Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '07

 
Kategori
Coğrafya
 

Uyuni tuz çölü

Uyuni tuz çölü
 

Bolivya Altiplanosunun incisi; Uyuni Tuz Çölü

2007 Temmuzunda Arjantin’den Bolivya’ya geçiş yaptığımızda ilk hedefimiz Uyuni Tuz Çölü idi. Çöle ulaşmak için yakındaki Tupiza kasabasından cip turu satın almamız en uygun yoldu. Ertesi gün Tupiza’ dan Uyuni’ ye 6 saatlik bir yolculuk ile ulaştık. Eski kovboy kasabalarını andıran Uyuni de bizi muhteşem bir gün batımı karşıladı. Sabah çölü görmek için sabırsızlanarak erkenden yattık. Gecenin ayazı çift kat yorganın altında insanın kemiklerini sızlatacak kadar güçlüydü.

Sabah odanın penceresinden giren güneş ayaz geceyi bir anda unutturdu. Hızla yapılan kahvaltı sonrasında ciplerimizde yerlerimiz almıştık. Çöl kasabanın hemen dışından başlıyordu. Çölden elde edilen tuz, kasabadan geçen bir demiryolu ile ülkenin diğer bölgelerine ulaştırılıyor. Çölün hemen girişinde bir de tren mezarlığı var (Cementerio de los Trenes). Birkaç fotoğraf çektikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Bu uçsuz bucaksız, eski okyanus kalıntısı tuz çölünde ilerlerken beyazlık içinde kayboluyoruz.

Güney Amerikanın en ilginç coğrafyalarından biri olan Uyuni Tuz Çölü aslında eski bir göl. Metrelerce kalınlıktaki tuzun altında hala su olan yerler var. 3670 metre yükseklikteki çölün en geniş yeri 160 km yi buluyor. Çöl üzerinde yaklaşık bir saat süren büyüleyici bir yolculuktan sonra, beyazlığın ortasında, uzaktan kocaman bir balinayı andıran Incahuasi Adası’nda toprağa ayak basıyoruz. Bizi adada birbirinden güzel dev kaktüsler karşılıyor. Burada 1200 yaşında bir kaktüs var. Adadaki kaktüsler yılda sadece 1 cm büyüyorlarmış ve bu kaktüsün boyu 12 m. Kaktüslerin arasından hızla adanın en yüksek noktasına tırmanıyoruz. Kocaman bir balinanın sırtında bembeyaz bir örtünün üstünde ilerliyormuşuz gibi hissediyorum. Derin sesizliği kaktüslerin arasında dolaşan bir kaç kuşun sesi bozuyor. Bol bol fotoğraf çekiyoruz.

Öğlen kavurucu güneşin altında tuz bloklarından yapılmış masalarda yemek yiyiyoruz. Şoförümüz Franco masanın kenarından kopardığı bir parça ile salatanın tuzunu ekiyor. Neşeli yemeğimizden sonra, beyazlığın içinde yürüyerek ilerliyoruz ve çölün bize sunduğu göz yanılmalarını kullanarak pek çok fotograf çekiyoruz. Gruptaki arkadaşlarım az önce salata yaptığımız tasın 50 metre kadar gerisinde duruyorlar ve sanki onlar tasın içindeymiş gibi ve ben de onları korkutan bir devmişim gibi bir görüntü elde ediyoruz. Gezegenin beyaz yastığında ki bu görüntüler insanı bir anda alıp düşler ülkesine götürüyor. Tarih kayboluyor. Zaman akıp tuza dönüşüyor.

Dönüş yoculuğumuzun durağı güneşin batışını izleyeceğimiz tamamı tuzdan yapılmış bir müze. Burada herşey tuz bloklarından. Güneşin batışıyla birlikte Uyuni Kasabası’ nda gezimizde son buluyor.

Gece Bolivya’ nın başkenti La Paz’ a yapacağımız zorlu yolculuk için hazırlanırken gün boyunca yaşadıklarımız gerçekmiydi yoksa bir serapmıydı diye düşünüyorum. Yere değecekmiş gibi yakın duran yıldızlarda kafamı iyice karıştırıyor.

 
Toplam blog
: 7
: 2918
Kayıt tarihi
: 14.12.06
 
 

1969 Lüleburgaz doğumluyum. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Coğrafya Bölümü 1992 me..