- Kategori
- Siyaset
Uygarlık, düşünsel özgürlük ve insanlığın gelişimi

Antonio Canova'ın bir eseri
Öncesinde bireyin önemi yok, birey sadece hizmet için var
Evrenin bir noktasında, küçücük(?) bir dünyada sıkışıp kalmış insanoğlunun yaşam ve varoluş mücadelesinde, düşünsel evrimin tetikleyici desteğini göz ardı edemeyiz. Geçmişe baktığımızda insan uygarlığının gelişimi, özgür düşünce ile açığa çıkan bireysel yapıtların yoğunluğu ile aniden ivme kazanmıştır. Bilinen tarih itibariyle binli yıllar içerisinde en hızlı gelişim, son üç yüzyılda gerçekleşmiştir. İnsanlığın son üç yüzyıldan önceki politik ve sosyal durumu, tarıma ve dine dayalı, dinin yönetim erkiyle birleştiği feodal bir düzendir. Bu yaşayış içerisinde bireyler, sadece yönetim sınıfına hizmet için var olmuşlardır. Bireysel hakkın varlığı düşünülemez, sözü bile edilemez. Toplumsal gelişim ve uygarlık, bir kişinin veya zümrenin tercihleri arasında sıkışıp kalmıştır. Eğitim ancak yönetici erkin bağışladığı bir seçenek olabilmiştir. Bu hakkı kazanabilen birey, sadece, ya din adamı ya da asker olabilme hakkını elde edebilmiştir. Ötesi kişisel hakların kazanımları ile teknoloji ve bilimin gelişimiyle olası olabilmiştir.
<ı>Bireysel ve düşünsel özgürlüğün cazibesi
ı>Özgürlük sözcüğü insanın ruhunu okşuyor. İçinde bulunduğumuz yüzyılda kişinin kişisel özgürlüğünden bahsedebiliyoruz. Sınırlarını tartışıyoruz. Ancak daha öncesinde, bırakın kişisel özgürlüğü, kişisel hakların kazanılma süreci vardır. Toplumu oluşturan tüm bireylerin minimum yaşam hakları vardır. İçinde bulunduğumuz zamanda, ulaşmayı başardığımız düşünsel evrim bunu kayıtsızca doğruluyor. Bu hakları kazanmak pek de kolay olmamıştır. Kişisel haklar uygarlıkla bütünleşiktir. Bireyin kendisi için var olamadığı bir noktadan yola çıkışla, insanoğlu nasıl bir düşünce evrimi sonucunda bu hakkı elde edebilmeyi düşünebilmiştir? Elde etmiştir demiyorum. Elde etmeyi düşünebilmiştir. Yavaş yavaş, birbirinin üzerine birikerek güçlenen bir süreçle; bilim, teknoloji, yazılı ve görsel sanatların gelişmesine paralel bir birikimle kişisel haklarına sahip olabilmeyi aklına getirebilmiştir. Bu noktada, bireysel özgürlükler, sanat, bilim ve teknoloji alanında vereceği yapıtlar anlamında kesinlikle sınırsız olmalıdır. Özgür düşünen bireyler, özgür yapıtlar verebilen bireylerdir. Özgür düşünce ise aklın ve mantığın sabit düşüncelerden arındırılıp, kuşku ve sorgularla yoğrulması ile açığa çıkabilir. Bu uygarlığa giden yolda birinci ülkü olmalıdır.
<ı>ı>
<ı>Kullandığımız kavramların biçimsel karşılığı
ı>Uygarlık benim yaşam biçimimdir. Uygarlığın tanımını ortaya koymadan bu sözcüğü yazmak ne kadar anlamsız kaçıyor. Kavramları kullanırken, anlatmak istediğimizi hemen anlatacağımız hissine kapılırız, bizi dinleyen, okuyan kişilerin, söylediğimiz kavram ile aklımızdan geçenleri bir anda kavradığını düşünürüz. O halde şöyle ifade edersek; uygarlık, insanoğlunun oluşturduğu tüm eserlerin ortak paydasıdır. Burada da, tüm eserlerin anlamını ortaya koymadan, bu cümlede bir anlamsızlık oluşuyor. Uygarlık, kişisel hakların gelişimine katkı sağlayan tüm eserlerin ortak paydasıdır. Düşünsel evrime yapılan katkılar, uygarlık inşaatına eklenen birer tuğladır. O halde, uygarlık seviyesi, insanın kişisel haklarına ve kişisel özgürlüklerine varabilme seviyesidir.
<ı>Toplumun uygarlık hedefi
ı>Yöneten erk, yönetmek adına bireysel hakları kısıtlama çabasında olabilmiştir. Bu süreç ile açığa çıkan sonuç, bireysel özgürlüklerin kısıtlanması, sanat, bilim ve teknoloji alanında üretilen eserlerin zayıflaması sürecidir. Kişisel hakların ve özgürlüklerin değerini bilmeyen toplumlar, uygarlık açısından geriye düşecek ve insanoğlu, o toplumun oluşturacağı düşünsel evrimden mahrum kalacaktır. Birey olarak buna izin veremeyiz.