Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '14

 
Kategori
Deneme
 

Uyumak mı yoksa uyuyakalmak mı ?

Uyumak mı yoksa uyuyakalmak mı ?
 

Fotoğraf İnternetten alınmıştır.


Doğmak, yaşamak ve ölmek. Ya da başka bir deyişle : "Geçmiş, bugün ve gelecek ". Hayatı özetleyen cümleler.  Üç günlük ömrümüzde, ne zaman sona ereceğini bilemediğimiz bir yolculuk hali de diyebiliriz hayat için.  Bugünlerde  uykuya taktım kafamı. Netice de uyku da yaşamın gereklerinden. "Yastığa baş koyma" hali olarak algılamayın. Benimkisi sadece uyku üzerine biraz derin düşünmek. Kiminin yarı ölüm olarak niteliği şey. Gerçi bu yorum bana pek sevimli gelmiyor. Uyku, nedense hep güzelliği çağrıştırır ruhumda. Ya da sevdiğim masalları. 
 
Bedenin yeniden kendini yenileyebilmesi, hafızanın işleyişi, öğrendiklerimizin pekişmesi  ve ertesi güne yeniden dinç bir şekilde ayağa kalkabilmenin ilacıdır; uyku. Rüyalı, rüyasız, hülyalı, kabuslu her uykunun çıkış yolu yine günlük hayattır. Bir zamanlar çalıştığım kurumda nöbete kalırdım. Bazen ayda üç, dört kez vazifem gereği uyumazdım. Beş dakika olsun kestirmeden sabahlamak gerçekten nakavt ediyor insanı.  Eğer ertesi günü de uyuyamazsanız zombi gibi dolaşıyorsunuz ortalıkta.
 
Hayatımızın belli dönemlerinde mesleğimiz haricinde hangimiz güneşin doğuşuna dek oturmadık ki? Bazen önemli bir sınav öncesi, bazen hayati bir karar arifesinde, bazen bir ertesi günü açıklanacak sınav sonucunu merak etmekten, bazen bir yakınımızın refakatçisi olduğumuz için  bazen de yeni doğmuş bebeğinizin her türlü ihtiyacını gidermenize rağmen uyutamamanız durumunda. Öyle ya da böyle uykusuzluk için söylenebilecek tek şey var : "Berbat bir durum". Şiş gözler, dalgın ve boş bakışlar, dermansızlık, solgun bir yüz, hiç bir şeye odaklanamama, düpedüz sersemlik hali.
 
Bağışıklık sistemini zayıflatan, ruh ve beden yorgunluğu yaratan uykusuzluk, hayatı olumsuz yönde etkileyen en büyük faktörlerden biri. En çok kıskanılan kişilerden biridir; yastığa başına koyar koymaz uyuyabilen insanlar. Yastıkla, yorganla savaşan, sabaha kadar gözleri akrep ve yelkovana takılan birinin karşısına geçip "Gece ne şekil uyumuşsam o şekilde gözlerimi açarım." demek isyan sebebidir. Allah daha çok versin, ne diyelim. 
 
Uyumak, uyanmak ve bir de "uyuyakalmak" hadisesi var. Nasıl da bir masumiyet, saflık gizlidir bu ibarede. Aynı zamanda mahçubiyet. Suçluluk duygusu da cabası. Oysa  doya doya uyuyakalabilmeli insan. Ne var ki! Dört dörtlük olmak zorunda değiliz. Tek kusuru keşke bu olsa insanın. Her zaman değil ya! Arada sırada yaşanabilen bu hadiseyi ülke meselesi haline getirmeye gerek yok. Çöken tatlı uyku sonrası uykumuzu aldıktan sonra geciken işler için bir kere de olsa suçlamayalım kendimizi. Alışkanlık haline gelmedikten sonra bu uyuyakalmalar ikramiye gibi gelir bedenimize. 
 
Asıl affedilmeyecek olan ; "Uyanıkken uykuda olmaktır". Dünyadan, gerçeklerden, acılardan bihaber, memleket yansa, yıkılsa umursamama halidir. Uyuyakaldığı için suçlululuk hisseden dostum sana sesleniyorum : "Artık suçlama kendini. Asıl her şeye duyarsız kalanlar, ayakta uyuyanlar utansın".
 
Aysel AKSÜMER
 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..