Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '20

 
Kategori
Sinema
 

Virüs Filmi: Ben Efsaneyim

 Ölümcül bir hastalığa karşı daha ölümcül bir hastalık icat etmek tam bilim adamlarına göre. İnsanlığa hizmet, insanlığa hastalıksız bir dünya sunma güdüsüyle hareket eden bilim adamları sonuçlarını kestiremedikleri ilaçlara imza atarlar. Aslında bütün bunların altına bilim adamların yeni bir şey bulma, kendini kanıtlama, popüler olma, daha çok saygı görme ve en önemlisi zengin olma yatmaktadır. Bilim adamları hizmet ettikleri kurumlara ve şahısların ne dediğine bakar, insanlara ne olacağı çokta umursamadıkları mutlulukta dört köşe olarak icat ettikleri ilaç ya da üzerinde oynadıkları virüslerle yeni bir virüs etmeleridir. Bilim adamları için en önemli kriter ortaya olmayan yeni bir şey koymaktır. Bilim dünyasında bu bir yarıştır. Bu yarışta kimin yeni bir şeyi neden, ne için neyin icat ettiği değil, adını tarihe ya da alanına yazdırıp yazdıramadığıdır. Her insanın herkesi düşünme gibi lüksü yok. Özellikle duyguları körelmiş ve meslek hırsı ile dolup taşıyanların insanlığa iyilikten çok kötülük kazandırdığı kuşkusuzdur.

Kanser gibi tedavisi olmayan ölümcül bir hastalığı tedavisi için üretilen bir ilacın yan etkilerinin bütün insanlığın sonunu hazırlamasının ve insanların mutanda/zombiye/vampir-zombi karışımı dönüşmesiyle tuhaf bir varlığa dönüşerek insanlığın yok olmasına neden olan bir kurguyu merkezine alan “Ben Efsaneyim” filmi bilim adamların sözde insanlık için ürettiği bir ilacın, insanlığı yok etmesini konu edinmektedir.  

Film giriş sahnesinde bulunan tedavi/ilaçla ilgili röportaj veren bilim insanın tuhaf gülüşü geleceğin karanlığını haber veren türden vurdumduymaz bir ifadeyi içermektedir. Çok geçmeden bulunan ilacın yan etkisiyle insanlar yamyama dönüşmektedir. Işıkta ölen, gece sokağa çıkan, avlanan bir deri kemik kalmış, insanlığını yetirmiş, sadece yaşamak için her türlü şeyi yiyen tuhaf bir varlığa dönüşmüş sözde insanlar türemiştir.

Zombileşen bu insanlar insan olma özelliklerini yitirse de filmde çoğu kişinin dikkatinde kaçan bu zombilerin içlerinde hala akıllı olacak kadar çeşitli ve kurnazca tuzaklar kurabilmeleri ve lider olan zombinin sevdiği dişi/kadın zombi için intikam gütmesidir. Akıllı kullanan ve aşık oluna bilen zombiler sanırım sadece bu filmde işlenmiş. Diğer filmlerde sadece insanlara saldıran, ağızlarında salya akan, ölü gibi yürüyen özelliklerle işlenmektedir. İlk defa tuzak kurabilen ve sevdiği kadın için saldıralar düzenleyen bir grup zombi var. Virüs insanları zombileştirse de insanı insan yapan iki özelliğini insanların elinden alamamış. Lider zombinin intikam gütmesi de başka duygularında varlığını göstermektedir. Karşımızdaki zombiler sadece yürüyen ölüler değil. Filmi farklı yapanda zombilerin bu özellikleridir. Yoksa sokaklarda, caddeler ve binalarda yarı baygın dolaşan zombilerle filmin kurgusu bize istenen farklı bir film sunmazdı. Tabii bu kurgu zombileşen insanlara karşı tiksinme ve acımanın duyguların uyandırmanın ötesinde zombilere nefretle bakmamızı amaçlıyor. Yoksa ısırılan köpeğin öldürülme sahnesinde duygusal bir metafor ortaya çıkmazdı.

Dünyada herkesin virüsten etkilendiği ve bunun beşte birinin bağışıklık kazandığı için yaşaması gerekiyordu. Ancak bilim insanları burada da yanılır, çünkü virüsün yan etkisi insanların yamyamlaşmasına neden olur. Acıktıkları için insanlar birbirini yer, geriye sadece kahramanımız Neville(Will Smith) kalır.

Yalnızlık üzerine inşa edilen bir hayatta yine insanlığa adanan bir çabanın umudu ile yaşama devam etmek hem de iyimserlikle. Sevdiklerini yitiren ve yalnız köpeği ve mankenlerle konuşarak, filmlerle kendini avutan Neville normalde kendini yitirmesi gerekirdi. Çünkü yalnızlık ve kayıplar insanı hayattan koparır, yaşama sevincini yitirmesine neden olur. Ancak kahramanımız film boyunca çok az bunu bize hissettiriyor. Geriye dönüşler kahramanın hüznünü dillendirmekten çok, seyircinin bugüne neden gelindi sorusunun cevabı gibi duruyor. Her ne kadar filmin girişindeki hızlı geçişler yaşananlara dair ipucular içerse de bunun seyirci için yeterli olmadığı bilinir, seyirciyi dinç tutmak ve anlamsızlığa boğmamak adına geriye dönüşler biraz zorunlu olmaktadır.

Tabii tek karakter üzerine filmi kurtarmanın zorluğu filmin kısa süre ile sınırlı tutma zorunluluğu çıkmış. Filmin heyecanın yitirmemesi bu kısa süreye borçludur. Film detaylara boğulmamış. Önemli olan mesajın verilmesidir. O da bilim insanları insanın sonunu neden olsa da yine de insanın gelecekte var olması bilim insanlara borçlu olacaklardır. Filmin sonundaki harici iç ses bunun ispatıdır.

İnsanlığın bilim insanların çalışmalarıyla var olma ve yok olma anlayışının ve virüslerle insanların geleceğe olmayacağı düşüncesinin bir uzantısıdır film.

Sinemanın insan geleceğin karanlık olacağına dair söylemlerinin bir parçası olan film, insanlığı arada bırakmaktadır. Gelecek karanlıktır, karanlıktan sonra aydınlık olacaktır. Ne olursa olsun insan hep var olacaktır. Bu var oluş ve yok oluş insanların eliyle olacaktır anlayışın bir parçasıdır.

Osman Tatlı

osmantatli@gmail.com

 
Toplam blog
: 90
: 382
Kayıt tarihi
: 02.08.14
 
 

2004 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Üniversite yılla..