Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Vicdanımızın sesi

Vicdanımızın sesi
 

Hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan sol yanınızda duran kalbimiz acıyorsa, O hiç şüphesiz vicdanımızın sesi


(.) Nokta koyacağım yer olan bu yazının en sonunda söylenmesi gerekeni,

Bu ilk satırda söylemem gerekirse eğer;

Hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan sol yanınızda duran kalbimiz acıyorsa,

O hiç şüphesiz vicdanımızın sesidir…

Adalet değerlerinden her gün biraz daha uzaklaştığımız bir devirde,

En mükemmel adalet vicdandır ve ondan gelen sestir.

Zira insanlar kötülüğünü zulüm hisleri kuvvetli oldukları için değil,

Vicdanları zayıf oldukları için yaparlar..

Hatta daha da ileri giderek, cürüm işlemeden önce vicdanlarının seslerini bastırırlar.

Millet olarak bize dokunmayan her konuda kör, sağır, dilsiz basiretsiz kalmayı yeğliyoruz,

İşin ucu kendimize dokunduğu an bir bardak suda fırtınalar kopartır, tsunamiler oluştururuz,

Vicdani duruştan uzak muameleyle karşılaştık diye karalar bağlayarak giriştiğimiz mücadelede,

Arkamıza dönüp baktığımızda aslında hiç kesmenin olmadığını vicdanımız cızzz ederek görürüz.

Zira dün burnumuzun dibinde birileri faili meçhul olurken bizim vicdanımız yoktu oralarda,

Birileri insani hakları için savaş mücadelesi verirken deve kuşu misali kafamız kumlar içindeydi,

Birileri kimliğini bulma mücadelesi verirken bana dokunmayan yılan muamelesi çekiyorduk,

Birileri nur süresinin ilgili ayetinin gereğini yapıp, okuma arzusuyla 25 yıl mektep kapılarında eğitim hakkı mücadelesi verirken bananeciliği marifet sayıyorduk,

Ve birileri anadilini kullanmak için bir asır başkaldırırken, pos bıyık altında pis pis gülüşlerimizle vicdani muhasebeden çok uzak yaşamayı yeğliyorduk.

Bizim sistemleri, kurumları ve hatta devleti suçlamak yerine birey olarak kendimizi suçlamak,

Vicdani değerlerimizi mihenk taşına vurmamız gerekirdi derim.

Vicdani çalışma biçimine kökten muhalefet eden bir görüşe sahibiz.

Biz, bizim mağdurlar ve onların mağdurları diye ayrımcılık yapabiliyoruz çoğu zaman,

Mağdur bizdense karalar bağlayıp üzülme eğilimi gösterip,

Mağdur bizden değilse “oh canıma değsin” diye kör olabiliyoruz.

En mükemmel varlık vicdandır ki o da adildir demiştik ya,

İşte o vicdan akla ve hissiyata ihtiyaç duymadan çalışan sestir.

Bizim adalet ve vicdan arasında sıkıntıya düştüğümüz nokta tam da burasıdır aslında.

Mesela, kuşa yapılan eziyetle, kurt’a yapılan eziyet arasında vicdani mihenk olarak bir tutarsızlık görüyorsak bu vicdani değil, akli bakış açısıdır.

Zira vicdan zulmün kime yaptığına değil, kimden geldiğine bakar,

Eziyetin kime yapıldığına değil, yapılan eziyete bakar.

Şimdi eğer ortada bir eziyet varsa ve biz o eziyetin kimden geldiğinden değil de kime yapıldığına bakarsak o vicdanımızın sesi değildir.

O ses içinde bulunduğumuz içtimai değerlerin sesidir,

O ses, taşıdığımız fikirlerin sesidir,

Ve o ses, kavmiyetçiliğimizin sesidir.

Bu nedenle vicdani muhasebeler yaparak vicdani değerlerden bahsedebiliyorsak eğer,

Vicdanların tamiri ve bakımı kaçınılmaz olur.

Bugün vicdanlar alt komşulara ayrı üst komşulara ayrı ses vermeye başlamıştır.

Bendekileri ayrı ses vermekte, sizdekilere ise ayrı sesler veren vicdanın akorttu bozulmuştur.

Tamiri için akla, fikre, bilgiye, teknolojiye gerek yoktur….

Onun tamiri onunla olabilmektedir,

Sadece vicdanımızın yapmadın dediği bir hareketimize aklımız ne kadar bahana üretirse üretsin aklın ürettiği bahane vicdanın yaratacağı azabı, ızdırabı asla ört pas etmeyecektir.

Zira insanı insan yapan en önemli değer vicdanıdır.

Aklın tersine işleyen onun süzgeçlerinden kıyasa, mantığa, delile ihtiyaç duymayan vicdana geri dönmeliyiz.

Zira aklın kafa karıştıran sebep sonuç ilişkisine gerek duymadan hakikati kalbe enjekte eden vicdandır ve ondan gelen histir bütün akılların üzerinde işleme tabi tutulması gereken.

Eğer biz Afrika ülkesinde barbarca öldürülen bir geyiğe iç geçirip vicdansızlar diye naralar atabiliyorsak vicdanımızdan gelen ses hala duyuluyor demektir,

Ancak o ses eğer küçücük bir çocuğun bütün dünya televizyonları önünde orantısız şiddet kullanılarak öldüresiye dövüldüğünde cızzz etmiyorsa,

O ses vicdanımızın değil taşıdığımız şeytani fikirlerin kükremesidir.

Lağım farelerinin toprak altına sakladıkları silahlara bakıp vicdansızlar diye bağırırken;

Bu toprağın bir başka bölgesinde kazılarda çıkan nice ana evladı kemiğine sadece dudak bükmekle kalıyorsak taşıdığımız vicdan değil,

Vicdan arkasına sinsice saklanmış bencil duygulardır.

Aslında çok benimsemişiz “bana sokmayan yılanları” ve onları “bin yaşatmayı”,

Bu benimsemelerimiz bizim dünyamızı kuşatan çaresizliği görmezden gelmemizi sağladı,

Bununla da vicdanlarımızın sızısını kesiverdik çoğu zaman,

Hepimiz birimiz için olmayı bırakıp, hepimiz için olmayı deneyenleri yuhalayıp durduk,

Haksızlığın resmini çizerken, haksızlığa uğrayanları kendi yalnızlıklarına terk ettik..

Dün böyleydi, yarın da böyle gitmelilerle vicdanımızı sadece o an için rahatlatmayı yeğledik.

Vicdanım sızlayanlara çok sevdiğim biri şöyle demişti;

“Üzeriniz de bir hayvana yapılabilecek en ağır eziyetin ürünü kürk,

Ayağınız da binlerce Çinlinin emeği,

Cebiniz de Meksikalı bir çocuğun hayalleri,

Oyuncaklarınız Kongolu çocukların sağlığı,

Taşlanmış kotlarınız Türkiye gençlerinin parçalanmış ciğerleri iken,

Sakın kimseye “vicdanım el vermez” gibi bir cümle kurmayın.

Zira gökteki kargalar bile sizin bu kalitesiz kendinizi anlatma hevesinize kahkahalarla güler.”

Saygılarımla.

www.Servetbeki.com

 
Toplam blog
: 77
: 765
Kayıt tarihi
: 03.05.09
 
 

1968 Bingöl Merkez Ilıcalar Içpınar Köyünde doğdu. Aslen Bingöl Merkez Çukurca köyündendir. İlk v..