- Kategori
- Deneme
Umuda mektuplar (1)
Hayır hayır bu kadar kolay kabullenme yenilgiyi, o kadar çoksa önünde birikmiş zorluklar sen daha zor ol onlardan. Her gerçek bir tokat olup suratına indiğinde aldırma yüzünün kızarıklığına, farzet ki bir kırmızı gül olmuş yanakların, farzet ki bir arı konmuş o gül yanaklarına, özün bal olacak biraz katlansan o acıya...
Aklına gelir mi yaşamında ki en değerli anıların? Öğretmeninden aldığın ilk kırık not, sevdiğini söyleyemeden kaybettiğin platonik aşkın, eve geç kaldığın için babandan yediğin ilk tokat... Şimdi gülümsersin hayal meyal hatırladıklarına ve bilirmisin her zaman için en değerli anılarını en "zor" ların oluşturur.
İnadına ıslık çalabilir misin hazmedemediklerin çöktüğünde gırtlağına, gülümseyebilir misin kan ter içerisinde bir kabusla tek başına kaldığında, tekerlemeler söyleyip şiirler okuyabilir misin yaşamın kendinle dalga geçtiğini sandığın bir zamanda? İşte bunları yapabildiğin sürece yenilgisizsindir ve yenilgisizliği yaşayabildiğin sürece mutlusundur!
Hayır hayır bu kadar kolay kabullenme yenilgiyi, o kadar çoksa önünde ki engeller sende bir engel ol en başa çıkılmaz olumsuzlukların önünde. Her hengame bir kördüğüm olursa beyninin içerisinde, aldırma yaşamın seni sınamaya çalışmasına, farzet ki bir körebe oyunundasın, farzet ki öylesine bir oyun işte, hep ebe sen olmayacaksın ya...
Bozmak kolaydır her zaman için yapmaktan ve kaçmak, korkusuzca dikilmekten karşısında korkularının... Hangi fırtına dinmemiştir ki, hangi gece ulaşmamıştır sabaha? Umut yüreğinin en derinliklerinde, umut gözlerinin retinalarında, umut yakarışlarında, umut beyhude akıttığın gözyaşlarında... Umut çayına attığın şekerinde, umut bir kibrit kutusunun içerisinde, umut dağınık masanın üzerinde ki defterinin arasında, üç parmak arasında ki kaleminde, dilindeki türkünde, umut avuçlarını içinde...
Hayır hayır o kadar kolay kabullenme yenilgiyi, o kadar çoksa elindeki eksiler sende bir eksi çiz seni üzenlerin üzerine. Her patavatsız kelime bir deprem oluyorsa bedeninde aldırma çürümüşlüklerin seninle matrak geçmesine, farzet ki bütün hepsi müzikal bir komedi, farzet ki sen bu sahnenin senaristi, bir kalem oyunu ve alkışlarla oyun bitti...
Belki de saçma gelir şimdi bu avuntular, acırsın kendine, elinde tuttuğun gülün yaprağından çok dikeninin olduğunu sanarsın. Eğer tüm isteklerini bir bir almış olsaydın yaşamdan, şimdi verecek neyi kalmıştı ki sana? Bir gayen olamayacak, bir hırsın olamayacak, yaşamış olmak için yaşayacak, mücadelelerinin vereceği galibiyet sevincini tadamayacaktın!... Nemli gözlerini alıştırma nazikliğine, güçlü olmayı öğrensinler ki görebilsinler ufkun ardındakileri. Bugün de yenilmedik de, bugün de omuzlarımız dik, boynumuz dik, belimiz dik, nedir kaçırılan, nedir giden, nedir yitik?
Haydi şimdi bırak bunları, biliyorum gecenin bir yarısında defalarca okuyacaksın aynı satırları ve nazikliğine alıştırma dediğim gözlerini mütemadiyen o odanda ki kısık masa lambasının altında yoracaksın. Biliyor musun, ben de gecenin bir yarısında yazıyorum bu mektubu ve benim de ışığım kısık, gözlerim yorgun. Eğer sana bir kibrit kutusunun içerisinde ki, bir defterinin sayfalarının arasında ki ve yüreğinin en derinliklerinde ki umudu tarif edebildiysem ne önemi var yorgunluğun?
Dediğim gibi o kadar kolay kabullenme yenilgiyi, o kadar çoksa hayattaki muammalar, sen de bir muamma ol bırak onlar çözsünler seni. Her tükeniş biraz daha alıp götürüyorsa sendekileri, aldırma yaşamın bu nahoş cilvelerine, farzet ki bütün hepsi bir gölge oyunu, farzet ki yaşam hepden bir rüya...
Alper Kutay Erke