Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Vicdanın “çocuklar ölmesin” çığlığı nasıl ihanet oldu...

Vicdanın “çocuklar ölmesin” çığlığı nasıl ihanet oldu...
 

görsel internetten alıntıdır


Vicdanın “çocuklar ölmesin” çığlığı nasıl ihanet olur?

Sorunun yanıtlarına geçmeden, son dönemde yaşanan alışılmışın dışında siyasi gelişmelerden sonra, toplumun klasik politikacı ezberini bozup adeta travma yaratan Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasından sonra açıkladığı görüşleri yüzünden, CHP’den ihraç edilmesinin istendiği; CHP’nin neredeyse ihanet ile suçlandığı iklimin yansıması olarak değerlendirdiğim görüşlerin ifadesi yazıdan kısa birkaç alıntı:

Eğer CHP, CHP’den önce milletin kalbine saplanan o oku acilen çıkarmaz, gerekli müdahaleyi vakit geçirmeksizin yapmazsa bu kendini bitirmenin ötesinde ihanet olur.”

CHP içindeki çok değerli milletvekillerini tenzih ederek söylüyorum, CHP ya bir an evvel aslına dönmeli, ya da CHP içinde mesai harcayan ve gelecekte siyaset yapmayı düşünen bütün vekiller CHP’den istifa etmelidir. Yoksa aslını yitirmiş CHP içinde kaybettikleri her saniyede kendi geleceklerinden, kariyerlerinden yemek olur. Hem de sonsuza değin.”

Adı şu olmuş, bu olmuş hiç önemli değil. Türkiye'nin şu anda ihtiyacı olan şey, Türkiye'nin varlığına, birliğine dirliğine helal getirmeyecek, bu uğurda gözünü budaktan sakınmayacak, azami şartlarda anlaşacak, toplayıcı, birleştirici unsurlar, kadrolardır. Tarihte hiçbir hareket yoktur ki, zikzak çizerek başarı sağlamış olsun. Başarının anahtarı önce kendine ve hareketine inanmak ama mutlak inanmak, sonra bu uğurda çalışmak, çalışmak, çalışmak, kendni adamaktan geçer.

Ya İstiklal, Ya Ölüm! diyen bir geleneğin mirasçılarıysak eğer bunu başarabileceğimize de inanmak gerek!”

Özetlersek; “çocuklar ölmesin” çığlığı ihanet, ‘ihanete ortak olunmamalı’ durum o kadar vahim ki ‘sonsuza kadar kariyerden yemek’ olur. Çözüm ise çok basit “CHP aslına dönmeli  altı oka sarılmalı”.

***

Hüseyin Aygün’ün Tunceli’de yürüttüğü seçim çalışmalarına ilişkin verdiği röportajdan bir bölümü paylaşıp gelişmeler üzerine yorumlara daha sonra dönelim. Muhalif gazete’ye ocak ayında verdiği röportajda,”PKK’lılar, köylere indi, halkı tehdit ettiler, bu sandıklardan, BDP’nin bağımsız adayına oy çıkacak diye. Diyarbakır’da da AKP’lileri tehdit ettiler. Oysa BDP Ankara’da siyaset yapıyor. Biri, BDP’lileri tehdit etse hepimiz karşı çıkarız. Ama orada PKK resmen terör estiriyor.

PKK’yı da eleştiren bir noktadan bakmalıyız. Türkiye’deki aydınlar uzun süredir, PKK’nın kuyruğuna takılmış durumdalar. Eleştiri yapmıyorlar, sadece devlete, hükümete çağrı yapıyorlar. PKK’da yapsa, Uludere’de Türk savaş uçakları da yapsa, şiddeti her zaman reddetmeliyiz. Çok vicdansız buluyorum, devlet bir şey yaptığında yerden yere vuruyorlar, örgüt, bir sürü kişiyi, sorgusuz sualsiz kurşuna diziyor, tek bir kelam etmiyorlar.”diyerek PKK’ya ve onu eleştirmeyen aydınlara sert eleştiriler getirmişti...

Farklı bir portre Hüseyin Aygün, “CHP’de politika yapmak onurdur” diyor.

***

Hafıza tazeleyelim biraz; Hüseyin Aygün serbest bırakıldıktan sonra PKK merkezi açıklama yapmıştı. “Yerel bir HPG birimi tarafından gözaltına alınan Hüseyin Aygün serbest bırakılmıştır…”  Aynı merkez Aygün kaçırıldığı zaman yaptığı açıklamasında “Halkın şikayetleri üzerine gözaltına alınan Hüseyin Aygün…” diye başlayan açıklamasında ‘Aygün’ün sorgulanıp yargılanacağını’ ilan etmişti.

Ve bu “kaçırma olayı” toplumda büyük tepki topladı. PKK’yı eleştirmekten kaçınan aydınlar eleştiri oklarını örgüte yönlendirmeye başladılar. Oya Baydar’dan bir alıntı ile örnekledikten sonra devam edelim. “...PKK’nin geçmişte de meşruiyet sınırlarını aşan eylemleri olduğunu biliyoruz. Sivil halka yönelen saldırılar, cinayetler, çoluk çocuğun “yanlışlıkla” öldürülmesi ve de adam kaçırmalar (özellikle zavallı işçilerin, emir kulu askerciklerin, sivil memurların kaçırılması), sözünü etmeye çalıştığım ahlâkî vicdanî meşruiyet sınırlarını aşar. Son olarak, bir başka mağduriyetin: Dersim’in sözcüsü Hüseyin Aygün’ün kaçırılması (serbest bırakılmış da olsa) PKK’nin zaten epeyce incelmiş olan meşruiyet zırhını fena halde delmiştir. Bu bir propaganda eylemi de olsa, bizzat Aygün’ün açıklamalarındaki gibi barış taleplerinin altını çizmek için de yapılsa, minare kılıfa sığmamaktadır. Barışa bu kadar istekli ve meraklı olanların adam kaçırmak yerine Hüseyin Aygün’ün Meclis’teki odasına ya da Tunceli’deki yazıhanesine uğrayıp diyalog kurma olanakları her zaman vardı, silahla yol kesip adam kaçırmaya gelene kadar, kahve çay içerek de aynı şeyleri konuşmak mümkündü.

 İster siyasal - yasal meşruiyet, isterse ahlâkî- vicdanî meşruiyet olsun, belli sınırları zorlayıp dışına çıktınız mı, o anda kendinizi çok güçlü görseniz, fark etmeseniz bile, sonunuza yaklaşıyorsunuz demektir. Yanlış adımlar fena halde ayağınıza dolanır. Kitleler gözünde ahlâkî-vicdanî meşruiyet yasal meşruiyetten çok daha üstündür.”

***

Buraya kadar paylaştığım alıntılardan anlaşılacağı üzere Hüseyin Aygün bilindik siyaset figürlerinden farklı bir portredir. Önceki gün yazdığım yazıda da ifade ettiğim gibi, “Hüseyin Aygün, Türkiye’nin alışılmış politikacıları gibi nasıl oy devşirebilirim hesabı ya da kariyer planlaması yapmıyor. Samimi, vicdanının sesini çoğaltarak; siyasetin çözümüretmesini istiyor”.

Bayram arifesinde bu yazıyı yazmama vesile olan yazarın“solun geleceği için CHP’yi terk edin” çağrısı da sorunlu. Oysa CHP son kurultayı ve sonrasında gerçekten yönünü sola döndürmüştü.  

Dün yazdığım yazıda ifade ettiğim üzere “..yıllardır toplumun hassasiyetlerini istismar ederek..”  derken kast ettiğim ‘Atatürk, milliyetçilik, din, vatan bayrak” istismarının düşüncelere pranga vurup akıl tutulmasına muzdarip kıldığı seçmenin özlemlerine yanıt olan Hüseyin Aygün’ün anlaşılması, kabüllenilmesi biraz zaman alacak görülüyor. CHP’yi AKP gibi lider partisi, tek adam, farklı seslerin duyulmadığı antidemokratik bir parti olarak görmeyi, gerçekten Türkiye’nin kurtuluşu olarak görmek nasıl bir demokrasi anlayışıdır, düşünülmeli.

Atatürk’ü katı laiklik anlayışına kalkan edenlerin ülkeyi elli yıldır getirildiği nokta ortada. Halka yukarıdan bakan, değerlerini küçümseyen.. oluşturdukları “vesayet” ile konumlarını sürdürmeyi “Atatürkçülük” olarak toplumun belleğine kazıyanların, bilerek/bilmeyerek destekleyenlerin Hüseyin Aygün’ü ve onun vicdani çıkışını anlamaları kolay olmayacak.

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..