Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '09

 
Kategori
Güncel
 

Vazgeçtim... Bebeğim parça parçayken

Vazgeçtim... Bebeğim parça parçayken
 

Her şartta mutlu mu?


Gözyaşlarımı ekiyorum şimdi
Kuruyan her toprağa
Yüreğimi koyuyorum
Solan her cana...

Canımdan can veriyorum
Yitirilen her kana
İsyan ediyorum şimdi
Toprak uğruna yitirilen her cana, her kana...

Ütopya ama... boşver. Benim gözyaşlarım hep boşa akacak, canlar solacak, kan akacak, toprak toprak toprak istiyorum. Heeey daha fazla toprak verin bana.

Konuşma, sus!

Konuşacaksan da benim dediğim gibi, istediğim gibi, kurallarıma uyarak konuş. İtiraz da etme, yoksa yargılanırsın.

Düşünmen de yasak. Yasağa uymayarak düşünüyorum da, ne garip şey yobazlık. Her insanın içinde olmalı. Yoksa bu kadar insan nereden çıkıyor. Kim öğretiyor. Neden farkında değiller. Neyin? Neden yaşadıklarının...

Bir oyun oynanıyor sanki, vakit yok oysa oyunlara. Vakit yok kana, kan almaya, vermeye.

Saçmalıyorum işte. Ütopya ya, hep saçmalık kan istememek.

Evet haklısınız, anladım artık ütopya olduğunu. Başından beri siz haklıydınız. Cahilliğime verin lütfen.

Ne insan değişir, ne insanlık vazgeçer kandan.

*

Bakıyorum da, ne çok şey biliyor bu insanlar. Oturdukları yerden herşeyi görüp, ahkam kesiyorlar. Nereden öğrendin bu kadar şeyi? Hayat üniversitesiymiş. Benim bildiğim tuzu kurular hayat üniversitesini bilmezler ama söylemesi güzel, herhalde ondan, hepsi orada okumuşlar. Alanları ise aşağılamak, ukalalık, cıvıklık...

Çok ilginç, okumuş insanlarla dalga geçiyorlar. Bak haaa, bunlar okumuş bir de... Ne demekse? Üstelik bunu söyleyen okumuşlar da var. Amaç sadece aşağılamaksa, saçmalamak serbest.

Kara cahil olsalar gerek, tuzun kuru dediğinde kızıyorlar. Ooo sen bilsen, onlar neler yaşamış, neleri aşmışlar, hayat üniversitesinde okumak kolay değilmiş, aç kalmışlar açıkta kalmışlar, yine de isyan etmemişler, çok şükür demişler, vatanım, canım demişler. Ha bu arada beş yıldızlı otellerde tatil de yapmışlar. Valla bravo. İyi kötü herşeyi yaşamışlar

*

Bir çocuk ölür. Adı üstünde çocuk işte. Evrensel bir varlık. Çocuğun dili, dini, rengi ırkı olmaz ki. İnsan olan, ona ırk yakıştırmaz ki. İnsanlıktan zerre nasip almamışlar ise ölüm sebebine yakıştırma yapar, kıyaslama yapar. Ha unutmayalım, geçen sene de bizden şunu öldürmüşlerdi. Arkasına ekler: gene de başları sağolsun. Sonra gider, kendi çocuğunun alnına öpücük kondurur, iyi geceler bebeğim, sen sıcak yatağında rahat uyu! Uyusun tabii, o da tüm çocuklar kadar haklara, eşitliğe sahip olmalı. Sıcak yatakta yatıp, sıcak yemekler yemeli. Makarna istediğinde güvenle yemeli. Çocuğunun parçalarını etekliğinde taşımak kim ister ki!

Ben de öperim oğlumu yatarken. Aklımda hep ''ya birgün açıkta kalırsa'' vardır. Oğluma yemek yedirirken aç çocukları düşünürüm. Sokakta yatanları, dövülenleri, ölenleri, öldürülenleri düşünürüm. Bugün düşündüm, oğluma baktım ve parçalarını eteğimde taşıdığımı düşündüm. Ağaçlardan topladığımı düşündüm.

Hey sen! Sen evet, sen de düşün olur mu?

Gözyaşlarım deli gibi akıyordu ama o çocuk için, o güzel ana için akıyordu. Eteğinde çocuğunun parçaları, evde yenmemiş bir makarna...

Bazen içinizdeki nefretten korkuyorum. Çocuklara kadar indirebildiğiniz düşmanlık. Bir halka duyduğunuz, içinizi devamlı kemiren yok etme dürtüsünü, çocuklar üzerinden besleyebilmenizden korkuyorum. Ben şu ırkın ARTIKLARI için kılımı kıpırdatmam... Ne tehlikeli bir nefret. Bir çocuk parçalandığında bile kenara atamadığınız...

Dedim ki, bir de onlar gibi düşüneyim. Bir çocuk öldü ama...diye başlayayım. Ya da üzülmemem için bir neden bulayım. Irkı bir neden, yaşadığı yer bir neden, ülkesini kesin sevmiyordur, bu bir neden, yeşil kartı vardır, ailenin çok çocuğu vardır, taş atmıştır, dilini konuşmak gibi saçma sapan şeyler istiyordur! falan filan... Bunlar varsa çok üzülmeye gerek yok, ben niye hala üzülüyorum, kahroluyorum peki, hainim ben. Hem hain, hem de yufka yürekli. Bu işler insan sevgisi gibi önemsiz, insanın yüreğini yufkalaştıran basitliklerle çözülemez. Çözümü ben biliyorum, son kişi ölecek, ölece, öle, öl, ööö................

Hey sen... Kan kokusu mide bulantısı yapar, bilirmisin? Sen bulantını, insan severlerin düşüncelerinden sanmaya devam et.

Bu arada, akıl sağlığımızı sorgulamak için eğitimin var mı senin? Okumuşmusun, Psikologmusun, nesin? Saygı denen şeyi de öğretiyorlar halbuki hayat üniversitesinde. Dedim ya, sen orda okumuşa benzemiyorsun.

Sen, sen hala kıyaslamaya devam et, dile dine ırka takılmaya devam et. Sen yalnızca yargılamaya devam et. Yalnız unutma, hayat kısa. Ve bu hayat aşağılamayla, küçük görmeyle yok etmeyle devam ettirilemez. Gün gelir vicdanın sana öyle bir ders verir ki, üstesinden gelemezsin. Gün gelir...

Yoruldum artık, kim suçlu, kim ilgilendi, kim ilgilenmedi, neden oldu, ne yapılmalı? Tek gerçek var gözümde; bir çocuk paramparça...

Herşey ortadayken, açık ve netken, suçlu da suçsuz da tamamen belliyken, tartışma kabul etmezken, birileri susarak ikiyüzlülük yaparken, konuşanlar ise sadece suçsuzluğu kanıtlamaya çalışırken, al gülüm ver gülüme getirirken, çaresizlik sardı her yanımı, umutsuzluk...

Artık size söyleyecek sözüm yok. Anlamaya çalışmayacağım, anlatmaya çalışmayacağım. İçinizden kötülüğü yok edemeyeceğimi anladım.

Size son söz : YAZIKLAR OLSUN!

 
Toplam blog
: 44
: 2108
Kayıt tarihi
: 15.09.08
 
 

Burdayım ya, gerisi teferruat ..