Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '06

 
Kategori
Haber
 

Uyuşturucu belasına "dur" denmeli!

Uyuşturucu belasına "dur" denmeli!
 

Geçenlerde yansıyan bir haber mealen şöyle idi: "Aralarında 'ünlü' kişilerin yakınlarının da bulunduğu bir grup genç uyuşturucu nedeniyle gözlem altına alındılar..."

Maalesef uyuşturucu ve türevlerinin kullanımı zengin ve yoksul toplumların birincil dramlarındandır.

Endüstrileşmenin getirdiği yalnızlaşma ve yerkürenin iklimini tanınamaz hale getiren yabancılaşma yazık ki insan doğasını da dimağını da avlıyor.. Uyuşturucu hayattan kaçışın ilk adımı olarak en başta da kimi gençleri vuruyor.

Küresel çapta mücadele edilmesi gereken bir olguyla karşı karşıyayız.

Gerçekten devletler polisiye ve istihbari ağlarla bu konuda belli bir dayanışma sergilemeye çalışmaktalar. O işbirliğinin paranın en kirli ve kanlı yüzünün ördüğü şebekeleri bulması ve onları etkisizleştirmesi her zaman da kolay olmuyor.

İki nedenle böyle: Bir, uyuşturucu ticareti salt kendi getirisinden öte, kayıt dışı nakit girişlere ve takasa elverişli bir metayı oluşturuyor ve bu alışverişin kimi himaye odaklarının devlet organizasyonlarına sızmış olabildiği söyleniyor. İkinci neden, denetim kanallarının çok güçlü olmadığı ve başıbozukluğun yapısal halde bulunduğu kimi yerlerde uyuşturucu ticareti pek çok kişi için "yıldızlaşmanın", bir tür "sınıf atlamanın" daha çoğu için de karın doyurmanın bir aracı halinde bulunuyor. Latin Amerika ile ABD arasındaki "trafiği" belki böyle açıklamak olasıdır...

Terörün dünyası ile uyuşturucu ticaretinin kimyası arasındaki korelasyon da dikkat çekicidir. Aşırı uçlardaki ve ayrılıkçı terör örgütlerinin yukarıda ima ettiğim "uyuşturucu-altın-silah" ticaret yollarının stratejik denetimini ellerinde tutmak gibi yönelimleri olduğu da kayıtlardadır... ve belki de "Altın Hilal" denilen Afganistan'dan Uzak Asya steplerine beliren döngüyü de böyle okumak olanaklıdır.

Öyleyse, uyuşturucu ekonomik, sosyal, uluslararası bir sorundur... En az bir güvenlik sorunu olduğu kadar da!

Ve, suçluya delilden gidilmesini öğütleyen çağcıl yaklaşımda olduğu gibi bu "suç ortamı" ile başa çıkmanın en rasyonel yolu, onu oluşturan kesitlerle ve ara kesitlerle suçluluk ortamını da elimine ederek mücadele etmekten geçer.

İstanbul mahreçli haberin sıradan haberler haline gelmesinden, giderek daha fazla sayıdaki gencimizin bu insanlık dramının tuzağına düşmesinden “ölümden fazla korkmak gerek” belki. Çünkü "uyuşturucu" madde bağımlılığı zaten bir anlamda ölmeye yatmak demek!

Bu pislikten gençlerimizi ve toplumumuzu esirgemek için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Onlara hayatı sevdirecek, başarılarını ödüllendirecek, yeteneklerine koşut eğitime yönlendirecek, sosyal alanlarda ilgilerini çekecek etkinliklerle onları kaynaştıracak, özcesi hayatla ve umutları ile barıştıracak bir evreni sağlamalıyız.

Bu konuda en büyük ödev ailelere düşmektedir. Basın da önemli ve olumlu katkılar yapabilir. Yapmaktadır da. Devletin, sosyal yüzüyle bu konuyla mücadele etmede kusur içinde olacağını ve olduğunu da sanmam. Ancak buna karşın eksiklikler belli ki çok. Bu konuda ilgili sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla tam anlamıyla bir seferberlik başlatılmalıdır.

Silaha, uyuşturucuya prim verir gibi görünen bazı kültür sanat ürünlerinin (onlar o tanımı da haketmiyorlar bence) tüketimi yerine bu konuda çok bilinçli ve çok sorumlu şekilde gençleri uyaran ve toplumu uyandıran etkinlikler yapılmalıdır. Atılacak her adım bilimin ışığında ve aklın kılavuzluğunda atılmalıdır.

21. yüzyılda uyuşturucu ticaretinin ve kullanımının kirli ve karanlık yüzüyle mücadele etmek insanlığın en temel görevlerinden biri olsa gerekir.

Çünkü her insan bir değerdir ve Tanrının yeryüzündeki emanetidir.

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..