Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '09

 
Kategori
Tarih
 

Yakın tarihimizin en önemli konusu irtica tarifi mi?

Yakın tarihimizin en önemli konusu irtica tarifi mi?
 

Tarih denince gözümüzün önünde taa ilk çağlardan beri meydana gelen bir sürü olay canlanır... Özellikle okullardaki tarih dersleri, insanlığın bir yüz karası olmaktan öteye gidemeyen "bir savaş antolojisi" niteliğindedir.

Aslında tarihi kısaca, geçmişteki olayların bilinciyle geleceğe bakmak olarak nitelendirebiliriz ve öyle olması da gerekir. Bunun için de yaşanan olayların gerçekten iyi bilinmesi, iyi tahlil edilmesi ve iyi anlaşılması gerekir.

Türkiye'nin çok partili hayata geçişinden bu yana, 60 yıl geçti. Bir devlet için kısa sayılabilecek bu süre, toplumsal olarak 2-3 kuşaklık bir döneme tekabül eder. Yani bugünün orta eğitim öğrencileri, o günleri dedelerinden canlı olarak dinleme şansına sahiptirler.

Peki dedeler çocuklarına ne anlatıyorlar, buna karşılık çocuklar okullarda kitaplardan ne öğreniyorlar?

Türkiye ne yazık ki, okullarda öğretilenle, evde ailede öğretilen bilgilerin çeliştiği bir ülkedir. "Resmi tarih" olarak adlandırdığımız okula dayalı bilgilerin doğruyu yansıtmadığı konusunda neredeyse hemfikiriz. Ama gerçek doğrunun ne olduğu konusunda yine farklı düşüncelere sahibiz.

*****

Bir milleti millet yapan unsurlardan biri de tarih bilincidir. Birlikte bir geçmişe sahip olanların, gelecekte de ortak arzularının olması kaçınılmazdır. Ancak biz bırakın yüz yıllar öncesini, yaşayan canlı şahitlerin olduğu dünkü geçmişimizi bile doğru açıdan bakıp değerlendiremiyoruz.

Bu kopuklukla bu milletin hâlâ yeryüzünde yaşıyor olabilmesi bile bir mucize.

"Millet" deyince ben çocukluğumdan beri, Türkiye'de yaşayan dini, dili, etnik kökeni farklı olmasına rağmen, bu ülkenin vatandaşı olarak burayı yurt bilmiş, geçimini bu topraklardan temin eden, her türlü tehlikeye ve düşmana karşı "vatan" olarak bu toprakları savunmayı düşünen insanları anlıyorum.

Daha bu kadar basit bir meseleyi bile anlamamış, ya da anlamak istemeyen insanlar var.

Sayın Genelkurmay Başkanımızın geçen hafta yaptığı açıklamada bu noktaya değinmesi "Büyük bir açılım" olarak değerlendirildi. Oysa Atatürk Cumhuriyetin kuruluşunda bu noktayı açıklığa kavuşturmuştu. Yıllardır ülkeyi yönetmeye talip olanlar bu gerçeği bilmeden mi bizi yönettiler?

Yoksa belli bir noktadan sonra bu gerçeği bilmezden gelip, ya da saptırıp, bizi birbirimize düşürerek ülkemizin gücünü azaltmak için bize komplo mu kurdular?

Sorunun cevabı geniş ve karmaşık.

Bütün bunları yazmamam sebep olan asıl konumuza dönecek olursak, İnkılap Tarihi kitaplarında irtica tarifine ince ayar yapılıyormuş.

Bir tarih kitabında "irtica"nın tarif edilmesini kendi adıma çok komik buldum. Burada Cumhuriyet'e ve demokrasiye karşı olanlar ve bu karşıtlığı eyleme geçirenlerden belki söz edilebilir ki, bu da yasal olarak suç teşkil edeceği için herhalde tarih bölümünde değil, devletin hukuki yapısı bölümünde incelenebilir.

Oysa yakın tarihimizde birbirinden çarpıcı pek çok olayla karşılaştık. Çok partili demokratik hayatımız, daha onuncu yılında bir askeri darbeyle sekteye uğratıldı, parlamento fesh edildi, partiler kapatıldı ve bir başbakanla iki bakanı idam edildi.

Bir on sene sonra yeni bir muhtırayla sarsıldı ülkemiz. Yine ara rejim, millet iradesine vurulan gem, atamayla gelen hükümetler... Sonraki on senenin sonunda parlamentoyu ve yeni kurulan siyasi partileri tekrar kapatıp, yeniden askeri bir rejime teslim olduk.

Şu anda etkisinden kurtulamadığımız 12 Eylül cuntasının hazırladığı askeri bir anayasayla yönetilmenin sancılarını yaşıyoruz. Bu arada, rutin yeni darbeler yapma zamanının geçtiği hissine kapılan bazı zevatın gizli çalışmalarının açığa çıkması ve çıkarılması aşamasındayız.

Bütün bunları çocuklarımıza okul kitaplarında doğru dürüst anlatabiliyor muyuz? Hayır... Çünkü kimimizin doğrusu kimimizin eğrisine denk geliyor.

Biz böyle basit çelişkilerle birbirimizle uğraşırken, karşımıza PKK terörü gibi 25 yıldır devam eden büyük bir bela çıkıyor. Ne sebebini tam anlayabilmişiz, ne işleyişini... Dolayısıyla çözümünü de bulamıyoruz. Belki nerede arayacağımızı bile bilemiyoruz.

Neymiş efendim, İnkılap tarihi kitaplarında "irtica" tarifine ince bir ayar yapılmışmış. Malum şu anda en büyük derdimiz bu ya...

*****

Kendi içinde bu kadar dağınık, birbiriyle bu kadar çelişik, yaşadığı olayları bu kadar farklı açılardan yorumlayan ve birbirine zıd sonuçlara varabilen başka bir ülke daha var mıdır bilemiyorum..

Sağlam zemine oturtamadığımız bir temel olmadan, geleceğe dönük nasıl umutlarımız, hayallerimiz ve hedeflerimiz olabilir, sizi biliyor musunuz?



 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..