- Kategori
- Aşk - Evlilik
Uzak doğu gözlerini özledim

İsa YILMAZ
Ağaçlar yeni yeni çiçek açmaktaydı. Çisil çisil bir yağmur tutturmuş, bulutlar birbirini itekleyerek kendine yer açma telaşındaydılar. Şimşekler gökyüzünü acımasızca dövüyordu.
Su birikintilerine düşmemek için adımlarım sık sık büyüyor ya da küçülüyordu. Ben sana saplanmıştım bir kere. Senin doğduğun bol yağmurlu kente, palmiye kokulu sokaklarına, yosun yosun saçlarına, uzak doğu gözlerine ve seni bekleyen çok bilinmeyenli denklemlere dalmıştım. Aslında yangınlar vardı içimde. Biri sönmeden biri yanan yangınlar. Yakan sendin, söndüren yok...
Ellerim ceplerimde, kapşonum başımda öylece yürüdüm. Saçlarımdan sızan yağmur damlaları gözyaşlarımla karışıyordu. Sigaramdan derin bir nefes aldım. Sigara izmarite, ben ise umut çıkmazına dayanmıştım. Kaldırımdaki çöp bidonundan bir kedi fırladı aniden . İrkildim duraksadım. Kedi benden beter korkmuştu.Kafamı kaldırdım, bulutların arkasına saklanan ay ile göz göze geldim. Bulutlarda bir telaş bir heyacan vardı ki, anlatamam. Sanki maça yetişmek için koşturuyorlardı. Oysa senin kokunu taşıyan batılı rüzgarlara, akdeniz'lilere yer açmak için itişiyorlarmış. Derin derin çektim içime o bildik kokuyu. Nefesini dudaklarımda, ellerimi belinde hissettim. Resmen yaşıyor gibiyim o bir anı...
Gecenin renginde aptallaşmıştım eni- konu. Azıcık sana benzeyen kadına dönüp dönüp bakıyordum utanmadan. senden bir şeyler arıyordum. ama yok. Sen değilsin. Yoksun işte...
Hadi gel kalp sızım, çoban yıldızım...Ya beni seninle bütünle, ya da seni benimle....