- Kategori
- Tarih
Valide Sultanlar
Padişah annelerinin özellikle yabancı kökenli olmalarının nedeni üzerine düşünmek gerekir.
Türk olmakla, ulusumuzun özgün hasletleriyle övünmekte elbette haklıyız. Konukseverliğimiz, başka dinden,
ulustan olan kişilere gösterdiğimiz hoşgörü, anlayış, İslam dinini diğer müslüman ülkelerden en iyi yorumlayıp uygulayanı olmamız övünmeyi hakettiren özelliklerden bir kaçı...
Ama, bizim insanımızın bir özelliği de var ki...
Ya Türklüğümüzle aşırı gurur duyar, adeta "üstün ırk" seviyesine getiririz kendimizi ya da onulmaz bir aşağılık kompleksi içinde, uygar batı toplumu ile kendimizi karşılaştırır, yerden yere vururuz.
Halbuki sonuçta hepimiz insanız.
Evrensel değerler söz konusu olduğunda; o göklere sığdıramadığımız batı dünyasının, Orta Çağ döneminde yaptığı zulümleri görmezden geliriz. Fransa'nın Cezayir'e, Hitler Almanyası'nın Yahudilere, Amerika'nın zencilere yaptığı katliamı yok sayarız. Diktatör Osmanlı padişahlarının yaptıklarını ön plana çıkarırız.
Ya da... Osmanlı'nın her gittiği yere uygarlık götürdüğünden; şu kadar cami, medrese, kervansaray yaptırdığından söz edip övünürüz. O toprakların, gerçek sahiplerinden işgal yoluyla elde edildiğini unutarak.
"Türk" kavramı övünç duymak için haklı bir neden mutlaka. Ama bırakalım da yaptıklarımızla, yaşantımızla, Türk olmayanlar bizi övsünler, kendimizi başkalarının övdüğü imrendiği bir millet konumuna getirmeye gayret edelim.
Bana göre, Türk olmaktan önemli olan, kendini Türk hissetmektir asıl olan.
Osmanlı padişahlarının annelerinin hemen hepsi Türk değil. İkinci kuşaktan sonra artık ne kadar Türk unsuru kalıyor genetikçilere sormak gerekiyor. Bu konuyu, merak edip, internetten araştırdık. Şöyle bir sonuç çıktı karşımıza. Sizlerle paylaşmak istedim. (kaynak: ido-forum.org) :
Osman ve Orhan'ın annelerinin Türk asıllı,
Yıırım Bayezid'in annesi Gülçiçek Hatun'un Rum asıllı,
Fatih Sultan Mehmet'in annesi Despina'nın Sırp asıllı,
II. Bayezid'in annesi Gülbahar'ın Sırp ve ya Fransız asıllı ,
II. Selim'in annesi Hürrem Sultan'ın Çek asıllı Yahudi,
IV. Murat'ın annesi Kösem Sultan'ın (Anastasya) Bosnalı,
I. Abdülhamit'in annesi Rabia Şermi'nin (İda) Fransız asıllı,
Abdülaziz'in annesi Pertevniyal'in Romen asıllı,
Kanuni'nin annesinin Kırım Hanı'nın kızı veya Avrupa kökenli bir cariye,
II. Süleyman'ın annesi Saliha Dilaşub'un Sırp asıllı,
III. Mehmet'in annesi Safiye Sultan'ın Venedikli,
II. Abdülhamit'in annesi Tirimüjgan Kadın Efendi'nin Trabzon'da esir pazarından alınma Sapsığ kabilesinden dansçı bir çerkez kızı,
olduğu yazılıyor kaynakta.
Bu durum beni hayrete düşürdü, ben sadece 5-6 tanesinin yabancı olduğunu sanıyordum. Sanki verilmiş bir söz, bir yemin varmış gibi padişah annelerinin Türk asıllı olmaması çok ilginç.
Büyük kızım, bu konuyla ilgili en güzel yorumu yaptı:
- Kafanızı yormayın anne, önderimiz Atatürk "Ne mutlu Türk olana!" değil "Ne mutlu Türk'üm diyene!" demiş.
Not : 07.04.2007 tarihinde "Emekli Bir Subay" isimli blog yazarı "Padişahların Anneleri Kimler?" isimli bir yazı yazmış. Yazımı hazırlarken internette bu yazıya rastlayıp okudum. "Benden önce yazılmış, ben yazmayayım." diye düşündüm. Ama sonra "Gündemde tutmanın yararı var." dedim. O nedenle ben de düşündüklerimi aktardım. İsmi geçen yazıyı da okumanızı öneririm.
ulustan olan kişilere gösterdiğimiz hoşgörü, anlayış, İslam dinini diğer müslüman ülkelerden en iyi yorumlayıp uygulayanı olmamız övünmeyi hakettiren özelliklerden bir kaçı...
Ama, bizim insanımızın bir özelliği de var ki...
Ya Türklüğümüzle aşırı gurur duyar, adeta "üstün ırk" seviyesine getiririz kendimizi ya da onulmaz bir aşağılık kompleksi içinde, uygar batı toplumu ile kendimizi karşılaştırır, yerden yere vururuz.
Halbuki sonuçta hepimiz insanız.
Evrensel değerler söz konusu olduğunda; o göklere sığdıramadığımız batı dünyasının, Orta Çağ döneminde yaptığı zulümleri görmezden geliriz. Fransa'nın Cezayir'e, Hitler Almanyası'nın Yahudilere, Amerika'nın zencilere yaptığı katliamı yok sayarız. Diktatör Osmanlı padişahlarının yaptıklarını ön plana çıkarırız.
Ya da... Osmanlı'nın her gittiği yere uygarlık götürdüğünden; şu kadar cami, medrese, kervansaray yaptırdığından söz edip övünürüz. O toprakların, gerçek sahiplerinden işgal yoluyla elde edildiğini unutarak.
"Türk" kavramı övünç duymak için haklı bir neden mutlaka. Ama bırakalım da yaptıklarımızla, yaşantımızla, Türk olmayanlar bizi övsünler, kendimizi başkalarının övdüğü imrendiği bir millet konumuna getirmeye gayret edelim.
Bana göre, Türk olmaktan önemli olan, kendini Türk hissetmektir asıl olan.
Osmanlı padişahlarının annelerinin hemen hepsi Türk değil. İkinci kuşaktan sonra artık ne kadar Türk unsuru kalıyor genetikçilere sormak gerekiyor. Bu konuyu, merak edip, internetten araştırdık. Şöyle bir sonuç çıktı karşımıza. Sizlerle paylaşmak istedim. (kaynak: ido-forum.org) :
Osman ve Orhan'ın annelerinin Türk asıllı,
Yıırım Bayezid'in annesi Gülçiçek Hatun'un Rum asıllı,
Fatih Sultan Mehmet'in annesi Despina'nın Sırp asıllı,
II. Bayezid'in annesi Gülbahar'ın Sırp ve ya Fransız asıllı ,
II. Selim'in annesi Hürrem Sultan'ın Çek asıllı Yahudi,
IV. Murat'ın annesi Kösem Sultan'ın (Anastasya) Bosnalı,
I. Abdülhamit'in annesi Rabia Şermi'nin (İda) Fransız asıllı,
Abdülaziz'in annesi Pertevniyal'in Romen asıllı,
Kanuni'nin annesinin Kırım Hanı'nın kızı veya Avrupa kökenli bir cariye,
II. Süleyman'ın annesi Saliha Dilaşub'un Sırp asıllı,
III. Mehmet'in annesi Safiye Sultan'ın Venedikli,
II. Abdülhamit'in annesi Tirimüjgan Kadın Efendi'nin Trabzon'da esir pazarından alınma Sapsığ kabilesinden dansçı bir çerkez kızı,
olduğu yazılıyor kaynakta.
Bu durum beni hayrete düşürdü, ben sadece 5-6 tanesinin yabancı olduğunu sanıyordum. Sanki verilmiş bir söz, bir yemin varmış gibi padişah annelerinin Türk asıllı olmaması çok ilginç.
Büyük kızım, bu konuyla ilgili en güzel yorumu yaptı:
- Kafanızı yormayın anne, önderimiz Atatürk "Ne mutlu Türk olana!" değil "Ne mutlu Türk'üm diyene!" demiş.
Not : 07.04.2007 tarihinde "Emekli Bir Subay" isimli blog yazarı "Padişahların Anneleri Kimler?" isimli bir yazı yazmış. Yazımı hazırlarken internette bu yazıya rastlayıp okudum. "Benden önce yazılmış, ben yazmayayım." diye düşündüm. Ama sonra "Gündemde tutmanın yararı var." dedim. O nedenle ben de düşündüklerimi aktardım. İsmi geçen yazıyı da okumanızı öneririm.