Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba

Milliyet Blog'da bir dönem elimden geldiğince bir şeyler yazmıştım. Sonra nedense içimden bir şeyler yazmak gelmez oldu, sebebi muhtemelen gündelik hayatta görüp de beni bıktıran şeylerle yazarak mücadele etmenin manasız olduğunu düşünmem ya da hepimizin içinde olduğu hayat gailesinin beni yormuş olmasıydı. Şimdi içime bir güç doğdu yeniden ve mümkün olduğunca bir şeyler paylaşmaya çalışacağım. Ama her habere bir kelime de olsa mutlaka bir şeyler çemkirmeye yatkın olan kalem erbabından(!) olmayacağım.

Geçen dönemde Türkiye'ye baktığımızda yıllar önce okuduğum 1984 romanına benzer bir gündemde olduğumuzu üzülerek görüyorum. Tabi durum sadece Türkiye'de değil, tüm Dünya'da böyle. Büyük abiler hepsi bir yerde bizleri izliyor, izlemekle yetinmiyor, kendilerince gerekli gördükleri hallerde duruma(!) müdahale ediyorlar.

İşin üzücü tarafı birçok insanın bu durumu normal gibi görmeye başlamış olması. Aslında haksız da sayılmazlar, en ufak bir söz bile insanların aleyhine delil olarak kullanılabilirken, bırakın konuşmayı, düşünmekten korkar oldu herkes. Bu durumda marifet, hem düşünüşüp, hem konuşup hem de yanlış bir şey yapmamak olmalı. Bu çerçevede yanlışları tespit edip insanların önüne çıkarmak çok yararlı olacaktır.

Bir örnek vereyim. Son günlerde Kültür Bakanı Boğaz'da yer alan bazı okulları otel, müze yapmaktan bahsediyor. Gazetelerden okuyabildiğim kadarı ile bu okullar binaları layıkı ile muhafaza edemiyorlarmış, Kültür Bakanlığı bunları otel yaptığında bu binalar layıkı ile muhafaza edilebilecekmiş, falan filan. İstanbul'da otelden bol ne var. Ama nitelikli okul yok denecek kadar az. Aynı hükümetin bakanısınız, bu okullar otel olduğu taktirde Kültür Bakanlığı'na bu binaların bakımı vs. için aktarılacak parayı Milli Eğitim Bakanlığı'na aktarın, binalar okul olarak yaşamaya devam ederlerken, bir yandan bakım onarımları da yapılsın. Çocuklarımızın, kardeşlerimizin öğrencisi olarak okudukları, mensubu olmaktan gurur duydukları bu okullar, müze lafına zaten kimse inanmıyor, otel olunca bir kaç zibidinin alem yaptığı yerler olmaktan öteye gidecek mi? Turistik gelir filan demeyin, bu otelleri işletecek olanlar yine büyük uluslararası otel zincirleri olur ve ben bu adamların kendilerinden başka birine gerçekten para kazandırdıklarını, vergi ödediklerini pek görmedim.

Kültür Bakanı, dolayısı ile hükümet, bizlere bu tip hizmetler sunmayı düşünüyorsa, bir vatandaş olarak kendilerine şunu söylemek isterim. Halkımızın en ihtiyaç duyduğu kurumların başında otel ya da müze değil, eğitim gelmektedir. İsmi geçen okullar Türkiye'nin en köklü eğitim kurumlarıdır ve her yıl binlerce öğrenci bu okullara girebilmek için mücadele etmektedir. Bu okullardan mezun olan kişiler Türkiye'nin entellektüel ve aydın nüfusunun önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ben kendi adıma bu okullardan mezun olup geri kafalı, köşe dönücü niteliği ile ön plana çıkan fazlaca adama rastlamadım, bu durum günümüz modasına(!) uymadığı için bazıları için rahatsız edici olabilir, kimbilir. O nedenle sonradan sineklerle uğraşacağımıza bataklığın (!) kökünü kurutalım diye düşünenler olabilir.

Boğaz denince aklıma şu geliyor, okulları otel yapacağınıza, halkın denizi görmesine, deniz kıyısında iki çay içmesine, denz havası almasına engel oan yalıları ortadan kaldırın ya da bunların önüne halkın nefes alabileceği, yürüyebileceği bir şerit yapın da görelim. Ha bunu yapamadınız, bari o yalıların kale duvarı gibi olan duvarlarını yıkın da halkımız otobüsle geçerken, denizi görebilsin de Boğaz'da yaşadığının farkına varsın. Becerebiliyorsanız, yalıları yıkın, onların yerine bir kaç tane otel yapın, para babaları o otellerden yine Boğaz'ın güzelim maviliğini seyretsinler, bizler onları magazin programlarından izlemeye devam edelim..Onlara herşey yakışır(!!)

Türkiye'de son yıllarda şöyle bir gelenek gelişti. Birileri bir şey yapmak istedikleri zaman ortaya en masumane görülebilecek nitelikte bir konu atıyor, millet tartışırken bunlar gelebilecek eleştirileri görüp ona göre gardlarını alıyor, bu arada vatandaş da bir şekilde konuya zihnen ısınmış oluyor (hani tencere içindeyken altında su ısıtıldığı halde bunu farketmeyen ve haşlanarak ölen kurbağa gibi), sonra küçük(!) geri çekilmelerle birileri ikna ediliyor, ikna edilenler kendilerini kazanmış hissediyor, bu arada bizim uyanıklar Üsküdar'a geçmiş oluyorlar.

Ben bunları hiç yemedim, yemem, yiyenlerin sonra nasıl mide rahatsızlığı çektiğini çok gördüm. Kültür mantarı deyip geçmeyin, mantar herkesin midesini bulandırır, bozar, siz de yemeyin!!

 
Toplam blog
: 29
: 803
Kayıt tarihi
: 22.08.07
 
 

40 yaşındayım. Bankacılık sektöründe çalışıyorum. Bankacılık, finans, ekonomi ile mesleğim gereği il..