Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '20

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Yağmur Sonrası Manisa

Havanın yağışlı olması nedeniyle yağan yağmur suları kendilerine nereden yol bulursa oraya akıyor veya çukurluklara birikiyor. Belediyenin yağmur sularının tahliyesi için açılmış mazgal uzun zamandır temizlenmediği için zamanla toprakla, çöplerle tıkanmış mazgalın üzerinde göllenmiş su birikintisinin resmini çekip twitterden MASKİ’nin Soma ilçesindeki bilgilendirici haberinin altına yorumla birlikte sabahleyin atmıştım. Manisa Derviş Ali Paşa Camisinin önündeki bu yerden öğlen tekrar geçerken bu mazgalın temizlendiğini, su birikintisinin de ortadan kalkmış olduğunu görünce MASKİ/belediyenin duyarlılığına adeta hayran kalmıştım. Ama mazgalın bulunduğu sokaktan aşağıya doğru yürürken aynı şekilde toprak ve çöple dolmuş onlarca mazgalı görünce bu hayranlığım bir an ortadan kalktı.

Sosyal medya insanların birbirleri ile haberleşmesinde, gördükleri, duydukları, yaşadıkları olayları diğerleri ile paylaşmada önemli bir araç. Topluma hizmet eden kurumların sosyal medyayı bu yönüyle kullanmaları ve gelen şikayetler konusunda anında hareket etmeleri güzel bir davranış. Ancak dile getirdiğim kendi başıma gelen olayda belediyenin/MASKİ’nin bir sokakta şikayete konu olan bir yere müdahale ederken aynı yerin çok yakınındaki benzer durumdaki diğer yerlere müdahale etmemesi belediyecilik hizmetlerimiz konusunda pek çok düşünceyi zihne getirdi.

Sıradan vatandaş ile kamu hizmeti sunmak amacıyla oluşturulmuş kamu kurumlarının farkı olmalı diye düşünüyor insan. Öyle ya sıradan bir insanın kişisel endişeleri, menfaatleri, beklentileri, gücü ve yapabilecekleri sınırlıdır. Oysa kamu hizmeti sunma amaçlı kurulmuş kamu kurumları devasa personele, bütçeye, araç gerece, imkana ve güce sahiptir. Belediyeler, hele büyükşehir belediyeleri bu yönüyle çok daha büyük imkanlara ve güce sahiptir. MASKİ bu çerçevede sadece su ve kanalizasyon işlerine yönelik işlerden sorumlu bir belediye birimi. Görevi su ve kanalizasyon işlerinin düzenli ve istenen niteliklere uygun olarak planlanmasını, yürütülmesini sağlamak olan MASKİ bundan dolayı benim Twitterdan atmış olduğum mazgal görüntüsü ve yorumuna ilgi duyarak gereğini yapma ihtiyacını hissetmiş ve harekete geçmiştir. Ancak insanın aklına MASKİ’nin neden sadece şikayet konusu mazgalla ilgilenmekle yetindiği sorusu geliyor. Aynı sokakta onlarca mazgal aynı durumda iken neden oralarla da ilgilenilmiyor da sadece fotoğraflanan mazgalla ilgilenip bırakıyor anlamak mümkün değil. Manisa ilinde ne kadar sokak ve cadde varsa tek tek gezip fotoğraflanması mı bekleniyor acaba? Böyle bir şey mümkün değil. Bu durum aslında şehircilik/belediyecilik anlayışımızın durumunu, seviyesini gösteriyor.

Aslında ülkemizde şehircilik/belediyecilik çok köklü bir geçmişe sahip değil. Şehircilik konulu herhangi bir kitaba baktığınızda ilk belediye teşkilatının Tanzimat dönemi denen 19.yüzyılın ikinci yarısı civarında ve sadece o dönem payitaht diye nitelenen Osmanlı Devletinin başkenti İstanbul’un küçük bir kısmı ile sınırlı olarak oluşturulduğunu öğreniyorsunuz. Yani bu ülkede şehircilik/belediyecilik anlayışının geçmişi iki yüz yıl bile değil. İstanbul dışında taşra diye nitelenen yerlerdeki şehirleşme/belediyecilik hizmetlerinin geçmişi çok daha yeni. Teşkilat olarak belediye kurulmuş bile olsa levha asmakla, kanun çıkarmakla, düzenleme ve plan yapmakla belediyecilik/şehircilik olmayacağını içinde yaşadığımız Manisa ilindeki duruma bakarak da görebiliyoruz.

Manisa ili belediyeciliğinin geçmişi konusuna kesin bir bilgiye sahip değilim ancak Cumhuriyet sonrası yavaş yavaş geliştiği, büyükşehir belediye kanunu sonrası yeni yasal/kurumsal düzenlemelerin yeniden başladığı konusu kesin. Manisa belediyecilik/şehircilik konusunda hala emekleme döneminde denilse yanlış olmaz. İşte bugünkü şahit olduğum tıkalı mazgal hadisesi de bunun bir başka göstergesi.

Kamu hizmeti sunma amaçlı kurulan kamusal kurum ve kuruluşlar tüzel kişiliğe sahip yapılar. Tüzel kişiliğe sahip olan kamusal kurum ve kuruluşlar kanun, yönetmelik ve kurallarla yönetilmesi gereken bir özelliğe sahiptir. Sıradan bir insan günlük yaşarken kendisinin ve en fazla ailesinin ihtiyaçlarını karşılamakla sorumlu olmalarından dolayı bireysel güç ve imkanlarından daha fazlasını isteseler bile hayatın gerçekliği karşısında ellerinden bir şey gelmediği için gücü nisbetinde faaliyette bulunur, işe kalkışır. Nitekim özel sektör ülkemizde kişisel sermaye ile kurulduğu için yeterince güçlü bir yapıda da değildir. Bu durum ülkenin ekonomik yapısını ve faaliyetlerini de ona göre etkiler. Oysa kurumsal yapılar bir insanın ömrünü aşan bir zamanı dikkate alarak planlama yapmak zorundadır. Stratejik plan kavramı çerçevesinde kurumlar en azından yıllık, beş yıllık, on yıllık zamanı düşünerek geleceği planlarlar. Kurumlar bir kişinin değil, toplumun tümünü, şehrin tümünü, kendilerine özel olarak verilmiş çalışma alanı ne ise o alandaki tüm işleri görme sorumluluk ve yetkisine sahiptir. Bu nedenle ona göre insan, araç-gereç, bütçe ve imkanlar kullanımlarına sunulur.

MASKİ/Belediye de su ve kanalizasyon hizmetlerini bu çerçevede tüm şehri ve toplumu düşünerek planlaması, uygulaması ve harekete geçmesi gerekiyor. Kurumsal anlayışla çalışan bir kamu kurumu faaliyet alanına giren tüm alanı düşünmesi gerekir. Örneğimizden hareketle şikayete konu olan bir mazgal ile ilgili sorunu gidermekle kalmamalı. Tüm şehrin mazgal sistemini düşünmesi gerekir. Yaz ve kış dönemlerinde şehrin hangi noktasında ne tür sorunlar yaşanıyorsa uzun vadeli bir planlama ile uzun soluklu çözümler üretmesi gerekir. Benim naçizane gördüğüm tek bir sokaktaki duruma bakıp şehrin tamamına yönelik bir genelle yapılsa hiç de hoş olmayan durumların varlığından söz etmek kehanet değildir. Gerçekten hangi sokağa girseniz mazgalların ilk yapıldığı andan sonra bir daha elden geçirilmediğine şahit olursunuz dense yanlış olmaz. MASKİ/Belediyenin faaliyetlerine ilişkin sistemli ve düzenli bir mazgal temizleme faaliyeti var mı diye sokaktaki insana sorsanız yüzünüze garip garip bakıp ne diyorsun, bu ne demek istiyor diye baktıklarını veya galiba bu kişi belediye başkanının muhalifi, muhalif partili gibi bir yaftalama ile de karşılaşmanız garantidir.

Ben bu çerçevede gönül rahatlığı ile şunu söyleyebilirim ki siyasal saiklerle belediyeye yaklaşmıyorum. Öncelikle sadece iki yıldır bu şehirde yaşıyorum. Bu belediyenin lehinde veya aleyhinde olacak bir menfaat beklentisi veya çatışması yaşayacak kadar bir süredir yaşamış değilim. Bir yönüyle sadece kişisel olarak şahit olduğum olumsuzluklara dikkat çekme endişesi taşıyorum. Bu çerçevede şunu söyleyebilirim ki belediyenin kurumsal bir anlayışla işletilmesi gerekiyor. Kurumsal bir anlayış ise her birimin kendisi için görev alanı ne ise sadece o alana odaklanması, şikayet gelmesini beklemeksizin sorunların farkına varması ve buna göre aylık, mevsimlik, yıllık çalışmalar planlanması ve uygulanması ve denetlenmesi gerekiyor. Örneğimizi ele alırsak şehrin neresinde su birikiyor, biriken suyun nedeni ne, yağmur suyu alt yapısı ne durumda diye bakılması, önlemler alınması, sistemin sürekli bakımdan geçirilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekiyor.

Toplum olarak şehircilik/belediyecilik geçmişimizin köklü olmadığından söz etmiştim. Gerçekten bu topraklarda yaşayan bir medeniyet olarak bizler Ortaasya’dan göçebe hayatın içinden geçerek bu günlere, bu topraklara gelip yerleştik. Aslında şehircilik kavramı toplum olarak bizde çok da köklü bir geleneğe sahip değil. Bazı hamasi nutukçuların dile getirdiği gibi biz şöyle devletler kurduk, böyle medeniyetler yarattık söylemleri aslında çok da aslı astarı olan veya gerçekliğe yansıyan söylemler değil. En azından şehircilik kültürü açısından böyle olmadığımızı düşünüyorum.

Yine içinde bulunduğumuz Manisa şehrinden hareketle bu konuda bir şeyler söylersek Manisa’ya şehzadeler şehri sıfatını resmi çevreler bir tarafa hemen herkes kullanıyor. Osmanlı’da 16.yüzyılın sonları, 17.yüzyılın başlarına kadar süren bir dönemde şehzadelerin yetişmesi için gönderildiği bir şehir olan Manisa’da şehzadeler şehri ismini vermeyi hak edecek bir yapılaşma, şehirleşme, alt yapı düzeni adına ne var diye bakarsanız birkaç cami dışında gösterilebilecek bir sistem, düzen, gelenek olmadığı görülür. Geçmişten bu güne mesir macunu dışında gelen bir kültürel öğe, hele hele şehrin o günden bu güne gelen bir düzeni, alt yapısı, şehirleşme kültürü, şehirleşme kalıntısı olarak tarihi binalar dışında hangi unsur gösterilebilir? Manisa şehri şehzadeler şehri sıfatını tarihi/kültürel/turistik bir öğe olarak kullanma dışında yapılabilecek, gösterilebilecek bir şeye sahip değildir dense çok da büyük bir hata yapılmamış olur.

Geçmişte atalarımız göçebe hayatının gereği olarak gittikleri her yeri geçici bir süre kullanılacak, barınılacak ve terk edilecek bir yer olarak görmüş ve ona göre yaşamış. Bu kültür hala toplumsal genlerimizde var olmaya devam ediyor. En temel ve eski yerleşim birimimiz olan köylerin durumlarına bakılsa ne demek istediğim daha kolay anlaşılır. Köylerde yaşayan insanların yerleşimlerine bakıldığında bir düzenden veya tertipten söz edilmekten çok ihtiyaçlara göre herkes kendine göre bir yeri çevirir, buraya ihtiyacına göre evini, hayvanı için barınağını, bağını, bahçesini kullanım tercihine ve gücüne göre yapar. Evlerin aralarındaki yolların düzeni, köyün ortak kullanacağı alanların genişliği, meydanlar, yeşil alanlara, atıkların toplanacağı yerler, hayvanların gübreleri vs. kimse düşünmez. Evinin önündeki çamurunu, günü birlik gidip geldiği yolun çamurunu, temizliğini kimse düşünmeksizin yaşar. Bu köy yerleşim kültürü aynı şekilde şehre geldiğinde de devam eder. Sıradan bir insanın tarihi, kültürel, sosyal ve çevresel boyutlarda derinlemesine ve kapsamlı düşünmesini, hareket etmesini beklemek doğru değildir. Ama topluma liderlik eden kişiler için, hele hele bir şehrin yönetimine aday olan kişiler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Toplum liderleri, yöneticiler sıradan bir insanın düşünemeyeceği, bilemeyeceği şeyleri düşünerek liderlik sıfatını kazanırlar. Liderler toplumdaki sıradan insanın günlük ihtiyaçları ve bireysel menfaatlerinden çok toplumun genelinin faydasını, hayatını, ihtiyaçlarını düşünerek hareket etmesi gerekir. Buna göre başında bulundukları kurumsal yapıların işleyişine yön verir. Bu yapıları harekete geçirecek insan öğesini ona göre en liyakatli ve ehil kişilerden seçer. Kurumsallığın kökleşmesi için elinden geleni yapar. Dolayısıyla Manisa’nın her düzeydeki yöneticilerine bu yönüyle çok büyük işler düşüyor. Umarım bu duyarlılığa sahip yöneticilerimiz bulundukları makamların geçiciliği düşüncesini söylem olmaktan çıkarıp gerçekliğe yansıtacak şekilde davranırlar.

 Ali Hikmet Demir

alihikmetdemir@gmail.com

 

 
Toplam blog
: 17
: 937
Kayıt tarihi
: 05.01.11
 
 

İnsanlar toplu halde yaşamak zorunda olan varlıklardır. Toplu halde yaşamak insana kolaylıklar, i..