Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Nefretten aşk, sevgiden şiddet doğar..

Nefretten aşk, sevgiden şiddet doğar..
 

Bak ben sizin için ne yaptım!

Her gün gazeteleri, köşeleri, magazini, ekonomiyi şöyle bir gözden geçiriyorum. Sürekli deja vu modundayım. Yıllar geçiyor ama konular değişmiyor. Bunun başka bir nedeni var. Dünya sürekli farklı akımları deneyip deneyip, olmadı diyerek başa sarıyor. Eee tabi biz de böyle şeylerden hemen etkilenen bir ülke olduğumuz için, baya bir eğleniyoruz.

Yine açtım bir haber portalını, okuyorum, ilişkiler, kadın, aldatma ve kadına şiddet. Ya gerçekten de inanılmaz. Yıllar önce söylüyorlardı da, ben abartıyorsunuz diyordum. Eğer benim ailem böyle araştırmalar için seçilse, toplumdan ne kadar uzak olduğumuzu yüzümüze vuracaklar oracıkta. Yemek yüzünden, çocukların bakımı yüzünden, falan feşmekan böyle şeylerden insan nasıl aşırı sinirlenir ya. Benim anladığım, bizim her şeyi bir kenara bırakıp, taa en başa dönmemiz gerek. Öyle trendleri akımları deneyip yanılma gibi bir lüksümüz yok. Diyorum ya, bazılarının en başından anlat denilince söylediği, “önce gaz ve toz bulutu vardı” kısmına geri dönmemiz gerek. Bir şeyleri atlamış bu toplum. Altından fay hatları geçen, dolgusuz zemin üzerine kurulmuş bir toplum, hatta insan topluluk bu. Toplum olma bilinci de ne yazık ki oluşamıyor.
Gerçekten de, şiddet bu ülkede var, ama herkes için… Sürekli bir tartışma halindeyiz. Geçenlerde, durakta beklerken, karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaya ile kavga eden taksi şoförünü görünce zaten üzüntümü saklayamadım. Trafikte biri biraz kenara kaçırırsa arabasını hemen hadi kornanı sonuna kadar kullanıyorsun, bir de kalkıp elini kolunu kaşını gözümüzü oynatıyoruz. Kendine güvenmeyen, herhangi bir becerisi olmayan, kör sağır dilsiz bir topluluk olmuşuz. Arabasının içinde el kol hareketi yapan adam, arabadan indiğinizde nasıl hızla uzaklaşıyor, kim bilir kaç kere karşılaştığınız durumlardan bir tanesi. Sabırsızlık ve mantıktan uzak düşünce yapısından bahsetmeye bile gerek yok.
Kadına yönelik şiddet gerçekten de çok talihsiz bir vaka. Ama unutmayın ki, sadece bizim ülkemizde yok, havalara girip, öyle Amerikan vari takılarak oraları özlemleyerek bundan kurtulamazsınız. İnsanın olduğu her yerde bu tarz durumlar oluşacaktır. Ünlü şarkıcı Rihanna’nın suratının ne hale geldiğini gördük. İnsan öyle bir güzelliğe nasıl kıyabilir? Fakat o da, mağduriyetini bir kenara bırakıp, hayatına devam etti. Fazla sevgiden şiddet doğar, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunu kadınlar da biliyor, bazen dayak yediğini hoşuna giderek anlatan kadınlara da rastlayabiliyorum. Mantık şu, bu adam beni dövebilecek kadar sahiplenmiş, bir o kadar da çok seviyor. Alın işte bu da bazı kadınların düşünce yapısı. Çok affedersiniz, keşke dövseydim de ayrılmasaydık dediğim vakalar var. Ben ki, kavga etmem gereken durumda bile, ne gerek var derim. Anlıyorum ki, döven taraf daha değerli. Hayırlısı, ben de kendimden korkar oldum hem vallahi hem billahi.

Genel hatlarıyla, kadına uygulanan bu asimetrik şiddet, gerçekten de can sıkıcı. Bir toplum olma sürecinde, gelişmekte olan bir ülkenin bu konuları tekrar tekrar işlemesi gerçekten de kabul edilemez bir hal alıyor. Töre cinayetleri, bakirelik meseleleri aslında hep kıskançlıktan geliyormuş gibime geliyor. Biz Türk erkekleri, kadınımıza tamamen sahip olmak istiyoruz ya, her şeyiyle ilgilenmek, yemesi, içmesi, kıyafeti, arkadaşları ve hatta bazı durumlarda anne babasıyla olan ilişkileri… Haa bir de kompleksliyiz. Görmüyor musunuz? Haydar Dümen’e sorulan soruların, endişelerin çoğu boyutlar üzerine kurulu. Ya tatmin edemezsem de aldatılırsam korkusu?

Ateşi, tekerleği, hayvan evcilleştirmeyi tekrar keşfetmemize gerek var mı? Herşeyi karbon kopyalamayalım elbette, ama en azından bu gibi insanı kavramların iyice anlaşılıp, sindirildiği toplumlardan örnekler alabiliriz. Hatırladığım bir şey var ki, aslında toplumu bu anlamda eğitebilecek en değerli insanlar, anneler… Annelerin özellikle erkek çocuklarını nasıl yetiştirdiği gerçekten önemli. Bakireliğin önemini arttıran kadınlardır bir bakıma, kaynanalardan bahsediyorum. O yüzden de önce annelerin bilinçlendirilmesi gerekir. Bu akımdan tabi ki kız evlatlar da etkilenecektir. Onlar da, gelecekte iyi bir evliliğin yürütülmesi için üzerlerine düşen görevlerden haberdar olacaklardır. İki cinsiyetin de tarafları, misyonlarını öğrenirse, bu sorunları aşabiliriz gibime geliyor.
Ülke olarak mikro düzeyde, sürekli eğitimler yardımıyla toplumu geliştirebiliriz. Devamlı olarak kadına şiddet var var var demekle değil de, kadını sevin koruyun falan gibi afişler daha çok işe yarayacaktır. Adam doğal olarak düşünüyor, ya ben bu kadını döveceğim artık diyor. Böyle bir çekiniyor, acaba ne olur diye. Bir bakıyor ya herkes yapıyor. Radikal olmaktan korkuyoruz ya. O yüzden mantığın değişmesi gerekiyor. Reklamın iyisi kötüsü yine olmuyor. “Kadınlar çiçektir” ne kadar güzel bir başlangıçtı aslında.

Cennet anaların ayakları altındadır, sizi doğuran da ana, çocuğunuzu doğuran da ana… Biraz sakin, hadi ya nolur.

 
Toplam blog
: 52
: 507
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Yeni mezun bir maden mühendisiyim. Yükseklisans yapıyorum. Bunun yanında, kalkınma antropolojisi, ci..