Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

19 Nisan '07

 
Kategori
Haber
 

Vahşet!

Vahşet!
 

Gitmek istersiniz. Uykular da götüremez sizi, teniniz ağrır. Hayaller inandırcılıklarını çoktan yitirdiler, hayal içinde bile değil hayat. Hani gitmek dediysem karşı kente kaçmak değil benimkisi. Issız bir adada çam ağaçlarının eğilmiş dalları denize değer; buradan iki saat tekneyle. Araba gürültülerinin, kırmızı ışıkta yarım metre aralıklı kalabalıkların özlentisi hiç yoktur bende. Uçsuz bozkırlar çağırdığında giderdim, Torosların keskin gri kayaları çağırdığında da...

Ama bu kez başka bir yerlere gitmek istedim. Her bahar çevremi arşınlasam onca uzun yollara giderim. Ama bu kez dar geldi heryer; daraldım. Gitmek...

başka bir gezegene örneğin.

İktidar savaşlarının olmadığı, sen inançlısın-sen inançsızsın sataşmalarının olmadığı, ideal ve idealist çözümler peşinde koşulmayan, herşeyin yeterince ve gerektiği kadar olduğu bir yer; bir mavi gezegen daha olsaydı ve ben oraya gidebilseydim.

Onca yılı tepip geldiğimde bugüne, gördüklerim beni mutsuz etmeye çok hevesli. Çevremdeki insanları; okuyup etmedikleri, sinema tiyatro izlemedikleri, gündemi kaçırdıkları için eleştirirken, tüm bunları yapabilen insanları tanıdım. İnsanlar öğrenip bildikçe biraz daha mı tutucu oluyorlardı yoksa? Biraz daha içe dönük, sanki biraz daha ürkekleşmiş bir hâl.

Cinayet haberleri geçiyor internetimdeki gazetelerden. Flaş'tan veriyorlar yedi-sekiz sütun. Gençler, hem de okuyan eden gençler; üstelik bir tavuk bile boğazlamamışlardır büyük olasılıkla ama üç insanın boğazını kesmişler!

VAHŞET!

Nasıl bir nefrettir bu? Nasıl bir dolduruştur bu? Nasıl bir vicdansızlıktır bu? Nasıl bir "insanlardır" bu?

Tüm toplum bir insanın kararına kilitlenmişken bazıları için özgür akmış zaman...

Dün Irak'tan yeni bir rekor haberi geldi. Binlerce yıl önce çok daha uygar yaşarlardı o insanlar. 5 yıl önce füzeler arkeoloji müzesini havaya uçurduklarında öğrenmiştim dünyanın en büyük arkeoloji müzesinin Irak'ta olduğunu. Yeme, içme, ibadet dışında geçen zamanlarında yaptıkları, ettikleri, ürettikleriydi binlerce yıllar orada yaşayan insanların eserleri. Nereden bilsinlerdi; sıfırdan bire, her bir adımda diğerinin yarısı mesafede yürüyen bir insanın sonsuzda bire ulaşacağına inanan matematik kafalıların füzelerle yeni gezegenler keşvetmek yerine yok etme yolunu seçeceklerini. Ama Kainat onları haksız çıkarmayacak. Herşeyin bir sonu olduğuna inançlarını boş çıkarmayacak. İlkelerini çiğnemeyi göze alarak.

Başka bir evrende, başka bir gezegene bir bahar sabahı usulca inmek sessiz gemiden...çiçekleri ve kuşları serin sularında yeniden keşvetmek; ne güzel olurdu...

Ama evren denince bu ülkede...

Şimdi evren hala korkularında- gitmeye- zulmün izleri dururken ellerinde, vatan haini derdi babaya. Çekirge sürüsünün uçaktan indirdikleri eşiydi yıllar önce.

Kelimeler anlamsız bırakıldı bu ülkede. Kelime sahiplerinin bazıları satıp kaçtılar yurtdışına, kelimelerini. Bazıları yurt dışına kovuldular.

"Hergünün -bugünün- bir tekrarı olacak yarını" bilerek olsa gerek; keskin bıçak kör talihe köle gençler, boğazlarını kestiler, tıpkı kendileri gibi insan olanların. Bu nefret, bu kin, nereden demem. Bilirim, işkencehaneden çıkıp iki çocuğu, eşi ve sıcak yuvasına kolunun altında ekmekle evine yürüyen işkencecinin yarın sabah yine aynı rahatlıkla işe gittiği yılları. Bizim içimizde, komşun, belki akraban, selamlaştığın bakkaldaki nazik kişi, hiç görmesen gazetende, yıllar önceki Nokta dergisinde tüm resimleriyle...

Size de çıkabilir.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..