Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '13

 
Kategori
Felsefe
 

Walter Benjamin'in mezarı

Eleştirel Kuram ve yapısalcık sonrası düşünceden etkilenen Avustralyalı antropolog Michael Taussig (d.1940)Marx’ın fikriyatındaki meta fetişizmi konusundan hareketle Walter Benjamin hakkında oldukça nitelikli yorumlar yapabilen bizim pek fazla tanımadığımız bir entelektüeldir. Taussig, devletin insanlar üzerindeki gücünü pekiştirmek için ne gibi yöntemleri uyguladığı konusunda da bir hayli kafa yorarak Batı’da oldukça dikkat çekmiştir. Taussing’in ilk çalışması Güney Amerika’da Şeytan ve Borsa Fetişizmi isimli eserdir. Yazar bu çalışmasında Bolivya ve Kolombiya örneklerinden hareketle polemik antropoloji diyebileceğimiz bir yöntemle kapitalizme eleştirel bir yaklaşım sergilemiştir. Bu ilginç düşünürün ayrıca; Şamanizm, Sömürgecilik ve Vahşi Adam: Terör ve bir Şifa Çalışması, Sinir Sistemi (Benjamin’in kullandığı manada hastane sisteminin soluk dünyasını inceler), Mimesis ve Başkalık, Devletin Büyüsü, Benim Kokain Müzem ve Walter Benjamin’in Mezarı (Walter Benjamin’s Grave,2006) gibi bir dizi ilginç çalışmaya imza atmıştır.

Theodor W. Adorno, Benjamin hakkında yazdığı biyografide; “Benjamin’in düşünce sistemi yoktan yaratmak değil, var olandan kucak dolusu armağan vermekti... ‘1940 yılının sonbaharında, New York’ta ölüm haberini aldığımda, gerçekten ve kelimenin tam anlamıyla, büyük bir eserin yarım kalmasına neden olan bu ölümün, felsefeyi hayal edilebilecek en iyi şeyden yoksun bıraktığını hissettim.” (çev; Dilman Muradoğlu, Cogito:2012) diyerek onun ölümünün felsefe açısından nasıl büyük bir kayıp olduğunu özenle vurgulamıştır. Bernd Witte’de kendi hazırladığı biyografide Benjamin’i intihara sürükleyen sürece etraflıca değinmiştir. Benjamin’in intiharı; bir kültür/düşünce adamının düş kırıklıkları ve hüzünle dolu hikâyesidir. Jay Parini’in kaleminde ise Benjamin, bu hüzünlü öyküsüyle dar geçitteki bir aydına dönüşmüştür.

Benjamin, hayatı boyunca talihsiz ve yalnız bir adamdır. Port Bou’da öldüğünde Yahudi olmasına rağmen trajik bir şekilde Katolik mezarlığına gömülmüştür. Mezarlıkta bile yalnız kalmıştır. Adı da kitabeye ilk başta Katolik olduğu düşünülerek ters bir şekilde Benjamin Walter olarak yazılmıştır. Mezarlık kirası bir tanıyanı/bileni olmadığından ve ödenmediği için bir süre sonra naşı yakınlardaki bir kimsesizler çukuruna atılmıştır. Bugün dahi aslında Benjamin’in mezarı’nın yeri tam olarak belli değildir. Sonradan oraya hatırasını yâd etmek için bir anıt dikilmiştir. Brecht, onun bu trajik ölümünü “Hitler'in Alman edebiyatına verdiği ilk ciddi kayıp” olarak yorumlamıştır. Aslında en büyük zararı diye yorumlamak lazım. Bu kayba rağmen ölümünden sonra Benjamin’in bıraktıkları, kültürologların, felsefecilerin, sosyologların ve estetikçilerin, başvurduğu önemli bir kaynak olarak hâlâ tazeliğini korumakta, uzun uzun incelenmekte ve tekrar üretilmektedir. Benjamin ölümünden sonra, Batı düşünce tarihini hemen hemen her alanda etkilemeye başlamıştır.

Michael Taussig’in Walter Benjamin’in Mezarı isimli kitabı bu hafta Burç İdem Dinçel çevirisiyle YKY tarafından okuyucunun beğenisine sunuldu. Kitabın tanıtım kısmında; Walter Benjamin’in mezarını aramaya gelen Hannah Arendt hiçbir şey bulamadığından bahseder. Arendt bu konuda; “Hiçbir şey; görüp gördüğü en güzel yerlerden biri hariç. ‘Yoktu’ diye yazmıştır. Bir süre sonra ise Gershom Scholem’e, “adı hiçbir yerde yazmıyordu” der. “Oysa belediye dairesince sağlanan kayıtlara göre, Benjamin’in seyahat arkadaşlarından biri olan Frau Gurland, beş yıllığına bir ‘niş’ kiralamak için yetmiş beş peseta ödemişti 28 Eylül 1940’da; Benjamin’in, (...) genel itibarıyla aşırı dozda morfin sonucu intihar olarak bilinen ölümünden iki gün sonra. ‘Yanında canını defalarca alabilecek kadar morfin taşıyordu’ diye yazıyor onu dağlardan geçirip İspanya’ya getiren Lisa Fittko.” Benjamin yüksek dozda morfin kullanarak intihar etmiştir. Bir süre önce yazmış olduğum ‘Benjamin ve Seyri Sülük’ yazımda da değindiğim gibi Benjamin’in asıl ölümüne sebep etken morfin kullanma alışkanlığı ve kırılgan kişiliğidir. İntiharı üzerinde çok çeşitli spekülatif söylentiler vardır. Bu intiharı Taussig geniş bir perspektiften ele alarak incelemeye çalışır. Başka bazı söylentilere göre ise Benjamin’in Stalin’in ajanları tarafından morfin verilerek öldürülmüş olabileceği varsayılır. Troçki için bu durumun geçerli olduğu varsayılsa bile ben kendi adıma Stalin’in bu tarz bir girişimde bulunmak için fazla nedeni olduğunu düşünmüyorum.

 

 
Toplam blog
: 36
: 615
Kayıt tarihi
: 07.12.12
 
 

Beyaz Arif Akbaş, (d.1979 İstanbul) Türk eleştirmen şair/yazar. 2005 yılında Ahmet Yesevi Ünivers..