Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '10

 
Kategori
Deneme
 

O Şehir...

O Şehir...
 

Nehir; sen şehrin içindesin, şehir de senin...Zaman, gerçeği gördü!...


Zaman, gözkapaklarını yumdu sıkıca… Görüyordu… Her “ân”ı; kirpikten süzülen, kirpiği besleyen birer damlaydı. Damlalar yanakta sıralanınca; zaman, “yanan can”a fısıldadı. Can’ın içine hoş bir serinlik doldu. Nemli bir bulut, bütün yüzü kapladı, sevecen. Hani, gözkapakları kırpışıverse âniden; “bir ânlık damla” nehre düşecekti. Gözler, bunu biliyordu; bu bilgi huzur veriyordu gözlere. Emindi gözler; yılların şefkatini biriktirmiş hayat ülkesi, sahip çıkacaktı damlaların tuzuna. Vermeyecekti asil yüz zamanın bu tek sırrını; can vadisini görmeyenlere… Ve tadın sırrı, o tuzdaydı…

Önce; bir, tek bir damla dayanamadı hayatın yüküne… Buluttan aşağıya, taa aşağılara süzüldü, süzüldü, süzüldü. Yürek deltasına damladı… İlk damla inince sahip olduğu derinliğe, damlanın içi ferahladı; taht kurdu, ezelden âşina olduğu yere…

Işığı gören bütün damlalar, sessizce arkasından takip ettiler ilk damlayı. İplik iplik, dizi dizi aktılar, canlanan yüreğe… Yürek, her damlada hayat buldu; aktı, aktı, aktı… Yürek taşan damlalarla “hayat nehri” oldu. Nehir; asildi, olgundu. Hiç bugüne kadar böylesi dolu, böylesi içli damlalar görmemişti. Tam vaktinde, nehir; bugüne kadar hiç görmediği ama bugüne kadar gördüklerinden daha tanıdık, daha sıcak olan sonsuz damlaları bağrına bastı. Vakurdu…

Yürek, işte şimdi; önüne geçilmez, “durgunluğunda bile çağlayan”, kocaman, gerçek bir nehirdi. Yüreğin akışına dur durak olmazdı, bundan böyle… Canlandıkça aktı, aktıkça canlandı yürek. Gözden yüreğe kesintisiz akan ve “bu ândan” sonra aralıksız akacak her damla, yüreğe can katıyordu. Her can alış, yüreğin hayalini bir kat daha berraklaştırdı. Bu sonsuz ve billur akış, yüreğin hayalini yüreğin gerçeğine koşturuyordu…

Zaman; bu koşuyu bekliyordu asırladır, sükûnet içinde… Koşuyu bekleyen asır, zamanın gerçeğine ermişti sonunda… Bütün nehir, bütün akış, bütün yürek ve bütün gözyaşı; o can veren, tek damladaydı. Ve zaman, tek damlanın “şehre” koştuğu “ân”a ermişti… Ân, sonsuzdu… Kucaklaştılar…

Hayat bulan yürekli nehir, şehrine tüm içtenliğiyle, tüm doğallıyla akıyordu artık… Varılacak tek yer ”o şehir”di… Varılan da; O…

O şehir; gözkapakları yumukken bile, kirpikleri her biri bir damlalık “ân”ı biriktirirken bile, gün kadar aydınlık bir gerçek olarak “görülen” şehir…

Yürek can buldu; akan her damlada sonsuz varlığına koşarken… Var ol, Şehir! Nehrin akışına sebep sensin… İnan Yürek! Sen, şehrin içindesin; şehir de senin… Gördüm…

Zaman sensin, “ân” senin… Süzül Ey Gözyaşı, yumuk gözlerden!... Gül, Ey Damla! Tadın, tuzun olsun; tuzunsa tadın… Gerçeği yakaladın… Sarıl! Hakkındır!

Yegâh Elif Mİrzâde

 
Toplam blog
: 191
: 769
Kayıt tarihi
: 21.07.09
 
 

“Yazı yazmak” bir Yürek Yolculuğudur. Okumak ve yazmak bana Edebiyat alanının kapılarını açtı… Ed..