- Kategori
- Felsefe
Ve gerçeği, gerçekten bulduğunda...

? ? ?
Bazen her şeye inat susarsın… Bilmediklerini anlatamazsın insanlara. Bildiklerini de canla başla, istekle dinleyecek birini çok az bulursun. Düşünmene engel olan o derin usunu bir çırpıda yerle bir etmek istersin, atarsın…
Yıllardır taptığın değerler nedense alaşağıdır ve sen bu değerlerin şimdiki sorgusunda boğulursun.
Korkuların dahi bir başkadır. Hangi an veya siluette yaşadığının pek önemi yoktur. Önemli olan bu anı değerli kılandır, zamansız vuruklarındır.
Hayatın içinde küçük bir çöp olduğun gerçeği, umutlarının köreltildiği ve dahi insafsızca yakıldığının farkına yeni yeni varıyorsundur. Sen olmasan da dünya dönecektir, varlığın ya da yokluğun değildir sorun. Evrene dair sorular sorup aklını kurcalamanın da bir önemi yoktur. İnançtır nihayetinde, özgürsündür…
Tanrıların darağacında, inançların sarsıntıdadır.
Dönemsel sorgulama eylemlerinden de değildir üstelik. Bu sefer biraz sert dikilmiştir karşına. Varoluşu tanımlamak sana kalmamıştır ama meraklardansındır.
Okuyup yazar, çizersin. Dua bile bilirsin. Hani o yıllarca sırf sistemin dayatmasından ötürü ezberlediğin, anlamını dahi bilmediğin kelimeler. Yarımsındır, bunda da profesyonel olamamışsındır.
Bir tarafta eylemsizliğine acırsın. Diğer tarafta bütün bunları şimdi düşünüyor olduğuna yanarsın. Nihayetinde bu da acıdır ve vicdanını rahatsız etmeye hazır pusudaki düşman gibi yatar karşında. Bir tarafta vicdan muhakemesinde, en acı mahkemede yargılarsın ruhunu. Karanlıktır çoğu kez gideceğin yer, düşünür düşünür ağlarsın.
Karanlık mıdır gerçekten sorgulanacağın yer, kızgın ateşler midir seni bekleyen. Ruhunun incinmesine izin veren de odur oysa. Tercihlerinden ötürü seninle çekişen… Seni seven ancak her fırsatta mutluluğunu istemeyen, engelleyen… Mutlulukların çoğunlukla günahtır, cıstır mutlulukların, ”lütfen ellemeyiniz”dir.
Nedendir bilinmez birden çöreklenmiştir göğsünün derinliklerine bu acı ok. Gitmesini, inançlarınla baş başa kalman gerektiğini anlatır sana içindeki birileri,
İkiye bölünmüşsündür. Savaşmak zorundasındır şimdi iki tezatla. Bir taraf eskiye dönmen gerektiğini, aslında mutlu yaşadığını anlatır sana. Eğer korkuların olursa hayatta başarılı olacağını düşündürür. Bunca zaman taptığın için kazanmışsındır sanki. Şimdi aksini düşünürsen hayatın başarısızlıklarla geçecektir. Olmayacaktır sanki yanında hiç kimse, hiçbir şey. Anlatır durur sana ikiye bölünmüş ruhundaki ince yan… Kanarsın, kovarsın öteki kaba düşünceleri…
Diğer taraf kozlarını zerresine kadar oynamaya niyetlidir, gitmez…
Bulmak istediğin, aradığın her neyse karşına dikilir sanki.
Nedensiz ve anlamsızca kucakladığın geçmişin, içindekilerle birlikte koca bir hiç olmuştur, sorularının pençesinde.
Asıl olan şimdi dizini dövüyor olmandır, geç kalmışlığındır, korktuğundur ve dokunamadığındır.
Yargıladığın yaşamın kaçar gibidir her şeyden.” Sakın elleme, cıs olursun” sorunsalıdır.
Cevap bulamadığındır şimdi. Tanımlayamadığın, kendini ve geçmişini aradığındır.
Uysal ve hoyratça tuttuklarını, sevdiklerini; avuçlarından kaymasına izin veren o gücün varlığını arıyor olman, dünyanı tepe taklak etmiştir zaten… Bir kere temelsiz bir vesvesedir içinde, yıkılır mı bilemezsin.
Aklın da fikrin de bir başkadır şimdilerde…
“Yapmayacağım, içimdeki bu kuşkuyu def etmeden yapmayacağım” dediklerindir…
Kendine, geçmişine kafa kaldırıyor olman asi kılacaktır seni; fakat anlayacaksındır bazı şeyleri.
Şimdi sorular sormak ince tülün ardındaki hayatını netleştirecektir. Üryan geldin, üryan gideceksindir. Bütün ruhunu eleyeceksindir usul usul bu sorulardan. Düşünecek, anlayacak, yargılayacak ve korkusuzca karakterize edeceksindir.
Ve eğer varsan…
“Niçin yaşıyorsun?”
Bunun sebebini bileceksindir.
Hiçbir kızgın ateşin bu düşüncelerini yakmayacağından emin, şimdilerde tırmanıyorsundur hayat merdivenlerini. Ve gerçeği, gerçekten bulduğunda, geçmişini hayat imbiğinden süzüp dikileceksindir hayata meydan okurcasına…
Ve gerçeği, gerçekten bulduğunda…
Anlayacaksındır “niçin” yaşadığını da…
Kemosmalist-2009
Haziran 3-Çarşamba