Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '13

 
Kategori
Sinema
 

Umudunu Kaybetme

Umudunu Kaybetme
 

alıntı


2007 yılında beyaz perdede Türk seyircisi ile buluşup duygu seline kapılmamıza sebep olan bir filmdi Umudunu kaybetme…

Chris Gardner’in kendi yaşam öyküsünü kaleme aldığı “The pursuit of happiness” adlı kitabından alıntı olan Umudunu kaybetme filminde Will Smith ve oğlu Jaden Smith’i aynı anda beyaz perdede görüyoruz. Will Smith’in muhteşem performansı ve Jaden Smith’in sempatik tavırları sayesinde kolaylıkla film sizi içine çekiyor…

Chris Gardner çok zor bir çocukluk dönemi geçirmiş daha yedi yaşındayken kendi de evlat sahibi olduğunda çocuklarını asla bırakmayacağı konusunda söz vermiş bir babadır.

Film Chris Gardner’in maddi sıkıntılara göğüs germe çabaları sırasında 5 yaşındaki oğlu Christopher’in annesinin evi terk etmesi ile başlar.  Kitapta oğlunun o dönemde 2 yaşında olduğunu, filmde ise 5 yaşında olduğunu görmekteyiz. Oğluyla birlikte kalan Chris Gardner bir pazarlamacıdır ve tıbbi malzemeler ( son zamanlarda ise tarayıcı adını verdiği kocaman bir tıbbi cihaz) pazarlamaktadır. Ne kadar çalışırsa çalışsın mali durumunu toparlayamamaktadır.

 Bir gün elinde tarayıcı adındaki bu cihazla doktor randevusuna giderken kaldırımın kenarında kırmızı bir Ferrari’nin durduğunu fark eder. Ferrari’nin içinden inen fiyakalı genç bir adamı durdurup: “- Efendim, izninizle iki sorum var. Bu arabayı alabilmek için ne iş yapıyorsunuz? Bu işi nasıl yapıyorsunuz?”diye sorar. Genç adam:-“ Borsacıyım. Şu binada borsacı olmak isteyenler için bir kurs veriyorlar”.diye cevap verir. Kursa kayıt için müracaat eder ama kursun şartları çok ağırdır. Kurs altı ay sürecektir, hiç ara verilmeyecek ve kursiyerlere hiçbir ücret ödenmeyecektir. Altı ay sonunda bütün kursiyerler arasından sadece bir tane kursiyer işe alınacaktır. Chris Gardner kursa başlangıç için gerekli sınavı geçer ve mülakata çağırılmak için gün saymaya başlar. Kursa kabul edilmesi için katılması gereken mülakata bir gün kala evini badana yaparken eli yüzü boyayla lekelenmiş bir halde ve atletli bir şekilde,  kira borcunu ödeyemediği için eve gelen polisler eşliğinde nezarete atılır.  Ertesi sabah karakoldan çıkarak koşa koşa mülakata gider üzerini değiştirecek vakti bile yoktur. Mülakatın yapıldığı salona girdiğinden görüşmeyi gerçekleştirecek yetkililer şaşkınlık içerisindedir. Önceki sınav notu ve Chris’in azmini de es geçememektedirler. Mülakat kurulunun karşınında çok içten tavırla candan bir tokalaşmanın ardından gerçekleri bir anlatır. Mülakat sonunda kurul başkanı:”- Karşıma atletle gelen bir adamı borsacı olması için kursa kabul etsem, ne dersin”, demiş.- “Herhalde çok iyi bir pantolonu vardı”, derim efendim. Cevabını vermesi üzerine oluşan olumlu havadan sonra Chris kursa kabul edilir.

Chis kursa kabul edilmiştir ancak evsizdir. Chris ve oğlu kimi zaman evsizlerin kaldığı barınaklarda kalmak için uzun kuyruklara girmişler, barınaklarda yer kalmadığı zaman yeraltı treni istasyonlarında gecelemişler. Kurs süresince para alamadığından ek iş yapmak zorunda olan Chris elindeki tarayıcı adını verdiği tıbbi cihazları pazarlamaya devam etmiş. Bir yandan kurusun yöneticileri onu hiç olmadık ayak işlerine koşturmuş, bir yandan da kursta başarısının ispatlamak için diğer kursiyerlerin cesaret edemeyecekleri iş adamları ile randevuları ayarlayıp küçük oğlunu da alarak onların evlerine konup olup beraber maçlara bile giderler. Elinde kalan son tarayıcı isimli tıbbi cihaz bozulmuştur ancak Crisin paraya ihtiyacı vardır ve cihazı tamir edip satmak zorundadır.Cihazı tamir etmek için oğlunu uyuttuktan sonra geceler boyu cihazın başında kalarak 24 saat uykusuzluğa bile dayanmaktadır.  sonunda cihazı tamir eder ve cihazı alacağına söz veren doktora satar .Chris o gece para kazanmanın mutluluğuyla oğluyla hamburger yer ve motelde kalırlar.

Kursun sonuna kadar çok sıkıntıyla karşılaşmıştı ancak yılmamıştı. Hedefindeki tüm hisse senetlerini satmıştı. Son gün mülakata gittiğinde Yöneticisi ona;-“ Bugün burada kursiyer olarak son günün “demiş. Ve eklemiş: “- Yarın burada bir borsa simsarı olarak işe başlayacaksın çünkü.”O anda Gardner'ın gözleri dolmuş.”- Zor oldu mu Chris”, diye sormuş yönetici.- “Çok zor oldu efendim”, demiş Chris.

Ertesi sabah iyi maaşlı bir işi olan Chris Gardner altı yıl sonra kendi şirketini kurmuş. Onbeş yıl sonra da şirketini milyonlarca dolara satmış. Ve hayatını kitap haline getirerek genç girişimcilere hayatta hiç bir şeyin hayallerinin önüne geçmemesi konusunda öğütler vermiştir.

Filmde Oğlu ile basketbol oynarken oğlunun başarısız atışları karşısında üzülüp yapamıyorum, beceremiyorum serzenişleri karşısında "Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme benim bile. Bir hayalin varsa peşini bırakmamalısın. İnsanlar kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söylerler. Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma. Git ve al. O kadar." diyerek bizi düşündüren ve yine bir gün oğlunun “Baba dinlesene; bir gün adamın biri boğuluyormuş. Bir tekne yaklaşmış ve biri şöyle demiş 'Yardım ister misin?' 'Hayır, sağol Tanrı beni kurtaracak.' demiş. Sonra başka bir tekne yaklaşmış ve 'Yardım ister misin?' diye sormuş. Adam *'Hayır sağol Tanrı beni kurtaracak.' Sonra adam boğulmuş ve cennete geçmiş. Demiş ki 'Tanrım neden beni kurtarmadın?' Tanrı da demiş ki : 'Sana iki tekne yolladım ya salak.” diyerek bizi güldüren baba ile oğlu arasında geçen replikler unutulmazdır.

Chris Gardner’in kişisel web sayfasında biyografisini ziyaret edebilir. Küçük Cristopherin yıllar sonra babası ile birlikte olan fotoğrafını da görebilirsiniz.

http://www.chrisgardnermedia.com/

 
Toplam blog
: 17
: 1181
Kayıt tarihi
: 20.02.13
 
 

1981 Ankara doğumlu. İşletme Fakültesi Mezunu. Okur, dinler... ..