Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '10

 
Kategori
Deneme
 

Umutlar tükenirse

Umutlar tükenirse
 

Ne zaman tükenir umutlar? Umutların tükendiği yerde vedalar başlamaz mı? Ve sevgiye açılan her yeni parantezde yeni bir umut taşınmış, en başa yerleştirilmiştir dünden.

Eski yaralar sarılacaktır. Yeni yaralar da alınacaktır. Kendine iyi bak der, arkamızı dönüp gideriz. Kendimizden kaçarız çoğu zaman. Bu cümlenin içinde öyle hüzünler, öyle iç çekişler, öyle bir sevgi de gizlidir ki… Veda ederken “ Ne olur sanki geri döndürebilsek zamanı, keşke gitme kal diyebilsem ya da o bana dese.. “ duyguları da gizlenmiştir. Ama bir şeylerin parçalandığını, düşüp dağıldığını ve bir daha birleşemeyeceğini, eskisi gibi olamayacağını biliriz ve susarız. Yürekten geçenlerin küçük bir parçasını bile dudağımızdan dökemeyiz, düğümlenir kalır boğazımızda.

Allah’a emanet edelim sevgimizi. Vedaya hazır değilsek veda etmeyelim. Zaman kaybı ve üzüntüden başka bir işe yaramaz. Her vedanın içinde biraz da seni seviyorum gizlidir. Sevmediğimiz birine neden veda edelim ki. Vedalar keşkeler de barındırır. Sevilen ve veda edilen hep içinizde saklıdır.

Zaman en iyi ilaçtır derler. Yaraların iyileşmesi zaman alsa da, izleri kalsa da mutlaka iyileşecektir. Belki yeni yaralar da alacağız sonradan, çizikler, sıyrıklar, daha da derin yaralar…

‘’Mutsuz köyün kavalcısı ‘’ rumuzlu bir arkadaşım şöyle demişti bir gün bana:” Ben şimdi anladım bendeki hüznün sebebini. Ben gülümseyemiyorum. Yanımda olsa da sevdiğim, uzakta olan yüreği kanatıyor içimi. Bunu biliyordum da kendime itiraf edemiyordum sanırım. Dışarıdan bir başka yürek bunu söylediğinde, fark ettirdiğinde anladım. Şöyle iç huzuru ile gülümseyemiyorum. “ Evet, aşk varsa ortada gülümsemenin de acının da dibine vuruyoruz. Aşkı anlamak, tanımlamak çok zor.

Unutmaya başlarsınız. Bir gün en ummadığınız yerde çıkıverir geçmiş karşınıza. Eski sızınızı anımsarsınız. Merhaba dersiniz belki de çekinerek. Küçük bir çocuk olabilir yanı başımızda eski sevdiğinizin elinden sıkı sıkı tutan. Başını okşarsınız, boğazınız düğümlenerek. Bakışlar buğulanmıştır. Sesiniz titrer ‘’ Nasılsın?’’ derken.

Zamanın hızla tükendiğini fark etmişsinizdir. Ve eğer hala yalnız iseniz sol yanınızdaki sızı daha da artar. Elinizi uzatırsınız merhaba derken. Geçmişin ağırlığı üstünüzdedir. Bakmayı özlediğiniz o gözler tam karşınızdadır ve bakışlarınızı kaçırırsınız. Oysaki ne çok istersiniz o an bile derinine bakabilmeyi ve bir iz bulabilmeyi, görebilmeyi. Ama yapamazsınız. Bakabilseniz de eski yaraların yeniden kanamasından başka işe yaramaz zaten. Küçük oğlanın veya küçük kızın ipeksi saçlarını okşarsınız belki bir kez daha, sanki sevgilinin saçına dokunur gibi.

Kilo almıştır belki biraz, belki de sizin saçlarınıza aklar düşmüştür, onun yüzü solmuştur… Duygulanırsınız, gözleriniz yanar. Ve yine bir “ Hoşça kal “ der gidersiniz.” Kendine iyi bak” Yeni bir vedadır bu. Kaybettiklerinize ve geçmiş zamana veda, kendinize veda, serseriliğinize veda... Gözleriniz dalar gider. Son bir kaçamak bakışın ardından yine gözden kaybolur eski sevda. Kalırsınız çaresizliğinizle tek başınıza.

Önünüzde uzanıp gider yollar ve zaman. Belki de en uzun yol kendimizi bulmak için çıktığımız yoldur.
Ve belki yine bir gün, yeniden; '' Nerede kalmıştık '' dediğimizde, geride kalan zamanla şimdi arasında yitirilenleri nasıl telafi edeceğimizin de telaşına kapılırız. Korkarız belki de. Ama yine de kalınan yerden devam etmeyi göze alabilmişsek içimizdeki yaşama sevinci ayaklanmış ve bize yol gösterecek demektir. Yavaş ve ürkek adımlarla da olsa, karanlıklarda el yordamıyla da olsa devam edebilmeliyiz.

Richard Bach, der ki:
“Vedalar canını sıkmasın. Yine buluşabilmek için bir ‘hoşçakal’ gereklidir.”

Hoşçakalın, umutla kalın, sevgiyle kalın.

Müşerref ÖZDAŞ

 
Toplam blog
: 59
: 676
Kayıt tarihi
: 13.09.09
 
 

10.06.1961 Kütahya-Simav doğumlu. Tüm eğitim hayatı İzmir'de geçti. 1982 E.Ü.Fen Fakültesi Biyolo..