Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Uykusuzluğum, lütfen rahat bırak beni…

Uykusuzluğum, lütfen rahat bırak beni…
 

Başım belada uykusuzlukla. Yaklaşık üç haftadır bir türlü uyku düzenimi tutturamadım. İlk başlarda çok önemsemesem de, bu uyuyamama halleri devam ettikçe yaşam dengem de bozulmaya başladı. Uyuyabilmek için bildik yolları denemeye başladım. Önce gözlerimi kapatıp koyun saymaya çalıştım, yok olmadı. Bu sefer koyunları çitten atlatmaya çalıştım. Olmadı çite takılanları sevip okşayıp öbür tarafa ben geçirmeye çalıştım, ama baktım ki koyundan kuzudan hikayeler yaratmaya başladım. Baktım saatler sabaha doğru akıp gidiyor vazgeçtim koyun saymaktan.

Uyumak için başka yollar deneyeyim dedim. Eve ada çayları aldım. Akşam çok geç olmadan çayımı içip güzelce yatağıma giriyorum. Beş dakika sonra gözlerim gene açık. Aklıma bir şiir dizesi gelmiş ışığı yakıp oturuyorum kitaplığın önüne. Hadi bir kitap seç gözlerin yorulur uykun gelir diyorum kendi kendime. Oruç Aruoba’nın şiir kitabi takılıyor gözüme.

Kendi olarak sana gelen

Sana gereksinimi olmadan seni isteyen

Sensizde olabilecekken, senin ile olmayı seçen

Kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan

O, işte.

Haydaaa uyu uyuyabilirsen şimdi. Ne diyor şimdi bu şiirde. Kendi olarak gelmedi mi sana gelenler? Peki sen kaç kişiye kendin olarak gittin? Kendi olarak gelselerdi sende olurlardı yada sen onların istediği gibi mi gittin onlara. Kendin olmadan. Off bu iş çetrefilli... Bir şiirden bir şiire geçiyorum, tanımlamaların içine düşüyorum. Takıldın mı bir kere Oruç Aruoba şiirlerine birini bitirirsin, diğerini merak edersin, birde bakmışım gene sabaha yaklaşmışsın. Uyku için Oruç Aruoba seçilir mi? Seç ‘’Bin bir Gece Masalları’’ndan bir kitap. Tamam ama onda da maceradan maceraya geçiyorsun, bu seferde şimdi ne olacak diye kitabı elinden bırakamıyorsun.

Yok böyle olmayacak bu gece süt içeyim bakalım belki çözümü olur diyorum, o da kâr etmiyor. Gün boyu kendimi yoruyorum. Osmangazi Belediyesinin 30 yaş üstü halk oyunları çalışması var ona katılayım dedim. Gittim iki saat hopla zıpla, türlü yörelerin oyunlarıyla coş, eve geldiğimde tamam dedim bu gece kesin erken uyuyacağım. Ilık bir duş aldım yatağıma sevinçle girdim. Nerdeee bu seferde yorgunluktan uyuyamıyorum. Ayak bileklerim ağrıyor, diz kapaklarım da yorgunluktan sızlıyor. Üstelik daha beter oldu. Ağrılı sızılı bir uykusuzluk hali oldu.

Uykusuzluğun en kötü yanı, bütün gece uyumaya çalışırsın dönüp durursun. Sabaha karşı tam alaca aydınlık başlar, göz kapakların pat diye kapanır. Bilinçte kapanıyor galiba. Sabah kurduğum telefonun zilini kesinlikle duymayıp uykuya devam ediyorum. Üstelik telefon zilini kapatıp beş dakika daha uyuyabilirim diyorsun bir bakmışsın beş saat uyumuşum. Bu sefer ki bambaşka oldu ‘bu gün tatil niye saati kurmuşum ki ‘’deyip kapattım. Bir uyandım ki saat onbir ve günlerden Cuma. İş gününün yarısı bitmiş. O nasıl telaştır artık siz düşünün. Sağlık karnemi alıp (yok karne almıyoruz artık) doktora gidiyorum rutin ilaçlarımı yazdırmaya. Bir sevk al, iki sevk al nereye kadar böyle gidecek bilmiyorum. Benim uykusuzluğum hala devam ediyor.

En iyisi şarap alayım bu akşam.İki kadeh içtim mi uyurum, rahatlarım. Rahatlar mıyım? Rahatsız mıyım peki? Eyvah be ya! Gene kendini dinlemeye başladın. Ama yarın tatil niye uyuyorum ki? İstediğin kitabı oku istediğin müziği dinle, film izle ne güzel. Ama yinede..

Ah! uykusuzluğum, lütfen rahat bırak beni..

Leylim.

20.03.2010

 
Toplam blog
: 105
: 670
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Karlı bir kış günü, yaşam denilen bu yola düşmüşüm. Yürümüş yürümüş de bir arpa boyu yol alamamış..