Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

31 Temmuz '08

 
Kategori
Bilim
 

Üniversite Gelenekleri ve ODTÜ Ruhu

Üniversite Gelenekleri ve ODTÜ Ruhu

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi. iortas@cu.edu.tr

ODTÜ Cumhuriyetimizin Önemi Bir Kazanımıdır

Üniversiteler kendilerine özgü gelenekleri olan kurumlardır. Üniversitelerin kendi geleneklerin olması ve kendi değerlerini yaşatmaları kurumsal üniversite anlayışının gerekliliğidir. Kurumsallaşan, gelenekleri olan, ulusal ve uluslararası bilimsel ve eğitim kalitesi saygınlığı olan üniversiteler dünyada hep saygı ile karşılanmış ve nitelikli öğrenci ve öğretim üyelerini bünyelerine çekmeyi başarmış kurumlardır. Bu kurumsallaşmayı ülkemizde sağlayan üniversitelerden biri ODTÜ. Yurt içinde ve dışında örgütlenen ODTÜ mezunlar derneği, ODTÜ toplulukları bir geleneğin öğretilerini yaşamaktadırlar.

ODTÜ’ye ÖSS sınavlarında yüksek puanla kazanarak gelen öğrencilerin genelde çözümleme gücü yüksek olduğu için olayları analiz etme ve reaksiyon gösterme davranışları farklılık oluşturabilmektedir. ODTÜ kurulduğu 1956 yıllından bu yana ülkemize çok sayıda eğitim niteliği ve aydın vasfı yüksek insan kazandırmıştır. Bugün devlet yönetiminde ve özel iş hayatında çok sayıda başarılı ODTÜ kimliği taşıyan insan bulunmaktadır. ODTÜ, bir kurum olarak cumhuriyet döneminin en önemli kazanımlarından biri olduğu inancındayım. Bu nedenle ülkemizin göz bebeği ODTÜ korunmalı ve daha çok ODTÜ gibi üniversitemiz olmalı.

ODTÜ Ruhu Nedir? Nereden Geliyor?

Sık sık ODTÜ ruhu diye bir ifade kullanılır. Kimi OTDÜ mezunu olmanın onurunu vurgularken, kimi onun geçmişten beri taşıdığı direnme ve dönüştürme anlayışını vurgular.

Tabii nedir bu ODTÜ ruhu denildiğinde ilk akla gelen; öğrencisi, çalışanı, idari ve öğretim üyesi kadrosu ile bir bütünlük içinde ortak dayanışma göstererek nereden gelirse gelsin her türlü eleştiriye açık olması kadar eleştiri yapması ve “her tülü dayatmaya ve dış tehdit”e kaşı en azından demokratik yollarla tepkisini dile getirebilme cesareti göstermesidir.

ODTÜ yönetimleri de bu konuyu hep benimsemiş ve öğrencilerin demokratik tepkilerini sergilemede esnek davranılmıştır. Bu duygudan esinlenmiş olacak ki, geçmişte Amerikan büyük elçisinin arabasının yakılmasından başlayarak üniversite işgalleri dahil son yıllarda bir çok tanınmış simanın ODTÜ’de öğrenciler tarafından protesto edildiği ancak yöneticilerin öğrencileri kolluk kuvvetleri durdurtmadığı ve tutuklatmadığını gördük. Sanırım ODTÜ’yü ODTÜ yapanda bu, kırıp dökmedikçe, cana ve mala zarar vermeden demokratik şekilde itirazını yapmayı sağlıklı bir demokrasi için üniversitenin öncülük etmesi ODTÜ yönetimlerince de benimsenmiş gözüküyor.

ODTÜ Üniversitesini Savunmada Birlik Beraberlik Göstermiştir

Bugün ODTÜ ile Anakara Belediyesi arasında yaşanan imar sorunu (ODTÜ kampusunda 45 binanın yeni imar planı bulunmadığı ve kaçak yapı sınıfına girdiği gerekçesi ile 1 milyon 800 bin YTL cezaya çarptırılması) ve Eymür gölü konusunda çıkan tartışmada öğrencilerin ve üniversite yöneticilerinin ODTÜ ruhu ile bir anda tepki göstermesi ve üniversitelerine sahip çıkmaları çok anlamlı.

Yasanın Belediye verdiği yetkinin doğruluğu yanlışlığını bilmiyorum ancak önemsediğim nokta üniversitenin bütünlük içinde bir zamanlar Ankara İl sınırları dışındaki yerleşkesinin ilk kuruluş hali ile korunması konusunda gösterdiği tepkidir. Bir TV kanalında ODTÜ öğrencisi, çalışan ve yöneticilerinin bir birlerine kenetlenerek üniversitelerini savunması bu ruhun veya geleneğin yaşadığını gösteriyor.

Bu bağlamda önce ODTÜ rektörü Ural Akbulut sert tepki göstererek “gücü yeten gelsin yıksın” ifadesi ve arkasında öğrencilerin ve mezunlar derneğinin üniversite yerleşkesinde yürüyüş yapması ile süreç yeni bir boyut kazanmıştır. "gerekirse ODTÜ'yü yıkarım" diyen Büyükşehir Belediye Başkanını protesto etmek için 21 Temmuzda ODTÜ postanesinin önünde bir gösteri çağrısı yapıldı. "ODTÜ'yü yıkmak Güven-Özveri-Tecrübe İster" adı ile oluşturulan platform tarafından yapılan açıklamada herkesi sürece taraf olmaya davet ettiler. Sayıları 100 bini bulan ODTÜ öğrencilerine, mezunlarına, çalışanlarına ve ODTÜ'yü yalnız bırakmayan herkese, kalbi gençlikle çarpan herkese, ODTÜ'den selam olsun! "Bu buluşmada, herhangi bir siyasi partinin, örgütün ya da bir başka oluşumun bayrağının, flamasının ya da pankartının getirilmemesini önemle rica ediyoruz” ifadesi kullanıldı. Nihayet gerek ODTÜ yerleşkesinde ve gerekse Büyükşehir Belediyesi önünde yapılan gösteride her kesimden insanın bulunması bu ruhun korunduğunu gösteriyor.

Üniversiteler Toplum Öncülük Etmek Zorundadır

Toplumun halen bir çok konuda objektif, akıl ve bilgiden yana sağduyulu üniversite tepkisini benimsediğini görüyoruz. Toplum her şeye rağmen üniversite ve bilginin kadrini biliyor ve ondan yana taraf oluyor. Bize düşen toplumun güvenine laik olmak, bilimin ve üniversitenin bize verdiği yetki ile toplumun gerisinde değil toplumun önünü açacak düşünsel dönüşümleri ortaya koymaktır. Toplumun göremediğini görmek, söyleyemediğini söylemek, düşünsel dönüşümleri cesurca ortaya koymak üniversitelerin üniversitelilerin birinci görevidir. Üniversiteler bir ülkenin sağlıklı gelişimi için eğittiği insanlarına yer yer yanlışlara karşı çıkabilme öz güvenini de kazandırmalıdır. Bu bağlamda üniversitelerin kendilerine özgü geleneklerinin oluşması önemli ve zorunludur.

Çukurova Üniversitesi Ruhu Var mı?

ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, ODTÜ’deki "kaçak yapı" iddialarıyla ilgili olarak, "Görüntüye bakarsanız, Büyükşehir Belediyesi ne yapmaya çalışıyor: Büyükşehir de imar karşılığında ODTÜ’den büyük bir arazi koparsın. Bizim, öyle verecek bir arazimiz yok" ifadesi ile en üst düzeyde yüksek sesle üniversitesine sahip çıktığını belirtiyor.

Sayın Rektör Akbulut’un arazimizde gözü var ifadesi bende üniversitemiz arazisi üzerinde halen mahkemelik olmasına rağmen bütün hızı ile süren TOKİ hastanesi ve üniversite arazisi içinde araziyi kevgire dönüştüren inşaat yapılırken üniversitemizin cılız tepkisi aklıma geldi. Bırakınız buna karşı tepki vermeyi, bazılarımız yapılan yanlış savunulmakla kalınmadı, yanlışa karşı çıkanlar da neredeyse üniversiteye zarar veriyor durumuna düşürüldü.

ODTÜ kendi üniversitesini ODTÜ ruhu ile savunurken, aklıma bizde Çukurova ruhu diye bir kavram var mı ? sorusu geldi. Yoksa, kim Çukurova ruhunu yeşertecek? Bir gün biz de her yönü ile bölgesinde ağırlığı olan kendi gelenekleri ve değerleri olan bir konum haline gelebilir miyiz? diye düşünmeden edilmiyor. Üniversitemiz de kurumsallaşarak üniversitemize ve ülkemize dışarıda yapılan dayatmalarla dur diyecek bir anlayış ve irade oluşur mu diye düşündüm. Bizler de öğrencimiz, çalışanımız, idari personelimiz, öğretim grevlisi ve üyelerimiz olarak her türlü eleştiri ve farklılığı doğal görüp, gerektiğinde ortak paydada buluşup üniversitemizin, Adana’mızın, ülkemizin sağlıklı gelişimi için çaba gösterebilir miyiz? Üniversitelerimizin kendisine yakışır ağırlığının oluşması gerekir. Bunu yapacak olanlar da bizleriz. As olan bu potansiyelin insanlık, ülke ve bölge yararına kanalize edilebilme iradesidir. Halen üniversitemizde üniversite geleneklerini yaratacak nitelikte donanımlı insan potansiyeli bulunmaktadır.

Çukurova’nın sıcak günlerinde sıcak duygularla bir gün Çukurova ruhu yaratmak dileği ile.


Not: Sayın Hocam, bazılarınızın e-posta adresi bir şekilde makinemdeki adres listesine takılmıştır. e-posta almak istemeyenler lütfen belirtin isminizi listeden çıkarırım. Şimdiden ilginize teşekkür ederim. Saygılarımla

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..