Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Üniversite öğrencilerinden en çok korkan ülke: Türkiye!

Üniversite öğrencilerinden en çok korkan ülke: Türkiye!
 

Milliyet.com.tr


Sağ-sol çatışmaları vardı, ergenlik dönemlerimde, en çok da solculardan korkarlardı, en çok onları coplar, en çok onları içeri atar, işkence uygularlardı!

Ergenlik dönemimizde Nazım’ın şiirlerini, şiirlerinden bestelenmiş şarkıları dinlemek bile yasaktı!

O yıllarda üniversite öğrencisi denilince aklıma gelen eli coplu polisler ve saçlarından yakalanmış kızlı erkekli dövülen gençlerdi…

“Anarşist” deniliyordu onlara, “Anarşikler” diyenler de vardı gerçi ama, yok demişti rahmetli babam sorduğumda, dilleri ancak o kadarına döndüğünden öyle diyorlar…

Hep bir Amerika vardı işin işinde, Türkiye oyuna geliyordu!

O dönemde Türkeş yanlısı gençlerde vardı, ama onlar daha çok lise düzeyi gençlerden oluşuyorlardı!

Gençlerden hep korkuluyordu o zamanlarda, anneler savaşa gönderilmiş askerleri bekler gibiydiler, her bir üniversiteli ailenin kalın perdelerinin parmak ile ayrılmış bir bölümünden endişeli bir göz ile karşılaşmak pek muhtemeldi!

Tabii cep telefonları da yoktu, hatta her evde telefon bile…

Korku vardı yalnızca!

Evlerde… Ebeveynlerde… Bir de lümpenlikle suçlanma korkusu vardı gençlerde!

Kaçarı yoktu: İlle birinden biri olacaktın, öyle bir şablon vardı!

Eğitimli gençlerden korktu bence Türkiye!

Koltuklarından kalkmaya, kalkmak zorunda kalmaya ya da kaldırılmaya hazır olmayan bürokratların korkularıydı aslında, Atatürk’ü ve ideallerini mi tam anlamamışlardı, hazır mı değillerdi Atatürk’ün ideallerine, hırsları ve egoları mıydı, ahh… Atatürk’ü anlasalardı o egolarından eser kalır mıydı?

Hep diyorum, izninizle tekrar edeceğim: Atatürk’ün yerinde olan kaç kişi cumhuriyeti düşünürdü?

Düşmanlardan kurtarılan topraklar üstünde sultasını sürdürürdü!

Atatürk’ten sonra bir Amerika parmağı dolaşmaya başladı etrafımızda, doğrudur da, ancak bir kandırmacası vardır ki bizim milletimizin, Kurtuluş savaşı ve cumhuriyetin kurulması ve desteklenmesi dönemlerini izninizle ayrı tutuyorum, kendini eleştirmez, her hak yalnızca kendine tanınsın ister, hata kabul etmez, eylemsiz bir söylev peşindedir; durmadan eleştirir oturduğu kahve köşesinde, sonra da Amerikan parmağı var işin içinde deyip, bireysel aklanmanın hazzı ile yatar köşesine devrilir.

Bu oyuna neden geldik, ne yapsaydık olmazdı, ne yapılırsa az zarar ile dönülür?

Bu muhakeme yapılamadı, bence!

Yalnızca günü kurtarmak adına birileri birileriyle cebelleşirken, köylü halk kolay lokmaydı, az biraz önemsenince, az biraz sırtı sıvazlanınca, biraz da bir-kaç parmak bal çalınınca ağızlarına, oylar cepteydi!

Şehirli halkın beklentileri biraz daha farklıydı, ancak onlara da çalınacak türden bal elbette ki vardı!

Çocukları geçiniz!

Yaşlılar oğullarının arkasında zaten!

Ergenlik dönemi mühim değil.

Ama üniversiteli gençler öyle değil!...

Aç ağzını, al bakalım şu bir parmak balı ile olmayacak!

Her ailenin ilk çocuğu genelde en güdük olanıdır, ilk denemedir, annelik, babalık onda öğrenilir, en çok hatalar onda yapılır, en meşakkatli zamanlarda, en plansız anlarda dünyaya gelir.

Sonraki çocuklar daha şanslıdırlar, anne-baba deneyim kazanmaktadırlar!

Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün bilinci ile uyguladığı bir sistemdi, sonradan gelenler için ise ilk anne ve babalıktı…

Hatalar da elbette yapıldı!

Her bir hükümet yeni bir çocuk doğurdu!

Her bir yetişkin evlada sahip olan ebeveynlerin düştüğü korkuya yenildi: Beni beğenmiyor mu yoksa çocuğum?

Ne kadar eleştirecek, ne kadar üstüme gelecek?

Hatalarımı yüzüme vuracak mı, ağzına bir tokat patlatsam otoritemi sağlar mıyım?

Özgürlüğünü kısıtlasam, “Ulan, seni ben var ettim!” desem…

Deneyim işte, adı üstünde, birileri ağaç yaşken eğilir diye düşündü, o nedenle hiçbir siyasi partinin el atmayı düşünmediği çocuklar önem taşımaya başladılar!

İlköğretim yaşına inmeyi düşünen bir siyasi parti, bir de iman ile destekleyerek, kendine bir hedef belirledi!

O dönemlerde üniversite öğrencileri hiç tanımadıkları, hep yurt dışından birilerinden duydukları ve iç geçirdikleri materyaller ile buluşturulmaktalardı!

Önce yabancı sigaralar girdi ülkeye, sonra anoraklar falan, kot kumaşları buradan gitse de ucuzundan, ithal edilen dikilmiş halleriydi önemsenen!

Yapay bir zenginlik sardı ülkeyi, hep özenilen filmlerdeki gençler gibi olacaktı kızlar ve erkekler!

Şeker pembesi montlar, spor ayakkabılar… Avcı yelekleri, Kızılderili çizmeleri…

Sağ-Sol artık dertleri değildi! Oh çok şükür! Düşündükleri de markalardı, renklerdi, şekillerdi, çok ala!

Bir taraftan büyüyen ilköğretim öğrencilerini düşünemediler, o çocuklar Allah ile korkutulup, Allah ile terbiye edildiler!

Allah’a itaat etmeyi öğrendiler!

Ki, Allah rızklarını verdi, okuttu, kolladı, Allah’a bir şükürleri vardı, günü geldiğinde ödemek boyun borçlarıydı!

…….

Hiç türbanlı bir kızın coplandığını gördünüz mü?

Ben görmedim!

Eskilerde üniversitelerde yoktu zaten türbanlı gençler!

Şimdilerde ise, hiç rastlamadım, inanın dövüldüklerine!

……..

Geçenlerde Yunanistan’da, Yunanistan dediğimiz nedir, ne kadarlık mesafedir, kültürü ne kadar ayrı olabilir bizden, ne olur az biraz düşünün, bir genç öldürüldü diye polis tarafınca ortalığı ayağa kaldırdılar, biz habere yorum olarak “Helal olsun!” yazdık!

Kedinin ciğere baktığı gibi…

Biliyorduk ki biz yapamazdık!

Bir grup hiç yapamazdı, yapmazdı, onlar Allah adı ile yönetilenlerdi!

Diğer grup da yapamazdı, biliyorlardı ki onlar Allah adı ile yönetilmeyenler safında yer alıyorlardı, Allah’a inançları bireysel anlamda tam olsa da!

……..

Elli kişilik üniversiteli genç İstanbul Belediyesine gitmiş, ulaşım ücretlerine yapılan zam ve kesilen bursları için…

Güvenlik güçleri tarafından püskürtülüyorlar, tartaklanarak, elli kişilik grubun otuz üç kişisi de göz altına alınıyor!

Neden?

Ne yaptı ki bu gençler?

Haklarında vatan hainliği davaları bulunanlar tarafından yönetilirken, bu geçlerin suçu yine sorgulamak mı?

Ahh… Yine Amerika’nın parmağı!

Yok canım, koltuk sevdası bunun adı!

Neden cumhuriyete dikilen gözler yargılanmıyor, coplanmıyor?

Neden, Kürt göstericiler değil de öğrenciler?

Neden ülkenin karış karış satılması sorgulanmıyor, yargılanamıyor da, elli öğrenci para derdinde diye, derdini anlatma, protesto etme niyetindeyken dövülüp, gözaltına alınıyor?

Türkiye gençlerden korkuyor!

Atatürk desteklemişti oysa… Sağduyusuna bir kez daha saygılarımla…

……..

Yunanistan’da, İtalya’da, Almanya’da ve de sair yerlerde yapılan protestolar hep hak olarak yansıyor basınımıza, bizler de kasap önündeki kediler misali ya ağız şapırdatıyoruz, ya da mundar diyoruz ulaşamadığımız ete!

….….

Bize hak aramak yasak! Hele üniversite öğrencisiysen! Akıllanırsın, hesap sorarsın, gün gelir karşısına dikilirsin, ahh aman potansiyel koltuk düşürücüsün!

……..

Gözleri öyle ya da böyle kapananlara alıştık bizler aslında, neyin ne nedenle engellendiğini de bilir olduk, bunca yıllık deneyimlerimizle, elimizde avucumuzda olanlarla korumaya çalıştığımız bir benliğimiz var şu günlerde, eni konu kaç ülke var ki geri gitmeyi tercih eden!

İlerlemek isteyenler var geri sayımın pençesinde, bu ülke için basit bir protesto bile, polis saldırmadan, gözaltına alınanlar olmadan mümkün değilken, böylesine basit bir hak için bizler cebelleşirken, lütfen, yorum getirmek istemiyorum, blog seyir defterinden sevgili Ümit Culduz’un protesto ve kampanyalar ilgili yorumunu okuyunuz! Kendisi bir mühendis olup, Almanya’da çalışmaktadır, buradan baktığımız açı ile kendisinin ki farklıdır, doğal olarak!

……..

Biz, maalesef henüz protestoları bile dikkate alamayacak bir ülkenin vatandaşlarıyız!

Coplanmadan, gözaltına alınmadan, yani karşı fikirlerden korkmayan yönetim arayışı içinde, kendimizi ifade etmek, varlığımıza yer açmak, huzur, güven ve emek harcadığımız oranda kazanç sağlayarak yaşamak isteyenlerdeniz!

Yaşımı aldım, başım nerelerde, o başka mesele, şahsi kaygımdan ziyade, var oluşumun sebebidir eskittiğim, deneyimlediğim yıllar!...

……..

Ergenliğimde coplanan, saçlarından sürünen üniversiteli gençler vardı, kırk beşime geldim, yine süpürülüyor yerlerde genç öğrenciler…

Türkiye genç nesile sahip olan ender ülkelerdendi, genç neslinden korkan ender ülkelerden biri de, aynı zamanda!

Bir koltuk derisi kaç gencin derisinden tabaklanır ki?


Gülgün Karaoğlu
Ocak,10/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..