamak, “Ne demek istiyorsun?” diye sorgulamak pek şık bir davranış değildir.
Bu sözcüğü başımıza musallat eden de bildiğiniz gibi sevgili Ali Kırca’dır. Akşam haberlerini sunduktan sonra, ertesi akşam için izleyicilerine “Hayatı paylaşmak için” diyerek “gel gel” yapardı ve bildiğim kadarıyla hala bu huyundan vazgeçmiş değil.
Ülkeden uzakta yaşıyoruz ya, ilk önceleri pek anlayamıyordum “Paylaşalım, paylaştıkça çoğalırız” diyenleri. Ama şimdi öğrendim artık! “Evlenmek, çoluğa çocuğa karışmak iyidir” anlamında kullanıldığını biliyorum şimdi. İnsan zamanla öğreniyor işte. Birisi size “Paylaştık ve çoğaldık” diyorsa eğer, lafı fazla uzatmadan ve “mecaz” şeyine aldırmadan “Allah analı babalı büyütsün” dersiniz. Şaşırırsa da aldırmayın, lügat paralamadan önce düşünsün, size ne? O, anlatabildiği kadar, siz de anlayabildiğiniz kadarsınız zaten. Uzlaşabileceğiniz ortak bir nokta her zaman bulunur, hiç merak etmeyin.
Siz şimdi, “E peki, madem öğrendin bu romantik sözcüğün anlamını, niye kullanmıyorsun o zaman Culduz Efendi?” diye sorabilirsiniz elbet.
Benim başım kel mi? Ben de “özgünlük” peşindeyim tabii. Herkesin diline pelesenk ettiği bu sözcüğü niye kullanayım? Evlenmek istesem “Ben evlenmek istiyorum arkadaş” derim resmen! Aklımı peynir ekmekle yemediğim için demiyorum işte!
Hem sonra bilenler bilir… Ben burada yazılarımı “üleşmek” için yazıyorum!
Üleşmek güzeldir! Üleşirsek çoğalırız.
Bir sana, bir bana, bir sana, bir bana! Yaz bana, yazayım sana! Öner beni, önereyim seni(ama aradan bir hafta geçsin, al gülüm ver gülüm olduğu anlaşılmasın).
Sizin anlayacağınız…
Fifti fifti yani! İşinize gelirse.
Not: MB arşivinde yaptığım araştırmalara göre bizim yazı agorasında en çok kullanılan sözcük “Paylaşım” sözcüğü… En çok kullanılan yazı başlığı ise “Kadınlar ne isterler?”…
Ne kadar ilginç değil mi?